Başkanlık Seçimi, FED ve Dolar Üçgeninde Türkiye Ekonomisi

“Dolar yükselmeye devam edecek mi?” endişesinin yerine, ülke ekonomisinin makroekonomik göstergelerini güçlendirecek adımlara ihtiyaç var.

Yıl sonu yaklaşırken, küresel koşulların ülke ekonomilerini domine ettiği yoğun bir ekonomi gündeminin olduğu bir dönem içindeyiz.

Bu gündemin başında ABD’de yapılacak olan Başkanlık seçimleri geliyor. Sınır komşularımız olan Irak ve Suriye’de devam eden çatışma ortamı ve en önemlisi de ABD Merkez Bankası’nın (FED) beklenen faiz artırım kararının gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerindeki olası etkileri, gündemde öne çıkan diğer önemli konular.

ABD’de 8 Kasım’da yapılacak olan Başkanlık seçimleri sonrasında kimin başkan olacağı sorusunun cevabı, aynı zamanda 4 yıl süreyle ABD’nin dış politikasını kimin belirleyeceği sorusunun da cevabını verecek. Bu durumun, özellikle Irak’ta ABD’nin oynadığı rol ve ABD’nin müzmin rakibi Rusya’nın Suriye’deki planları dikkate alındığında, bölgenin siyasi ve ekonomik dinamiklerini şekillendireceği açık. Tüm bu sürecin etkileri uzun vadede siyasi alanda görülürken, kısa vadedeki etkileri ise, ekonomi alanına yansıyor.

Anketlerde, Demokrat aday Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi aday Donald Trump arasındaki farkın azalmış olması, anında piyasalara yansıdı ve piyasalarda hareketliliğin artmasına neden oldu. Bu dönemde yatırımcıların güvenli liman arayışı içerisine girmesi, yani risk alma iştahlarının azalması, gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu bir durum değil elbette.

Diğer taraftan, FED’in Aralık ayında yapacağı toplantıdan büyük olasılıkla faiz artışı kararı çıkacak. Başkanlık seçimin ardından gerçekleşecek olan bu toplantı sonrasında, hem başkanlık seçimlerinin sonucundan hem de büyük bir ihtimalle faiz artırımı kararından gelişmekte olan ekonomiler etkilenecek.

ABD’DEKİ BAŞKANLIK SEÇİMİ TÜRKİYE EKONOMİSİNİ NASIL ETKİLER?

2008 küresel ekonomik krizinden sonra FED tahvil alımı, gelişmekte olan ekonomiler için oldukça uygun bir ortam oluşmuştu, deyim yerindeyse bahar havası yaşanmıştı. FED’in tahvil azaltımı sonrasında ise 2015 Aralık ayından sonra uzun süre faiz artırmaması da, Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelere hem zaman kazandırdı, hem de gereken tedbirleri almasını sağladı.

FED’in, 2016 yılı için planladıkları dört kez faiz artırım kararının muammaya dönüşmesi, Aralık’taki FED toplantısından faiz artışı kararı çıkması olasılığını güçlendiriyor. Yani 14 Aralık 2016 tarihinde yapılacak toplantıda yüksek olasılıkla, FED faizleri artıracak. Ancak, FED’in olası faiz artış oranı düşük, yani ılımlı olacaktır.

Diğer taraftan, FED’den uzun süredir faiz artış kararının beklendiği için, bu durum piyasalar tarafından da satın alındı. Dolayısıyla, FED faiz artırdığı takdirde Türkiye de dâhil olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir olumsuz durum yaşanmayacaktır.

Nasıl tahvil alımlarının sonlandırılması kararı, ülke ekonomileri için özellikle de Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından bir yıkım kararı olmadıysa, olası faiz artırım kararı da çok büyük kırılganlık oluşturmayacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin, sürdürülebilir cari açık, borç yükü ve bütçe açığı göstergelerine sahip olması da, FED’in olası faiz artış kararının olumsuz etkilerini azaltacaktır. Türkiye güçlü kamu maliyesi sayesinde dışarıdan kaynaklı şoklara her zamankinden daha dayanıklı durumda.

Diğer yandan, FED, faiz artışı için uzun süre bekledi ve bu süre içerisinde Merkez Bankası faiz indirmek için uygun manevra alanı buldu. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın faizleri indirmesinin ve ardından bankaların aldıkları faiz indirim kararlarının ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor. Çünkü, FED faiz artırdığında Merkez Bankası’nın faiz indirmesi daha zor olabilir. Merkez Bankası’nın imkân varken faiz indirmesinin ne kadar gerekli olduğu, bu dönemde bir kez daha görüldü.

DOLAR NE OLACAK?

Tüm bu gelişmeler, gelişmekte olan ülke ekonomilerinde farklı etkilere ve tabii ki tepkilere sebep oluyor. Türkiye ekonomisindeki tepki ise, dolar kurundan geliyor. Son birkaç gündür görülen doların yükselişinde, başlıca sebepler başkanlık seçimleri, Irak ve Suriye bilinmezliği ve tabii ki yaklaşan FED kararı.

Türkiye ekonomisinin dışardan kaynaklı şoklara karşı daha güçlü olduğu ortada. Dolayısıyla, “dolar yükselmeye devam edecek mi?” endişesinin yerine, ülke ekonomisinin makroekonomik göstergelerini güçlendirecek adımlara ihtiyaç var. Bunun nasıl yapılacağı da çok açık: Güçlü ekonomi algısının korunarak, reformları kararlılıkla uygulamak.

[Yeni Şafak, 7 Kasım 2016]

Etiketler: