İran-İsrail Çatışmasına Körfez’in Yaklaşımı
Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerinde son yirmi yıldaki istikrarlı şekilde artan ivme dikkat çekici boyutlara ulaşmış durumda. Türkiye’nin kıta ile ilişkilerinde diplomatik, ekonomik, siyasi, kültürel ve insani ayaklarıyla Afrika genelinde olduğu gibi Doğu Afrika özelinde eşit ortaklık ve kazan kazan anlayışı temelinde ticaret hacmindeki artış oldukça önemli. Nitekim 14 yıllık aradan sonra Hint Okyanusu’nun “esenlik ve barış ülkesi” Tanzanya’nın Cumhurbaşkanı Samia Suluhu Hassan Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. 65 milyonluk nüfusuyla Afrika Kıtası’nın önemli ülkelerinden biri olan Tanzanya, Doğu Afrika’da birçok açıdan potansiyeli en yüksek ülkeler arasında. Dolayısıyla bu ziyaret iki ülke arasındaki ticaret, eğitim, kültür ve güvenlik konularındaki iş birlikleri için önemli bir fırsat. Bu bağlamda biz de Türkiye-Tanzanya ilişkilerinin çeşitli boyutlarını konunun uzmanlarıyla konuştuk.
Hıristiyan siyonizmi, Yahudilerin Tanrı planında önemli bir yere sahip olduğunu ve günümüz İsrail devletini desteklemenin dini bir vazife olduğunu savunan kolonyalist, teopolitik bir ideolojidir. Bir Hıristiyan siyonist, Tanrı’nın Hz. İbrahim’le yaptığı ahit neticesinde Filistin coğrafyasını Yahudi halkına verdiğine ve Yahudilerin seçilmiş ırk olduğuna inanır. Hıristiyan Siyonistlere göre İsrail’i koşulsuz şekilde ekonomik, siyasi ve dinsel açıdan desteklemek Tanrı buyruğudur. Amerikan köktenci (fundamentalist) Protestanları arasında yaygın olan bu inanç, Amerikalı siyasetçilerden birçok taraftar bulmuştur. Böylece Amerikan siyasetinde ve Amerikan dış politikasında Hıristiyan siyonizminin etkili olduğu görülmektedir. Bu durum yer yer Amerikan sekülerizmine dair soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Kimi yazarlar, Amerikan siyasetinde Yahudilere ve İsrail’e gösterilen öncelik sebebiyle Hıristiyan siyonizminin Amerikan teokrasisine dönüştüğünü iddia etmiştir (Philips, 2006).
13 Nisan gecesi İran’ın İsrail’e saldırısı bölgesel ve küresel dinamikleri doğrudan etkileme potansiyeli bakımından dünya genelinde çok geniş bir yankı uyandırdı. On yıllardır söylem düzeyinde ya da vekiller üzerinden yürütülen kontrollü düşmanlığın son günlerde cereyan eden gelişmeler nedeniyle büyük bir savaşa evrilme ihtimali, mevcut statükonun sarsılması ve dengelerin değişmesi anlamına geleceğinden uluslararası alanda ciddi bir tedirginliğe yol açtı. Tahran-Tel Aviv hattındaki karşılıklı restleşmelerin sıklığı ve bu durumun sıradanlaşması, her iki tarafın da büyük bir savaşı göze alamayacağı ve kendi kamuoylarını konsolide etmek adına sert söylemlere dayanan bir strateji benimsendiği algısını oluşturmuştu. Bu algıdan ötürü savaşın uzak olasılık kabilinden değerlendirildiği bir ortamda, İsrail’in Şam’daki İran misyon temsilciliğini hedef alması ve akabinde de İran’ın saldırısı yılların aşina olunan davranış biçiminin bu süreçte nasıl şekilleneceği ve tarafların gerilimi ne düzeye kadar tırmandıracağına dair esaslı ve bir o kadar da önemli soruları gündeme taşıdı.
Avrupa Savunma Sanayii Stratejisi nedir? Avrupa Savunma Sanayii Stratejisi’ne neden ihtiyaç duyulmuştur? Avrupa Savunma Sanayii Stratejisi Türkiye açısından nasıl değerlendirilmelidir?