Suriye’de Kimyasal Silah Sicili

Suriye'de Esed yönetiminin muhalifler ve sivillere yönelik kimyasal silah kullandığı iddialarını araştırmak üzere ülkede bulunan BM ekibine rağmen, Esed güçlerinin Şam'ın Doğu Gota Banliyösü'ne bugün düzenlediği kimyasal saldırı, Suriye'de kimyasal silah sicilini yeniden tartışmaya açtı.

Suriye’deki iç savaşın ilk yılında ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiş olmasına karşılık kitle imha silahları kullanılmadı. Bununla birlikte, Suriye hükümeti 23 Temmuz 2012’de yaptığı bir açıklamada ilk kez “kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu, iç çatışmalarda asla bu silahları kullanmayacaklarını ancak dış müdahale olması durumunda kullanabileceklerini” belirtti. Suriye, 1928’de yürürlüğe giren ve Cenevre Protokolü olarak da adlandırılan “Boğucu, Zehirleyici ve Benzer Gazların ve Bakteriyolojik Araçların Savaşta Kullanımının Yasaklanmasına İlişkin Protokole” taraf olması nedeniyle bu silahları kullanmama yükümlülüğü altında, ancak 1992 tarihli “Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeyi”(*) imzalamadı. Suriye’nin kitle imha silahı kullanması karşısında başta ABD olmak üzere Batılı devletler müdahalede bulunacaklarını belirtirken, Suriye’ye desteğini sürdüren Rusya gibi ülkeler Suriye’deki kimyasal silahların kontrol altında olduğunu, hükümetin kimyasal silahları daha güvenli alanlara taşıdığını ileri sürdü.

KİMYASAL KULLANILDIĞINA YÖNELİK “GÜÇLÜ SOMUT ŞÜPHELER”

Öte yandan, Suriye Hükümeti de 19 Mart 2013’de yaptığı açıklamada, silahlı muhaliflerin ülkenin kuzeyinde ilk kez kimyasal saldırı düzenleyerek 15 kişiyi öldürdüklerini iddia etti. İsyancılar ise derhal haberi yalanladı ve kimyasal silah kullanan tarafın hükümet güçleri olduğunu savundu. Her iki iddia da doğrulanamazken, BM Suriye Hükümeti’nin talebi üzerine, Suriye rejiminin isyancıların kimyasal silah kullandığı yönündeki suçlamalarının inceleneceğini açıkladı.

Suriye’de kimyasal silah kullanımına ilişkin bir diğer iddia ise, Nisan 2013’te gündeme geldi. İsrail askeri istihbaratından Tuğgeneral Itai Brun 22 Nisan 2013’te yaptığı açıklamada Suriye’nin muhtemelen “bazı olaylarda kimyasal silah kullandığını” iddia ederken, Suriye hükümeti bu iddiaları reddetti ancak BM’nin iddiaları araştırmak üzere görevlendirdiği uzmanlar grubunun ülkede inceleme yapmasına izin vermedi. BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu Başkanı Carla del Ponte ise 6 Mayıs 2013’te yaptığı açıklamada, Suriye’de muhaliflerin sinir gazı (Sarin) kullandığına ilişkin “güçlü somut şüpheler” bulunduğunu ancak bu durumun henüz kesin olarak kanıtlanamadığını açıkladı.

BBC’DEN İDDİALARI DESTEKLER NİTELİKTE BİLGİLER

Mayıs ayı ortasında ülkenin kuzeyindeki Sarakip kentini ziyaret eden bir BBC ekibi, Nisan 2013’te çıkan “kimyasal saldırı” düzenlendiği yolundaki haberleri destekler nitelikte bilgilere ulaştığını açıkladı. Görgü tanıkları BBC muhabirine, hükümet güçlerinin helikopterlerle en az iki kez zehirli gaz içeren cihazlar attıklarını aktarırken, kentteki doktorlar nefes alma güçlüğü çeken sekiz hastayı tedavi ettiklerini, hastalardan bazılarının kustuğunu, bazılarının ise gözbebeklerinin küçülmüş olduğunu, Meryem Katib adındaki kadının ise daha sonra öldüğünü bildirdiler. Aynı saldırıda yaralanan Katib’in oğlu Muhammed, havada “korkunç, boğucu bir koku” olduğunu söyleyerek “Nefes alınamıyordu. İnsan kendini ölmüş gibi hissediyordu. Hiçbir şey görmek mümkün değildi. Üç-dört gün bir şey göremedim” derken, Katib’i tedavi eden doktor “organofosfat zehirlenmesi”ne benzer belirtiler görüldüğünü ve örneklerin tahlile gönderildiğini söyledi. BBC’ye ulaştırılan bir videoda, isyancılardan biri cihazların içinde gizlendiği söylenen metal bir kutuyu tutarken görülürken, tanıklar her konteynerde bunlardan iki tane olduğunu aktarıyor. Bir diğer videoda da yerde metal kutunun parçaları beyaz bir toz içinde görülmekte. İngiltere’nin askeri Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer Silahlar Birliği’nin komutanı Hamish ise Bretton-Gordon, Sarakip’teki tanıkların ifadesi ve delillerin “güçlü, ancak eksik” olduğunu belirtti.

“SARİN GAZI BİRÇOK KEZ, YEREL DÜZEYDE KULLANILDI”

Haziran 2013’te Birleşmiş Milletler’in Suriye’de insan hakları ihlallerine yönelik yayınladığı yeni raporda ise, hem Suriye hükümetinin hem de muhalif güçlerin kimyasal silah kullandığına dair güçlü deliller bulunduğu belirtildi. Rapor’da Mart ve Nisan aylarında dört farklı olayda kimyasal silah kullanıldığına dair “makul verilere” rastlandığı ve tarafların savaş suçu işlemeye devam ettiği belirtildi ve Suriye hükümetine kimyasal silah uzmanlarının Suriye’de inceleme yapması için izin vermesi çağrısı yapıldı. Yine Haziran ayında Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Paris’te gerçekleştirilen laboratuvar testlerine dayanarak Suriye’deki iç savaşta sarin gazının “birçok kez, yerel düzeyde” kullanıldığını iddia etti ancak kim tarafından ve nerede kullanıldığı belirtmedi. ABD Başkanı Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes ise aynı günlerde yaptığı açıklamada, Esed’e bağlı birliklerin direnişçilere karşı ‘küçük ölçüde’ kimyasal silah kullandığını ancak direnişçilerin de kimyasal silah kullandığına dair Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde ‘güvenilir’ bir kanıt olmadığını söyledi.

SON KİMYASAL KULLANIMI: BM EKİBİNE RAĞMEN

Suriye uluslararası toplumun tepkisi karşısında, 2013 Temmuz ayının sonunda kimyasal silah kullanıldığı iddia edilen bölgelerin Birleşmiş Milletler denetçileri tarafından ziyaret edilmesine onay verdi. BM ekibi 18 Ağustos 2013 günü Şam’a ulaştı. İsveçli silah uzmanı Ake Sellström liderliğindeki soruşturma ekibi, kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını ve hangi tür maddeler kullanıldığını açıklama yetkisine sahip fakat kimyasal silah kullanıldıysa bunun sorumlusunun hangi taraf olduğunu açıklama yetkisi yok.

BM ekibi Suriye’de iken 21 Ağustos 2013 tarihinde Esed güçlerinin Şam’ın Doğu Gota Banliyösü’ne düzenlediği kimyasal saldırı sonrası yüzlerce kişinin [ajanslara düşen son sayı 1188] öldürüldüğü muhalifler tarafından kamuoyuna duyuruldu. Haber ajanslarında yer alan görüntülerde ölen ve yaralananların vücutlarında ateşli silah izine rastlanmadığı, kurulan geçici sağlık merkezinde birçok insanın tedavi edilmesine çalışıldığı görülmekte.

(*)Sözleşme’ye taraf olmayan 8 ülke var ve bunların büyük çoğunluğu Ortadoğu ve Afrika’da. Suriye, Mısır, Somali, Güney Sudan,  Angola ve Kuzey Kore Sözleşme’ye imza koymazken İsrail ve Myanmar imzaladıkları halde bugüne kadar Sözleşme’yi onaylamadılar. Ayrıntılı bilgi için bkz. “Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons”, http://www.opcw.org.

Etiketler: