Gülşah Neslihan Akkaya

SETA Dış Politika Direktörlüğü'nde araştırma asistanı olarak çalıştı. Lisans eğitimini Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Sosyoloji (çift anadal) bölümlerinden almıştır. İsveç Lund Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Merkezi’ndeki yüksek lisans eğitimini “Re-Emergence of the Islamic Opposition in Syria: the Syrian Muslim Brotherhood” başlıklı teziyle tamamlamıştır. Körfez ülkeleri üzerine araştırmalarına devam etmektedir.
  • Bu analiz, Arap Baharı’nın Katar’ın genel dış politika ilkelerini ve diğer Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerini nasıl etkilediğini incelemektedir.
  • Pek çokları tarafından mezhep çatışmasına indirgenen ‘İran tehlikesi' esasında Körfez ülkelerinin siyasi ve fiziki varlıklarını etkileyen bir güvenlik sorunu olarak değerlendirilmelidir.
  • Analizde, Körfez ülkelerinin Mısır'daki Selefi hareketlerle ilişkileri, bu hareketlere hangi amaçlarla destek verdikleri, İhvan'a yönelik tehdit algısının sebepleri irdeleniyor.
  • Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 18 Ekim'de 1 Ocak itibariyle üyelik süreleri sona erecek Azerbaycan, Guatemala, Fas, Pakistan ve Togo'nun yerine görev yapacak 5 ülke için oylamaya gitti ve oylama sonucunda Nijerya, Çad, Suudi Arabistan, Litvanya ve Şili BM Güvenlik Konseyi'nin iki yıllık geçici üyeliğine seçildi. Fakat BM tarihinde bir ilk yaşandı ve Suudi Arabistan, barış ve istikrarı sağlamada yetersiz kaldığı eleştirisiyle BMGK üyeliğini (henüz resmi bir adım atılmasa da) reddetti. Suudi Arabistan'ın, tarihinde ilk kez elde ettiği ve BM'nin yaptırım gücüne sahip tek siyasi organı olan Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini neden reddettiği ise çelişkili cevaplar içeriyor.
  • Kuveyt El Rai gazetesinin haberine göre, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreterliği gerekli teknik hazırlıklar tamamlandıktan sonra 2014 yılının ortasından itibaren Konsey'e üye altı Körfez ülkesinin Şengen vizesine benzer bir turist vizesi uygulamasına geçilebileceğini belirtti. Bu uygulamanın Körfez ülkeleri arasındaki entegrasyonu artırmak başta olmak üzere şüphesiz pek çok getirisi olacak. 2011 yılında Suudi Kralı Abdullah bin Abdülaziz'in KİK'in işbirliğinden siyasi birliğe geçmesi yönündeki çağrısının somutlaştırılması adına önemli bir adım olan ortak vize uygulaması, KİK'e üye ülkeler arasında farklı alanlardaki işbirliğini de şüphesiz kuvvetlendirecek.
  • Pek çokları tarafından mezhep çatışmasına indirgenen ‘İran tehlikesi' esasında Körfez ülkelerinin siyasi ve fiziki varlıklarını etkileyen bir güvenlik sorunu olarak değerlendirilmelidir.
  • Gülşah Neslihan Akkaya: Hiçbir Körfez ülkesinden Suriye'ye olası bir askeri müdahaleyi destekleyeceği yönünde resmi açıklama gelmemesine rağmen, Suriye muhalefetine en fazla silah yardımında bulunan Suudi Arabistan ve Katar'ın müdahaleye destek vereceği açık.
  • Son yıllarda özellikle Ortadoğu'da adından en çok söz edilen ülkelerin başında şüphesiz Katar geliyor. Bilhassa Suriye krizinin çözümünde öne çıkması ve Mısır'ın toparlanmasına ekonomik ve diplomatik açıdan önemli bir destek vermesi bakımından Katar, masadaki baş aktörlerden birisi olmayı başardı. Dış politikada bu ivme yakalanmışken geçtiğimiz hafta Katar'da ülkeyi yöneten ‘Emir'in görevi oğluna devretmesi gündeme geldi.
  • Gezi Parkı protestoları sadece Batı basınında değil Ortadoğu basınında da geniş yer tuttu. Suriye krizi konusunda Türkiye ile aynı doğrultuda bir politika benimseyen Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri de olayları ve tartışmaları yakından fakat büyük oranda Batı basını üzerinden takip etti. Yine de Körfez'in etkili gazetelerindeki Gezi Parkı analizlerinin daha ziyade Müslüman Kardeşler endişesi ve Suriye krizi etrafında şekillendiğini söylemek mümkün.
  • İslami hareketler, özellikle de Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi, Ortadoğu'da hız ve güç kazanırken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed el Nahyan, Birleşmiş Milletler'de örgütün Körfez ülkeleri için tehdit oluşturduğunu ilan etti ve Körfez ülkelerine örgüte karşı birlikte mücadele etme çağrısı yaptı. Son dönemde BAE'de İhvan'la bağlantılı olduğu ileri sürülen Islah Hareketi'ni hedef alan operasyonların sayısı arttı, özellikle Arap isyanları başladıktan sonra harekete üye olan onlarca kişi tutuklandı. 2012 yılında Islah Hareketi'ne mensup 60 kişi tutuklandı ve bu tutuklamalar 2013'te de devam etti. Son gelişmelerden hareketle BAE'nin bölgedeki siyasi gelişmeleri iyi okuyamadığını, İslamcı hareketler lehine değişmeye başlayan güç dengesine rağmen bu şekilde tepki göstermesinin rejimin korkularını açığa çıkarmakla beraber kırılganlığına da işaret ettiğini söylemek mümkündür.