Suriye ile Yeni Dönem

Çok değil 11 yıl önce Türkiye ve Suriye, Ekim 1998'de imzalanan Adana anlaşması ile bir askeri çatışmanın eşiğinden döndü.

Çok değil 11 yıl önce Türkiye ve Suriye, Ekim 1998’de imzalanan Adana anlaşması ile bir askeri çatışmanın eşiğinden döndü.

Ardından, Suriye ile 2006 yılında serbest ticaret anlaşması imzalandı, Mayıs 2008’de Suriye-İsrail dolaylı görüşmeleri Türkiye’nin arabuluculuğunda başladı ve 17 Eylül 2009’da Türkiye ve Suriye arasında vize uygulaması kaldırıldı. Savaşın eşiğinden karşılıklı vizelerin kaldırılmasına, Türkiye- Suriye ilişkilerinde göz kamaştırıcı bir gelişme gözleniyor.

Öte yandan Türkiye-Suriye ilişkilerinde sorun alanlarını oluşturan PKK’ya destek, su sorunu ve Hatay sorunu neredeyse unutuldu. İkili ilişkiler sürekli ilk raundu oynanan bir boks maçından, örnek teşkil eden bir işbirliği modeline dönüştü. İlginç bir şekilde Suriye-Irak anlaşmazlığında, Suriye’nin Irak’ta bazı grupları desteklediği iddiaları karşısında bazı Arap yazarlar, Suriye’yi aynı suçu geçmişte Türkiye’ye karşı işlemekle itham ettiler. Ancak Türkiye’de böylesi bir tartışma hiç gündeme gelmedi.

Suriye yönetimi, İsrail’in Gazze’ye saldırısı sonrası askıya alınan İsrail ile görüşmelerin, Türkiye’nin gözetiminde gerçekleştirilmesini istiyor. Suriye’nin en hayati meselesinde kartlarını Türkiye’ye teslim etmesi, iki ülke arasındaki güveni ortaya koyuyor. Suriye- Irak arasındaki sorunda, İran’ın girişimine sıcak bakılmaması ve Türkiye’nin başarılı müdahalesi aynı güvenin sonucu.

Suriye ile ilişkilerde yaşanan hızlı yakınlaşma süreci, karşılıklı vizelerin kaldırılmasıyla yeni bir döneme girdi. Suriye ile yeni dönem ikili ilişkiler, bölgesel politika ve uluslar arası ilişkiler bağlamlarında önemli gelişmelere şahit olacak. İki ülkenin ekonomileri turizm, ticaret ve yatırımlarda yaşanacak artışla bir entegrasyon sürecine girecek. Arap Ligi dönem başkanlığı görevini üstelenen Suriye ile gelişen ilişkiler, Türkiye’nin Arap dünyasındaki yapıcı rolünü pekiştirebilecek önemde.

Maksimum işbirliği süreci Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun analojisi ile Türkiye’nin bölgedeki rolü, Doğuya doğru gerilen bir ok gibi AB ve ABD’de önemini artıracak. Türkiye üzerinden AB ve ABD’ye bir koridor açan Suriye için, bölgede çatışmacı bloklar anlamını yitirecek. Suriye’nin uluslararası toplum karşısında pozisyonunu yeniden tanımlaması, hem Arap-İsrail barış süreci, hem de İran- ABD ilişkileri açısından olumlu bir gelişme.

Suriye ile girilen yeni dönem Türk dış politikasının son 7 yıllık performansının ürünü. 1998 Adana anlaşması ile iyileşme sürecine giren ilişkiler, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun komşularla sıfır sorun yaklaşımı ile en iyi şekilde yönetilerek geliştirildi. Dışişleri Bakanı olmadan önce Davutoğlu 30’a yakın kez Suriye’yi ziyaret etti. Suriye ile ilişkiler, Davutoğlu’nun vizyonu ve işçiliği ile ilmek ilmek dokundu.

Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri geliştirmeye, güven inşasına çalıştığı dönem uluslar arası sistemin Suriye ile sorunlu olduğu yıllardı. ABD, Suriye’yi şer ekseni içinde tanımlamakta, yaptırımlar uygulamaktaydı. 2003 Mart Tezkeresi ile Suriye ve İran’la ilişkiler yana yana konarak, Türkiye’nin sistem dışına çıktığı spekülasyonları yapılıyordu. Türkiye’nin siyasi iradesi ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın olumlu tutumu ile gelinen noktada, Türkiye’nin Suriye politikası tüm ilgili çevreler tarafından olumlu karşılanıyor.

Suriye ile ilişkilerde yaşanan gelişme, Türk dış politikasının komşularla sıfır problem prensibini geride bıraktığı ve maksimum işbirliği sürecine girdiğini göstermekte. Yeni süreçte bölge ülkeleri ile en üst düzey siyasi ve ekonomik işbirliği, Yüksek Stratejik İşbirliği Konseyleri aracılığıyla gerçekleştirilecek. Irak’la bu çerçevede gerçekleştirilen ortak Bakanlar Kurulu toplantısı, Suriye ile devam edecek.

Suriye ile yakınlaşma, bu açıdan bakılınca Türkiye’nin mücavir bölgelerinde yeni bir dönemin habercisi. Halep ve Şam ile aramızda artık bir engel yok. Suriye’ye vize başvurusu reddedilen bir akademisyen dostum şimdi kendini daha özgür hissettiğini söylüyor. Türkiye bölgeye alışılmadık bir özgürlük ufku sunuyor. Bu ufuk muhtemelen yakında Bağdat, Moskova ve belki Erivan’a doğru genişleyecek. Nasıl olacağını görmek için, Türk dış politikasındaki gelişmeleri izlemek yeterli olacak.

Sabah – 23 Eylül 2009

Etiketler: