13 Haziran 2019 | Türkiye, Umman Körfezi'nde seyir halindeki iki tankere yapılan saldırıyı kınadı. Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Umman Körfezi'nde iki petrol tankerine yapılan saldırıyı kınıyoruz. Son bir ay içinde Körfez bölgesinde ticari gemilerin ikinci defa hedef alınmasından endişe duyuyoruz." ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, Türkiye'nin "uluslararası deniz yolu taşımacılığı bakımından stratejik konumda bulunan Körfez bölgesinde, seyrüsefer güvenliğinin muhafaza edilmesine önem atfettiği" bildirildi. (AA)

Umman Körfezi’ndeki Tanker Saldırılarının Hedefi ne?

Umman Körfezi’nde seyreden iki petrol tankerine karşı gerçekleştirilen saldırılar dikkatleri yine bu bölgeye çevirdi.

Umman Körfezi’nde seyreden iki petrol tankerine karşı gerçekleştirilen saldırılar dikkatleri yine bu bölgeye çevirdi.

Çok ciddi sonuçları olacak bu olaya dair birçok soru sorulabilir.

Bu saldırıları kim gerçekleştirdi?

Saldırılar dünya petrol ticaretini ve fiyatlarını nasıl etkiler?

Saldırıların ABD’nin İran yaptırımlarıyla bir ilgisi olabilir mi?

İsrail, Suudi Arabistan ve BAE bu saldırılar konusunda nasıl bir tavır içerisinde?

İran’ın bu olaylar konusundaki yaklaşımı nedir?

Saldırılar yüzünden Körfez’de yeni bir savaş çıkar mı?

Öncelikle saldırıların dünya petrol ticaretini nasıl etkileyeceğini ele alalım.

Saldırının gerçekleştiği Umman Körfezi ve Hürmüz Boğazı dünya petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 30’unun gerçekleştiği bir suyolunu oluşturuyor. Her gün ortalama 18 milyon varil civarında petrol yüklü tankerler buradan geçerek Batı’ya ya da Uzak Doğu’ya ulaşıyor.

Amerikan yönetiminin yaptırımlarla birlikte durdurmak istediği İran’ın günlük petrol satışının yaklaşık 2,5 milyon varil olduğu hatırlanırsa, bunun yaklaşık 7 kat fazlası miktarda petrol her gün Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezi’nden geçiyor. Dünyanın en büyük petrol üreticileri arasında yer alan Suudi Arabistan, BAE ve İran’ın petrol ihracatının önemli bir kısmı ile, Katar ve Kuveyt’in petrol ve doğalgaz ihracatının tamamına yakını bu suyolundan geçerek uluslararası piyasalara ulaşıyor.

İşte bu saldırılar petrol tankerlerini sigortalayan şirketleri ciddi endişeye sevk ederken bu yol üzerinden petrolün dünya pazarlarına ulaşmasını risk altına sokuyor.

Saldırıları kimin gerçekleştirdiği sorusuna gelince, kimlerin bu tür saldırıları gerçekleştirmek için hangi motiflere sahip olduğuna ve olağan şüpheli olarak akla gelenlerin ilk açıklamalarına bakmak gerekir.

Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “istihbarat servislerinden elde edilen bilgiler ve kullanılan silahlar açısından bakıldığında” bu saldırıların İran tarafından gerçekleştirildiğini düşündüklerini açıkladı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da, mayıs ayı başında aynı bölgede seyreden petrol tankerlerini hedef alan saldırılar sonrasında benzer açıklamaları yapmış ve saldırıda kullanıldığını iddia ettiği deniz mayınlarının İran menşeili olduğunu ileri sürerek fail olarak Tahran’ı suçlamıştı.

İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında ise, bu olaylardan dolayı Tahran’ın suçlanmasının saldırıların arkasındaki aktörlerin hedefleri arasında bulunduğuna dair bir yaklaşım görülür. Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin ara buluculuk faaliyetleri için Tahran’da bulunduğu sırada bu ülkeye petrol taşıyan tankerin saldırıya uğramasını tanımlamak için “şüpheli ifadesinin bile yetersiz” kalacağını açıklayarak ülkesinin söz konusu saldırılar nedeniyle suçlanmasına karşı çıktı.

Kimlerin bu saldırıları gerçekleştirme konusunda hangi motivasyonlara sahip olduğu sorusuna cevap arandığında İran, ABD, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail’deki bazı kesimlerin olağan şüpheli olarak karşımıza çıktığını ifade etmek gerekir.

Bu saldırılarla hedeflenen Körfez’de bütün bu aktörlerin dâhil olacağı bir savaş çıkarmak ise, böyle bir savaşın ne Tahran ne de Riyad, Abu Dabi ve Washington açısından rasyonel bir tarafı yok aslında. Irak savaşının bütün taraflar açısından yıkıcı sonuçları ortadayken İran’da daha büyük bir maceraya girmek bu aktörlerin hiçbirinin çıkarına olmaz.

Ancak “rasyonel politikalar” üzerinden bakıldığında tarafların böyle bir savaştan kaçınması gerektiği tespiti yapılsa da, bu bölgede işlerin çoğu zaman “rasyonel” düzlemde yürümediğini hatırlamak gerekir.

İran’da da, ABD, Suudi Arabistan ve BAE’de de kendi çıkarlarını ülkelerinin çıkarlarının önüne koyan ve bu doğrultuda ülkelerini “rasyonel olmayan” politikalara, çatışma ve savaşlara sürükleyen aktörler olduğu yakın geçmişe bakıldığında görülüyor.

İran’ı Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da, Suudi Arabistan ve BAE’yi Yemen, Sudan, Libya, Katar ve Mısır’da, ABD’yi ise İran, Türkiye, Suriye ve daha birçok ülkede maceraya sürükleyenlerin Umman Körfezi’nde seyreden petrol tankerleri üzerinden yeni bir macera aradıkları kuşkusuz.

Peki bütün bu “olağan şüpheliler” arasında en fazla hangisi öne çıkıyor?

Trump’ın başkanlığı sona ermeden ABD eliyle İran’a güçlü bir darbe vurmak isteyen İsrail lobisi ve onun müttefikleri olabilir mi?

[Türkiye, 15 Haziran 2019]

Etiketler: