Bahar Kalkanı Harekatı'nın 5 Mart (2020) Mutabakatı ile neticelenmesinin ardından Suriye sahasında herhangi bir toprak değişimi yaşanmadı. Sahanın yanı sıra diplomaside de henüz belirgin bir değişim olmasa da Türkiye ile rejim arasında 'normalleşme' olarak anılan bir süreç işletildi. Özellikle Türkiye'deki seçimler öncesinde bir anlamda hızlandırılan diplomasi trafiğinden bugüne değin somut bir gelişme çıkmadı. Geçtiğimiz hafta Beşar Esed'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "Bizim amacımız Suriye topraklarından çekilmeleri, Erdoğan'ın amacı ise Türkiye'nin Suriye'deki işgalini meşrulaştırmak, bu nedenle Erdoğan'ın koşulları altında, bir görüşme yapılamaz, ben ve Erdoğan neden buluşalım? Meşrubat içmek için mi?" açıklamaları 'normalleşme' sürecine dair soru işaretlerini artırdı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in son açıklamalarına bakıldığında ise Türkiye'nin görüşmelere hala bir şans vermek istediği görülüyor. Bu nedenle istikamet, uzlaşmacı bir tavırdan yana görünüyor.
Gelinen noktada, devletin Suriyeli göçmenlere insanî bakışında bir değişiklik olmasa da başta "güvenlik" sorunu olmak üzere Türkiye'nin geleceğine yönelik risklerin varlığını bertaraf etme adına Suriyeli göçmenlerin "güvenli ve gönüllü geri dönüşü" için devlet çeşitli hazırlıklar yapıyor.
Bu rapor, PKK’nın PYD’den, SDG ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne evrilen sürecini, PKK’nın işlediği savaş ve insan hakları suçlarını, askeri mevcudiyetini, tahakküm altına aldığı doğal kaynakları ve Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı gerçekleştirdiği askeri harekatları ele almaktadır. Çalışma bu yönüyle PKK/YPG’nin anlaşılması ve analiz edilmesi noktasına dönük önemli bir çabanın ürünüdür. Ayrıca söz konusu çalışma, literatürdeki öncü çalışmalardan birini teşkil etmektedir.
Alanında yetkin ve söz sahibi araştırmacıların katkı verdiği eserimiz Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam ediyor. 2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte on dördüncü kitabına ulaştı.
ABD’nin çok da itiraz etmeyeceği izlenimi yarattı. Bu tavrıyla Washington’un çözüm için maliyet üstlenmekten kaçınarak siyasi çözüm sürecini bölge ülkelerine bırakmak ve görece istikrar sağlandıktan sonra Suriye’den çekilme opsiyonuna sahip olmak istediği söylenebilir.