Arap isyanlarından on yıl sonra yapılacak muhasebede hâlâ en önemli ülke kuşkusuz Türkiye. Demokratik tecrübesi ile bu isyanlara örneklik teşkil eden Türkiye, 2013'ten itibaren verdiği mücadele ve 2016 sonrası yeni hamleleri ile de bir başarı hikayesi.
'Otoriterlik' hikâyesine şimdi de 'askeri saldırganlık' masalını ekliyorlar. Yeni söylemin temelinde Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını korumak için yürüttüğü askeri operasyonlardan duyulan rahatsızlık var. Ankara'nın Suriye, Libya, Katar, Irak, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'taki askeri varlığını hedef almak var. Erdoğan'ın krizlerde inisiyatif alan liderliği var. Türkiye'nin hamlelerine, inisiyatiflerine duyulan kıskançlık var.
Türkiye yüzyılda bir görülecek bir dönüşüm çağına girdi. Ya büyük kazanacak ya da bir yüzyıl daha kaybedecek..
Soyut siyasetin imkânlarından yararlanmak, bir politikasızlık tercihidir. Politikasızlıkla da ülke yönetilemez.
Esed'in görevden ayrılma tartışmalarının daha önce de yapıldığını hafızamızda tutmakla beraber rejime karşı hoşnutsuzluğun her geçen gün arttığı da bir gerçek. Ancak Esed yerine yeni bir aktörün geçmesiyle Suriye sorununun hemen çözüleceğini beklememek de gerekir. İktidar değişimi tartışmasının bile Suriye krizine etkisinin olduğu bir ortamda iktidar değişikliğinin sahaya kaçınılmaz yansımaları olacak ve sadece yerel aktörler değil bölgesel ve küresel aktörler de bu yansımaları kendi çıkarlarına kullanmaya çalışacaktır.