5 SORU: İran’ın Seçimi: Hasan Ruhani

Abdullah Yegin: Ruhani'nin zaferi şunu gösteriyor: Halk, içeride de dışarıda da çatışmadan uzak duran, politik dengeleri gözeten bir cumhurbaşkanı istiyor.

1. Hasan Ruhani’nin ilk turda seçimleri kazanmış olması ne anlama geliyor?

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde genel beklentilerin aksine reform kanadının desteğini alan Hasan Ruhani’nin şaşırtıcı bir şekilde seçimlerden galip çıkmasının nedenini iki açıdan değerlendirmek mümkün. Birincisi seçimlerde yarışan diğer adayların konumu, ikincisi ise Ruhani’nin kişiliğidir. Seçime katılan adaylara bakıldığında Ruhani dışındaki diğer güçlü adayların muhafazakar olduğu görülmektedir. Söz konusu adayların aralarından birisi lehine seçimlerden çekilip muhafazakar cephenin tek adayla seçime gireceği öngörülüyordu. Nitekim muhafazakar adaylar da seçim öncesi süreçte bu konuda anlaşmışlardı. Ancak seçim sürecinde bu anlaşmayı pratiğe aktaramadılar ve adaylardan Haddad Adil dışında yarıştan çekilen olmadı. Bu durum bir taraftan muhafazakar oyların bölünmesine neden olurken diğer taraftan halk nezdinde muhafazakar bir adayın seçimi kazanması durumunda bile mevcut anlaşmazlıklar nedeniyle istikrarsız bir hükümet ihtimalini güçlendirdi. Özellikle son 4 yılda yönetimde yaşanan istikrarsızlığın bedelini bizzat ödeyen halk tekrar aynı durumu yaşamayı göze alamadı ve muhafazakar adaylardan uzak durdu. Reform kanadında ise muhafazakarların başaramadığı birleşme sağlandı ve bir diğer reformcu aday olan Muhammed Rıza Arif seçimlerden çekilerek reformcuların seçime tek adayla girmesinin yolunu açtı.

Seçimlerden Ruhani’nin galip çıkmasının ikinci nedeni ise Ruhani’nin seçim dönemindeki vaatleriydi. Ruhani seçim döneminde ekonomiden dış politikaya, sosyal yaşamdan külturel haklara İran halkının özlemlerini doğru okudu ve bu doğrultuda söylemler geliştirdi. Tüm bu alanlarda ayrıntılı vaatlerini özetlemek adına bir kaç örnek zikretmek yerinde olacaktır. Ekonomik alanda Merkez Bankası’nın bağımsız hale getirilmesi, tüm vatandaşların sigortalı yapılması, petrol ambargolarının müzakereler yoluyla kaldırılması ve petrol gelirlerinin hükümetin kısa vadeli harcamaları yerine yatırıma dönüştürülmesi gibi söylemler; kültürel alanda devletin kültürel faaliyetleri kontrolden uzaklaştırılarak kültür ve sanatın gerçek sahibi olan sanatçılara bırakılması, kültürel meselelerin güvenlik konusu edilmemesi, medya organlarının özgürleştirilmesi, İnternet bandının genişletilmesi gibi vaatler; sosyal alanda kadın bakanlığının kurulması, gezici irşat polisliğinin kaldırılması, engelli çalışan oranının yükseltilmesi gibi vaatler halkın temel beklentilerine işaret ediyordu.

2. Seçmenin reformist bir adayı tercih etmesi ne anlama geliyor?

Öncelikle Ruhani’nin profiline bakmak yararlı olacaktır. Esas olarak Ruhani reformcu bir kişilik olmaktan ziyade reformcuların desteklediği birisidir. Ruhani İran’da bilinen anlamda reformcu birisi değil. Daha çok yakınında durduğu Rafsancani gibi pragmatist bir isim. Zaten İran’da da reformcu olmaktan çok mutedil olarak vasıflandırılıyor. Bir yandan reformistlerin ilgi duyacağı söylemlerle halkın teveccühünu kazanırken, diğer yandan uygulayacağı politikaların devrim ilkeleri ve dini liderin yaklaşımıyla paralel olacağını dile getirerek muhafazakarları rahatlatıyor. Zaten kariyerine bakıldığında bu durum açıkça görülebilir. Kendisi Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski başkanı ve halen aynı konseyde dini liderin temsilciliğini yürütüyor. Öte taraftan Düzenin Yararını Teşhis Konseyi üyesi ve aynı zamanda bu konseyin Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun başında bulunuyor. Bunlar dikkate alındığında yeni cumhurbaşkanının rejim için bir sorun teşkil etmeyeceğini söylemek mümkün. Hal böyle olunca iç politik dengelerde özellikle dini lideri sıkıntıya sokmayacak ama aynı zamanda halkın taleplerine de cevap verebilecek bir cumhurbaşkanı profili çizdiği söylenebilir. Ancak pratikte bunun ne kadar mümkün olduğu ve Ruhani’nin tüm tarafları nasıl hoşnut kılacağı büyük bir soru işareti olarak önümüzde duruyor. Yukarıda belirtilenlere bakıldığında aslında halkın nasıl bir tercihte bulunduğu daha açık ortaya çıkıyor. Seçim öncesi yapılan araştırmalarda reformist kimliğiyle bilinen Arif’ten daha çok dengeyi temsil eden Ruhani’ye teveccüh edilmesi ve reformcu kanadın da bu sebeple seçimlere Arif yerine Ruhani’yle girmeye karar vermesi halkın seçimi konusunda karşımıza şu tabloyu çıkarıyor: halk, içeride de dışarıda da çatışmadan uzak duran, politik dengeleri gözeten bir cumhurbaşkanı istiyor. Çünkü bir önceki cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın içeride ve dışarıda izlediği gerilime dayalı politika halkta büyük memnuniyetsizlik yarattı.

3. Ruhani’nin seçimleri kazanmış olmasının İran’ın bölgesel politikalarına etkileri neler olacaktır?

İran İslam Cumhuriyeti’nin politikalarının belirleyicisi cumhurbaşkanı değil dini liderdir. Bu durum anayasanın 110. Maddesinde de açık bir şekilde belirtilmiştir. Hal böyle olunca Ruhani’nin bölgesel politikalarda rejimin genel teamülü ve politik yaklaşımına aykırı davranması beklenmemelidir. Ancak siyasal aklın Ruhani gibi bir cumhurbaşkanını tercih etmiş olması bölgesel politikalarda en azından farklı bir üslup kullanılabileceği ihtimalini doğuruyor. Her ne kadar politik duruş dini lider tarafından belirleniyorsa da bu durum cumhurbaşkanının dış politikada hiçbir etkisi olmadığı anlamına gelmiyor. Bu açılardan bakıldığında yeni dönemde bölge politikalarında daha yumuşak ve birleştirici bir söylem ile bölgedeki sair Müslüman devletlerle daha fazla işbirliği ve İran’ın genel politikasını da zedelemeyecek bir uzlaşma arayışına girilebilir.

4. Ruhani’nin kazanması Türkiye-İran ilişkilerini ne yönde etkileyebilir?

Ruhani’nin Türkiye söz konusu olduğunda yaptığı açıklamalara bakıldığında Türkiye’ye mesafeli olduğu görülüyor. Ancak bu daha çok stratejik bir yaklaşımı ifade ediyor ve arka planında iki ülkenin bölgesel rekabeti var. Örneğin Arap Baharı bağlamında Tunus ve Mısır gibi ülkelerde meydana gelen değişimlerle ilgili yaptığı değerlendirmelerde bu rekabeti açıkça dile getirmiş bir isimdir. Bu doğrultudaki açıklamalarında Türkiye’nin söz konusu ülkelere model olamayacağını, bu ülkelerin Türkiye’yi değil İran’ı örnek alarak bu değişimleri gerçekleştirdiklerini savunmuş, buna gerekçe olarak da Türkiye’nin hem İsrail dostu olduğunu hem de bölgede Batı çıkarlarını temsil ettiğini iddia etmiştir. Ancak bu durum Ruhani’nin cumhurbaşkanlığı döneminde İran-Türkiye ilişkilerinin olumsuz etkileneceği anlamına gelmiyor. Bunun bir nedeni genel dış politikanın daha üst bir mevkide belirleniyor olması iken bir diğer nedeni de Ruhani’nin şu anda göründüğü kadarıyla yumuşak bir dış politika söylemi geliştireceğine dair belirtilerdir.

5. Ruhani’nin kazanması küresel denklemde nasıl karşılanacak?

İran yeni dönemde eski müttefikleri olan Rusya ve Çin ile bir politika değişikliğine gitmeyecektir. Bu ülkelerle mevcut iyi ilişkiler iki tarafın da lehine olup, bunlar dönemsel olarak değişmeyecek kadar sağlam ilişkilerdir. Örneğin Çin ve İran arasında imzalanan 100 yıllık enerji anlaşmasına bakıldığında durum açıkça görülmektedir. İran’ın Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkileri ise nükleer enerji ve bununla bağlantılı olarak İran’a uygulanan ambargolar paralelinde yürüyecektir. Bu konularda bugünkünden farklı bir manzarayla karşılaşma ihtimalimiz ise kuvvetle muhtemeldir. Ruhani bir yandan seçimlerde verdiği vaatlerde ambargoları siyasi müzakerelerle ortadan kaldıracağını belirtirken, diğer taraftan Amerika ile görüşmenin kendisi için bir tabu olmadığını da söyledi. Seçimlerden hemen sonra Amerika tarafından yapılan açıklamada İran ile doğrudan müzakerelere açık olduklarının hatırlatılması da not edilmesi gereken bir husus. Ayrıca Ruhani, Ulusal Güvenlik Konseyi başkanı iken Batı ile nükleer müzakereleri yürüten isimdi. Bu müzakerelerde oldukça uzlaşmacı bir tavır takındığı hatırlandığında yeni dönemde İran’ın Batı ile müzakereleri olumlu bir noktaya çekeceği beklenebilir. Bu durumun İran’ın Amerika ile doğrudan görüşmelere başlaması ile neticelenmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

[Söyleşi: Sadık Şanlı]

Etiketler: