5 Soru: Olası Suriye Müdahalesine Körfez’in Bakışı

Gülşah Neslihan Akkaya: Hiçbir Körfez ülkesinden Suriye'ye olası bir askeri müdahaleyi destekleyeceği yönünde resmi açıklama gelmemesine rağmen, Suriye muhalefetine en fazla silah yardımında bulunan Suudi Arabistan ve Katar'ın müdahaleye destek vereceği açık.

1. Suriye’deki krize müdahil olmak Körfez ülkeleri için ne anlama geliyor?

Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn ve Umman’dan oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri her ne kadar altı ayrı ülke olsa da, Suriye krizi konusunda Suudi Arabistan, Katar ve BAE olmak üzere yalnızca üç Körfez ülkesinin etkin rol oynadığını söyleyebiliriz. Suudi Arabistan, Suriye rejiminin düşmesini İran’ın bölgedeki nüfuz alanının zayıflatılması için bir fırsat olarak görüyor. Saddam sonrasında Irak ve Hariri suikastıyla birlikte Lübnan yönetimlerinin İran’la yakın olması, Suriye’yi Suudi Arabistan için daha önemli bir konuma yükseltti. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan, Suriye’de rejim değişikliğine destek vererek Arap isyanları karşısında aldığı ‘statükocu’ eleştirisini bertaraf etmek ve Suriye’de Suud yanlısı Sünni bir yönetim kurulmasına destek vererek bölgesel gücünü artırmayı amaçlıyor. Öte yandan Arap isyanlarının en çok konuşulan Körfez ülkesi Katar ise Suriye’de muhalefeti desteklemek suretiyle, hem meşruiyet zeminini genişleterek bölgedeki siyasi varlığını sağlamlaştırmayı hem de bölge ülkelerinden bulduğu boşluğu değerlendirerek bölgesel etki alanını genişletmeyi hedefliyor.

2. Körfez ülkeleri Suriye krizi karşısında bugüne kadar nasıl pozisyon aldı?

Körfez ülkeleri Suriye krizinde Esed rejimine karşı muhalifleri değişik miktarlarda ve metotlarla da olsa desteklediler. KİK ülkeleri ortak bir kararla Suriye’den diplomatik temsilcilerini çekerken Şam büyükelçilerini de sınır dışı ettiler. Suudi Arabistan ve Katar’ın başını çektiği Körfez ülkeleri Suriye muhalefetini ekonomik, askeri ve siyasi olarak desteklerken, gerek Suriye içerisindeki muhalefetin silahlandırılması ve gerekse Suriye Ulusal Konseyi’ne maddi ve diplomatik destek verilmesi konusunda önemli rol oynadılar. Bununla birlikte muhalefet içerisinde Suud ve Katar’a yakın olan bloklar belirdi, bu blokların mücadelesi özellikle Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye Ulusal Koalisyonu’ndaki tartışmalara olumsuz olarak yansıdı. Son olarak Suudi Arabistan’ın desteklediği Ahmed Cerbe, koalisyonun başına geçti, yine Suudlar Özgür Suriye Ordusu’nun Askeri Konseyi üzerinde büyük etki sahibi oldu, bu durum Katar’ın Suriye meselesinde güç kaybetmesi olarak anlaşıldı. BAE ise bir taraftan Suriye konusunda Suud çizgisinde hareket ederken diğer taraftan da muhalefetin özellikle İslami kesimleri aleyhine yürütülen medya operasyonlarına ev sahipliği yaptı.

3. Körfez ülkelerinin Suriye’de kimyasal silah kullanımına yaklaşımları nasıl?

Suriye’de kimyasal silah kullanılması karşısında Körfez ülkelerinden resmi tek kınama Katar’dan geldi, Katar Dışişleri yaptığı açıklamada Suriye rejiminin halkına karşı kimyasal silah kullanarak uluslararası anlamda tüm kırmızıçizgileri aştığını ifade etti. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal konuyla ilgili özel açıklama yapmasa da Suud Arabistan-Fas İşbirliği Ortak Komitesi 12. Dönem Toplantısı’nda “Suriye rejimi Arap kimliğini kaybetmiş ve her zaman Arap milliyetçiliğinin kalesi olan Suriye kültürüne bağlılığını yitirmiştir” ifadesini kullanarak Esed rejimini ülkede yaşananların tek sorumlusu ilan etti. Suudi Bakan, BM’yi olağanüstü toplantıya çağırarak uluslararası toplumun da kimyasal silah kullanılmasıyla ilgili ciddi tavır alması gerektiğini söyledi. BAE, Kuveyt, Umman ve Bahreyn’den ise konuyla ilgili resmi herhangi bir açıklama yapılmadı. Bununla birlikte müdahalenin kapsamlı ve sonuç değiştirici olması gerektiğine dair sesler hem Suudi Arabistan’dan hem de Katar’dan yükseldi.

4. Körfez ülkeleri kimyasal silah kullanılması karşısında Suriye’ye yapılacak herhangi bir askeri müdahaleye nasıl bakıyorlar?

Öncelikle henüz hiçbir Körfez ülkesi Suriye’ye olası bir askeri müdahaleyi destekleyeceği yönünde resmi açıklama yapmadı. Suudi Arabistan ve Katar, Esed rejiminin sınırları aştığını ifade etse de, askeri müdahale sözünü zikretmeden bu durumun cezasız kalmaması gerektiğini belirtti. Net bir açıklama gelmemesine rağmen Suriye muhalefetine en fazla silah yardımında bulunan Suudi Arabistan ve Katar’ın müdahaleye destek vereceği açık. Hatta Suriye’de askeri bir çözüm için Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le gizli bir görüşme yaparak Rusya’ya Suriye’den desteğini çekmesi için gizli bir petrol anlaşması önerdiği iddia edildi. Bunun yanı sıra, Suriye’ye müdahaleyi konuşan ABD’nin Körfez ülkelerinde askeri üsleri olduğu düşünüldüğünde olası bir müdahalede bu üslerin kullanılacağını söylemek yanlış olmaz.

5. Suriye meselesi bağlamında Türkiye ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişki nasıl seyretti?

Türkiye ile Körfez ülkeleri Suriye kriziyle ilgili olarak önemli oranda ortak bir pozisyon benimsedi ve muhalefetin yanında yer aldı. Taraflar farklı gruplardan oluşan Suriye muhalefetine siyasi, ekonomik ve askeri destek sağladı. Bütün gruplarla diyalog halinde olunsa da Katar ve Türkiye ile Suudi Arabistan farklı muhalif grupları destekledi. Kriz tamamen çözülene kadar Esed yönetiminin düşmesi konusunda tarafların saflarında ciddi bir değişme olması mümkün görünmüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonrasında Riyad’a gerçekleştirdiği diplomatik ziyarette de Suriye krizinin nihayete erdirilmesi konusunda Suudi Arabistan ile güçlü bir iradeye sahip olduklarını ve Suriye halkı barışa, huzura kavuşuncaya kadar da ortak hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Benzer açıklamalar, Katar Dışişleri Bakanı Halid el-Atiye’nin kimyasal saldırıdan sonra Türkiye’ye gerçekleştirdiği resmi ziyarette de Türk ve Katar Dışişleri Bakanları tarafından yapıldı.

Bununla beraber Suriye krizinin Türkiye ve KİK ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesinde bir turnusol kâğıdı niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir. Nitekim Suudi Arabistan’ın Suriye politikasına daha ziyade İran karşıtlığı yön verirken, Türkiye, krizi hem içişlerinde ve sınırlarında hem de bölgede istikrar ve barışın önündeki bir engel olarak görüyor. Dolayısıyla kriz sonrası dönemde Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’de şekillenecek olan yönetimden beklentileri farklılık gösterecektir. Nitekim Suudi Arabistan ve Katar dışındaki diğer Körfez ülkelerinin Mısır’daki darbeye verdiği destek, tarafların bölge tasavvuruna ilişkin farklılıklarını ortaya koymuştur.

[Söyleşi: Sadık Şanlı]

Etiketler: