İsrail’i Eleştirmek Antisemitizm mi?

İslam dünyasında ciddi bir İsrail eleştirisi olduğu doğrudur ve bunun haklı gerekçeleri vardır. Bu eleştiri dalgası, İsrail politikalarına olumlu bakan ülkelere de yayılmaya başlamıştır. Artık antisemitizm etiketlemesi ile dünyanın vicdanını susturmak mümkün görünmüyor.

İsrail, kurulduğu 1948 yılından bu yana Ortadoğu’da istikrarsızlığın ve çatışmaların ortasında yer alan ülkelerden biri olageldi. Birleşmiş Milletler (BM) kararı ile kurulan ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkeden göç eden Yahudilerin oluşturduğu İsrail devleti, toprakları ellerinden alınan Filistinliler ve bölgedeki Arap ülkelerinin onu resmen tanımaması dolayısıyla meşruiyet sorunu yaşayageldi.

1967 Arap-İsrail savaşlarındaki işgalleri müteakiben Filistin toprakları üzerinde kurulan yeni yerleşim üniteleri, koloniler halinde genişledi. Filistinliler, tüm bu işgal ve kolonileştirme siyasetine karşı direnmek amacıyla çeşitli girişimlerde bulundular. Örgütler kuran Filistinliler, zaman zaman İsrail güvenlik güçleri ile çatışmalara girdiler.

Madrid ve Oslo Barış Görüşmeleri’nde bazı konularda uzlaşmaya varılmasına rağmen Filistin konusunda nihai bir anlaşma bir türlü sağlanamadı. Bir güvenlik devleti olarak temayüz eden İsrail, 1967’den bu yana 750 bin Filistinliyi hapse attı. Ayrıca Gazze ve Batı Şeria’nın ekonomik gelişmesine engel olmak için duvarlar ördü ve bölgeyi abluka altına aldı. Özellikle ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto koruması altında şiddet politikalarını sürdüren İsrail, 2008 ve 2012 yıllarında Gazze’ye can ve mal kaybına neden olan saldırılarda bulundu.

İSRAİL’İN KOLONİLEŞTİRME POLİTİKALARINA DİRENÇ

Filistin’in BM’de üye olmayan gözlemci ülke olarak tanınması, Hamas ve Fetih grupları arasındaki yakınlaşma, Doğu Akdeniz’de doğalgaz rezervlerinin bulunması, bölgesel jeopolitiği İsrail aleyhine değiştirebilecek yeni bir durum yarattı. Bundan rahatsız olan İsrail, kaçırıldıktan sonra ölü bulunan üç İsrailli’yi bahane ederek Temmuz 2014’te Gazze’ye büyük bir saldırı başlattı.

Yıllardır İsrail politikalarının eleştirileri söz konusu olduğunda, antisemitizm etiketlemesi araç olarak kullanıldı. Böylesi bir etiketlemeden endişe duyan aydınlar ve politikacılar, İsrail’in saldırıları karşısında hep suskun kalmayı tercih ettiler. Ancak son Gazze saldırıları, bu endişelerin kısmen de olsa ortadan kalktığına işaret ediyor.

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü operasyon, neredeyse her ülkede tepkilere neden oldu. Özellikle sivil kayıpların çok oluşu ve BM okulu gibi korunaklı yerlere yapılan saldırılar, ciddi eleştirilerin dile getirilmesine yol açtı. İsrail’in, Filistin Sorunu’na bakışı ve askeri operasyonlara dayalı devlet politikası, sadece Müslümanlar tarafından değil her din ve milliyetten insanlar tarafından kınandı. Özellikle New York ve Londra gibi kentlerde yaşayan Yahudiler de orantısız güç kullanımını eleştirmek amacıyla diğer grupların düzenlediği protestolara katıldılar.

İsrail devletinin takip ettiği siyaseti eleştirmek, zaman zaman antisemitizm ile karıştırılıyor. Bazı Yahudi lobi kuruluşları da İsrail eleştirisini özellikle Yahudi karşıtlığı olarak göstermeye çalışıyor. Antisemitizm, inanç ve kimliklerinden dolayı Yahudilere karşı olmayı içeren ve onlara siyasal ve toplumsal meşruiyet tanımayan bir kavramdır. Antisemitizm olgusu ve Yahudileri gettolara yerleştirerek onlara karşı ayrımcı politikalar uygulanması, Batı dünyasında başlamış ve trajik sonuçlar doğurmuştur.

Antisemitizm, Batı uygarlığının öteki ile bir arada yaşama konusunda karşılaştığı meydan okumaların ürünüdür. İkinci Dünya Savaşı’nda zirve yapan antisemitizm, milyonlarca Yahudinin toplama kamplarında sistematik olarak öldürülmesi, yani soykırım ile sonuçlandı. Halen de pek çok Batı ülkesinde antisemitizmin var olduğu ve artış gösterdiğine ilişkin raporlar yayımlanıyor. Batı kültüründe ortaya çıkan Yahudi karşıtlığının, zaman içerisinde diğer ülkelere de yayıldığı görülüyor.

İSLAM, YAHUDİLİK VE ANTİSEMİTİZM

İslam dini, özü itibariyle kendisini Yahudilik ve Hristiyanlığın devamı olarak görür. Aynı geleneğin bir parçası olarak gördüğü bu dinlere ve bu dinlerin mensuplarına bakış açısını da işte bu arka plan belirler. İslamiyetin ilk ortaya çıktığı yıllardan itibaren yapılan anlaşmalar ve Medine Vesikası’nda da görüldüğü gibi diğer din mensupları ile bir arada yaşamanın sosyolojik ve siyasal temelleri kurulmuştur. İşte bu nedenle İspanya’dan göç etmek zorunda kalan Yahudiler, Osmanlı topraklarında kendilerine korunaklı bir alan bulabilmişlerdir.

Osmanlı döneminde oluşturulan ‘Millet Sistemi’, Yahudi ve Hristiyanların kendi eğitim kurumlarını kurma, kendi dillerinde eğitim yapma ve kendi şeriatlarını/hukuklarını uygulama özgürlükleri sağlıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nda da bazı Türk diplomatların Yahudileri korumaya yönelik çabaları oldu.

Fakat Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından gelen ulus devlet kurma ve kimlik politikaları, çokkültürlü yapı yerine homojen bir ulus inşa etme sürecini başlattı. Bu dönemde etnik ve dini azınlıkların ayrımcılık ve hak ihlalleri ilgili ciddi sorunlar yaşadığı biliniyor. Ancak bu ihlaller, sosyolojik bir karşıtlık, talep ve eğilimin değil dönemin ideolojik tercihlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı.

ANTİSEMİTİZM ETİKETLEMESİ İŞE YARAMIYOR

İslamiyet, din özgürlüklerini, öteki inanç ve kültürlere hoşgörüyü esas alan bir dindir. Lakin tarihsel ve siyasal kırılmalar, Müslümanlar ile diğer din mensuplarının ilişkilerine de yansıdı. Bu nedenle konjonktürel gelişmelerin ortaya çıkardığı sonuçları dinin özüne mal etmek mümkün değildir.

İslamiyet, kategorik bir Yahudi düşmanlığını onaylamadığı gibi, Yahudilere yönelik şiddet ve nefret içeren bir dil ve söylemi de onaylamaz. Ama Müslümanların da, diğerleri gibi İsrail’in devlet politikalarını eleştirmeye, kınamaya ve protesto etmeye hakları vardır. Ve bu hakkı kullanmaları, antisemitizm olarak değerlendirilmemelidir.

Diğer yandan Müslümanlar da bu hakkı kullanırken, benimsedikleri dil ve yönteme özen göstermelidirler. İsrail devletinin şiddet politikalarından duyulan kaygı, asla Yahudi yazar, sanatçı, din adamı gibi bireylere ve Havra gibi Yahudi kurumlarına karşı bir öfkeye yönelmemelidir. Antisemitizm, İslam kültürünün bir ürünü değildir ve sosyolojik karşılık da bulamamaktadır. İslamiyetin özüne uygun olan da budur.

İslam dünyasında ciddi bir İsrail eleştirisi olduğu doğrudur ve bunun haklı gerekçeleri vardır. Bu eleştiri dalgası, İsrail politikalarına geleneksel olarak olumlu bakan ülkelere de yayılmaya başlamıştır.

Artık antisemitizm etiketlemesi ile dünyanın vicdanını susturmak mümkün görünmüyor.

[Al Jazeera, 15 Ağustos 2014]

Etiketler: