• AB liderleri 17-18 Nisan tarihlerinde Brüksel’de bir araya geldi. Ekonomik zorluklardan jeopolitik gerilimlere, rakiplerinin sübvansiyonlarından yeşil ve dijital teknolojilere hızlı geçişe kadar pek çok konu bu zirvede ele alındı. Zirvede ayrıca Ukrayna, Ortadoğu ve Türkiye’ye ilişkin birtakım kararlar kabul edildi.
  • 13 Nisan gecesi İran’ın İsrail’e saldırısı bölgesel ve küresel dinamikleri doğrudan etkileme potansiyeli bakımından dünya genelinde çok geniş bir yankı uyandırdı. On yıllardır söylem düzeyinde ya da vekiller üzerinden yürütülen kontrollü düşmanlığın son günlerde cereyan eden gelişmeler nedeniyle büyük bir savaşa evrilme ihtimali, mevcut statükonun sarsılması ve dengelerin değişmesi anlamına geleceğinden uluslararası alanda ciddi bir tedirginliğe yol açtı. Tahran-Tel Aviv hattındaki karşılıklı restleşmelerin sıklığı ve bu durumun sıradanlaşması, her iki tarafın da büyük bir savaşı göze alamayacağı ve kendi kamuoylarını konsolide etmek adına sert söylemlere dayanan bir strateji benimsendiği algısını oluşturmuştu. Bu algıdan ötürü savaşın uzak olasılık kabilinden değerlendirildiği bir ortamda, İsrail’in Şam’daki İran misyon temsilciliğini hedef alması ve akabinde de İran’ın saldırısı yılların aşina olunan davranış biçiminin bu süreçte nasıl şekilleneceği ve tarafların gerilimi ne düzeye kadar tırmandıracağına dair esaslı ve bir o kadar da önemli soruları gündeme taşıdı.
  • 15. Uluslararası Rusya-İslam Dünyası Kazan Ekonomi Forumu–KazanForum 2024, 14-19 Mayıs 2024 arasında Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da düzenlenecektir. Forum kapsamında İslam dünyasının önde gelen ekonomi ve finans uzmanlarının bir araya gelmesi planlanmaktadır. 2023’teki foruma 57’si İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi olmak üzere 80 ülkeden 16 binden fazla kişi katılmıştır. KazanForum 2023’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzaladığı kararname ile federal statü elde etmiştir. Böylece forum, Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu ve Vladivostok’taki Doğu Ekonomik Forumu ile Rusya’da her yıl düzenlenen uluslararası ekonomik forumlar arasında katılımcı sayısı ve önemi bakımından en büyük üç forumdan birisi olmuştur.

Bu Konuda Daha Fazla..

  • Yunanistan’ın Atina’da yapılacak Okyanuslarımız Konferansı’nı bir nevi bahane ederek Ege Denizi’nde belirtilen bölgede deniz parkı ilan edeceğini duyurması Türkiye’nin açık bir tepkisine yol açtı.

  • Türkiye ve Somali arasında 8 Şubat 2024’te imzalanan Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması birçok açıdan önemli mesajlar barındırıyor. Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Somalili mevkidaşı Abdulkadir Muhammed Nur’un Ankara’da imzaladığı anlaşma 21 Şubat 2024’te Somali Meclisi ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmıştır. Nitekim bir uluslararası anlaşmanın ulusal hukuk çerçevesinde uygulanabilmesi için Ulusal Mecliste onaylanması gerekir. Somalililerin rızasının olduğunu gösteren ve Somali halkının temsil edildiği Meclisteki bu anlaşmanın onay süreci barındırdığı mesaj itibarıyla oldukça önemlidir.

  • Milli Muharip Uçak programı kapsamında geliştirilen KAAN savaş uçağı 21 Şubat 2024’te ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Böylelikle Türk kamuoyu ilk kez yerli ve milli imkanlarla geliştirilen insanlı bir savaş uçağının uçuşuna şahitlik etti.

  • Pakistan’ın yetmiş altı yıllık tarihinde yalnızca iki kez sivil bir hükümet beş yıl iktidarda kaldıktan sonra seçimler yapılmıştır. Bu durum son olarak 2018’de yaşanmıştır. Öte yandan 1947’deki kuruluşundan itibaren yirmi dokuz başbakan gören, parlamenter demokrasi geleneğiyle taçlanmış bir ülkenin iktidarda beş yılı tamamlayan tek bir başbakanının bile olmaması ise üzücüdür. 8 Şubat 2024’te gerçekleşen son seçimler de bir anomali olmayıp Pakistan’ın kendi siyasi koşullarında sergilediği istikrarlı ve demokratik bir davranış olarak görülmelidir. Bu durum incelendiğinde şu soruyla karşılaşılır: Demokrasi Pakistan’ın ihtiyaçlarına gerçekten uygun mudur yoksa mevcut siyasi düzenin yeniden gözden geçirilmesi mi icap eder? Son seçimler demokratik bir ülkede olması gerektiği gibi yapılmasının yanında Pakistan’ın yakın geleceği açısından ciddi sonuçlar doğurması nedeniyle de önemlidir. Eski başbakan İmran Han’ın durumu da bu önemi artırmaktadır. Dolayısıyla Pakistan’da seçimlerin istikrarlı biçimde rekabete sahne olduğu, çok sayıda siyasi parti ve bağımsız adayın Alt Meclisteki 266 sandalye için yarıştığı görülmüştür. Seçim sonuçları incelendiğinde liderliğini hapisteki eski başbakan İmran Han’ın yaptığı Tahrik-i İnsaf Partisi (PTI) en fazla sandalyeyi kazanarak seçimin galibi olmuştur. Ancak bu hareketin seçime parti olarak değil bağımsız adaylar şeklinde katıldığı hatırlanmalıdır. Pakistan demokrasisi açısından ilginç olan ise Mecliste sandalye kazanan 93 adayın PTI ekseninde olmasıdır. Eski başbakan Navaz Şerif’in desteklediği Pakistan Müslüman Ligi (PML-N) 75 sandalye kazanırken eski dışişleri bakanı Bilawal Bhutto Zardari’nin liderliğindeki Pakistan Halk Partisi (PPP) de Meclise 54 milletvekili göndermiştir. Bu tabloya göre Meclis çoğunluğunu elde etmek isteyen bir partinin 134 sandalyeye ihtiyacı olması nedeniyle hükümet kurmak güçtür. Bu sonuç aynı zamanda Pakistan siyasetine hakim olan belirsizliğe dikkat çekmekte ve önümüzdeki dönemde ülkenin istikrarsızlıkla karşılaşabileceğine işaret etmektedir. 13 Şubat 2024’te PML-N ile PPP arasında bir koalisyon hükümeti kurulması hususunda anlaşmaya varıldığı açıklanmıştır. Koalisyon hükümetinin liderliğini ise Navaz Şerif’in kardeşi ve eski başbakan Şahbaz Şerif’in üstlenmesi teklif edilmiştir. Pakistan Seçim Komisyonu da merkez sol PPP’nin yanı sıra Muttahida Kavmi Hareketi (MQM) ve bazı küçük partileri içeren koalisyonun Meclisteki 266 sandalyeden 150’sinden fazlasına sahip olduğunu yani çoğunluğu aldığını teyit etmiştir. Seçimlerde İmran Han’ın partisi en fazla sandalyeyi kazanmış olsa da çoğunluğu ele geçirmesini sağlayacak bir koalisyon kuramamıştır. Buna karşılık PML-N, PPP, MQM ve altı bağımsız milletvekili bir araya gelerek çoğunluğu elde etmiştir. Pakistan’ın siyasi dinamiklerini okumak güç olduğu kadar belirsizlikle de dolu bir süreçtir. Ülkedeki siyasi ortama kısa vadeli zaferler ve uzun vadeli sürdürülebilirliğin belirsizliği damga vurmuştur. Bu da yetmiş altı yıllık demokratik kültürün bir yansımasıdır. Seçimlerin hemen ardından muhtelif partilerin başarılı olduğunu düşündüğü görülmektedir. İmran Han’ın destekçileri partilerinin en fazla sandalyeyi kazanmasını kutlarken Navaz Şerif ve Şahbaz Şerif’in liderliğindeki PML-N de koalisyon hükümeti kurarak Meclis çoğunluğunu eline geçirmekten memnuniyet duymaktadır. Öte yandan bu seçim ülkedeki siyasi sadakatin muğlaklığına da dikkat çekmiştir. İmran Han’ın partisinin kayda değer destek sağlaması arkasındaki halk desteğini gösterirken seçimlerin sonucu ülkenin siyasi gelişiminde yeni bir aşamaya geçildiğini düşündürmektedir. Bunun dışında Pakistan siyaset arenası aslında ekonomi ve güvenlikle ilgili beklentilerin kritik kesişiminin gölgesinde kalmaktadır. Seçimlerin ardından kurulan koalisyon hükümetinin başarısı veya başarısızlığı da elbette ülkenin geleceğini şekillendirecektir. Yine de temel endişe hükümetin ekonomik kriz ve güvenlik sınamalarıyla nasıl başa çıkacağıyla ilgilidir. Çok ciddi ekonomik sıkıntılar yaşayan Pakistan’da ekonomik reform yeni hükümetin bir numaralı gündem maddesi olacaktır. Ordu başta olmak üzere müesses nizama göre Pakistan Adalet Hareketi’nden (PTI) ziyade PML-N ve PPP ile uyumlu çalışmak, muhtemel güvenlik tehditleri karşısında daha güvenli bir strateji olacaktır. Siyasi ve ekonomik krizler yönetilebilse bile güvenlik meselesinin kontrolden çıkmasının ülke açısından varoluşsal bir tehdit olacağı açıktır. Bu nedenle askeri bürokrasi gerektiğinde demokratik ilkelerden fedakarlık yaparak uzun vadeli güvenliğe öncelik veren partilerle iş birliği yapma arzusundadır. Pakistan’da süregelen siyasi istikrarsızlık ülkede sıkıntı oluşturmakla birlikte jeopolitik dinamikleri de güçlü bir biçimde etkilemektedir. Bunun bilhassa Washington yönetiminin liderlik ettiği QUAD (ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya) ve AUKUS (Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD) gibi Hint-Pasifik stratejik koalisyonları açısından geçerli olduğu söylenebilir. Bu durum eş zamanlı olarak fırsatlar ve sınamalar ortaya çıkarmakta; ABD ve bölgedeki müttefiklerinin stratejik çıkarları açısından potansiyel fayda üretirken 2017’de başlayan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru gibi projelere ise engel teşkil etmektedir. Pakistan siyasi krizi arkasında bırakırken Hint-Pasifik stratejisi, Afganistan’daki istikrarsızlık ve İran’ın dengesiz jeopolitik tutumundan kaynaklanan bölgesel ve uluslararası krizlerle başa çıkma kabiliyeti çok önemli olacaktır. İlaveten Pakistan’ın bir yandan ABD ile müzakere ederken diğer yandan Çin ile ilişkisini sürdürmesi yeni bir sınama olarak ortaya çıkacaktır. Çin’in Pakistan’daki Gwadar Limanı gibi projeleri etkin bir biçimde hayata geçirememesinin muhtemel sonuçları ABD’nin (Afganistan’dan çekilmesinden sonra giderek netleştiği üzere) Pakistan’ın bölgesel ve küresel çıkarlarını göz ardı etmesi ihtimaliyle birleşerek Pakistan’ın jeopolitik konumuna ciddi zarar verebileceği değerlendirilmektedir. Buna mukabil Pakistan ise yalnızca iç siyasi sorunlarına odaklanmak yerine karmaşık bir küresel düzen içerisinde çıkarlarını korumasını sağlayacak stratejik ve dengeli bir yaklaşım benimsemeye gayret etmelidir.

  • Pakistan’da merakla beklenen 12. genel seçimler, kaygan bir siyasi zeminde, yoğun ekonomik türbülans içinde ve derin güvenlik kaygıları arasında ve oldukça hizipçi bir atmosferde 8 Şubat 2024’te düzenlendi. Aşırı siyasi baskılara ve eşitsiz rekabet ortamına rağmen hapiste bulunan eski Başbakan İmran Han’ın Pakistan Adalet Hareketi (Pakistan Tahrik-i İnsaf, PTI) 265 sandalyeli Ulusal Meclis’te kazandığı 93 sandalye ile göz alıcı bir seçim zaferine imza atarak 75 sandayeli Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (Pakistan Muslim League-Nawaz, PML-N), 54 sandalyeli Pakistan Halk Partisi (Pakistan Peoples Party, PPP) ve 17 sandalyeli Birleşik Halk Hareketi (Muttahida Qaumi Movement, MQM) gibi ülkenin tecrübeli geleneksel siyasi partilerini geride bıraktı. Ne var ki Parlamentoda salt çoğunluğu elde etmek için her partiye oyu orannda dağıtılan toplam 70 rezerv sandalye dahil olmak üzere 169 sandalyeye sahip olması gerekmektedir.