Irak ve Şam İsyan Devleti

IŞİD'in hem Irak'ta hem de Suriye'deki genişleme hikayesinde birbirine benzer süreçler yaşandı. Uluslararası toplumun kendi kendini doğrulayan kehaneti oldular.

Irak’ta devam eden ilerleyişi sebebiyle tüm gözler Irak ve Şam İslam Devleti Örgütü’ne çevrildi.

Türkiye daha çok Suriye bağlamında duydu Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Örgütü’nü. Adından da anlaşılacağı üzere bir Irak fenomeniydi. Irak işgalinden 2006 yılına kadar El-Kaide’nin ideolojik havzasından beslenen farklı gruplar, IŞİD’in öncüleri oldu. 2006 yılında Ebu Musab El-Zarkavi liderliğindeki El-Kaide-Mezopotamya, Ebu Ömer El-Bağdadi liderliğindekiMücahidler Şura Konseyi (Meclis Şura el-Mucahidin fi al-Irak) ve Sahabelerin Askerleri (Cund El-Sahaba), Fatihler Ordusu (Ceyş El-Fatihin), Ebu Ömer El-Ensari liderliğindeki Ceyş El-Taife El-Mansura (Muzaffer Mezhep Ordusu) gibi irili ufaklı birçok grup birleşerek Irak İslam Devleti Örgütü’nü kurdu.

Zerkavi’den sonraki dönemde künyeleri itibarıyla Iraklı olduklarını tahmin ettiğimiz iki kişi IŞİD’in deyimiyle emirlik yaptı: Ebu Ömer El-Bağdadi ve Ebu Bekir El-Bağdadi. Ebu Ömer global El-Kaide ile organik bağlantılarını devam ettirip Irak El-Kaidesi olarak ABD işgal güçlerine ve Şii milislere karşı savaştı. Örgütü mevcut yapısına taşıyan ise selefi Ebu Bekir El-Bağdadi oldu.

Bu dönüşümde Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin Sünni kesimi dışlayıcı politikalarıyla birlikte Suriye’de yaşanan iç savaş etkili oldu. Suriye’deki iç savaşa dahil olmalarıyla birlikte isimlerine Osmanlı zamanındaki Bilad-ı Şam’ı kapsayan Şam kelimesini eklediler ve IŞİD ismini kullanmaya başladılar. Aynı zamanda özellikle Anbar eyaletindeki Sünni aşiretlerle ittifaklar kuran IŞİD, Irak-Suriye sınırında etkinliklerini artırdı.

EL-KAİDE’DEN KOPUŞ

IŞİD bu süreçte El-Kaide ile otorite sorunları yaşadı ve nihayetinde kendisini El-Kaide’den daha yukarı bir derecede konumlandırarak El-Kaide’nin kendilerine biat etmesini istedi. IŞİD, kendilerinin bir devlet olduğunu, El-Kaide’nin ise bir örgüt olduğunu söyleyerek örgütten devlete biat istedi. Bu tartışmalar Suriye coğrafyasında El-Kaide’nin Suriye’deki tek temsilcisi Nusra Cephesi ile El-Kaide’den kopan IŞİD arasında sıcak çatışmaya dönüştü.

İlginç olan IŞİD’ın Irak ve Suriye’de girdiği ittifaklardaki geniş spektrum oldu. Suriye’de Selefi istılahta Rafizi olarak kabul edilen Baas rejimi ile hatta birçok iddiaya göre İran istihbaratıyla bir modus vivendi kurdular. Söylemlerinde Şii karşıtlığı ağırlığını korusa da pratikte oldukça pragmatik davrandılar. Irak’ta ise benzer söylemlerine devam edip Suriye’dekinin aksine Sünni gruplarla ittifak içerisine girdiler.

DİRENÇSİZ GENİŞLEME

IŞİD’in hem Irak’ta hem de Suriye’deki genişleme hikayesinde birbirine benzer süreçler yaşandı. Her iki ülkede de IŞİD bir bakteri gibi kaos ortamında çoğaldı. Suriye’de iç savaş, Irak’ta işgal ve ardından Maliki zulmü IŞİD’a alan açtı. Diğer taraftan ise her iki ülkede de ilerlemeleri önünde devlet yapıları yeterli miktarda direnç göstermedi. Suriye’de rejimle değil muhaliflerle savaşarak alan kazanırken, Irak’ta da şimdiye kadar merkezi hükümet birlikleriyle dişe dokunur bir çatışma yaşamadılar. Güvenlik güçleri mevzilerini terketmek suretiyle IŞİD’ın bir fener alayı gibi şehirlere girmesine olanak sağladı.

IŞİD Suriye’de tabiri caizse yoktan var oldu. Uluslararası toplumun kendi kendini doğrulayan kehaneti oldular. Uluslararası toplum El-Kaide deyip deyip El-Kaide’nin üreyeceği kaos ortamını bertaraf etmek için gerekli hiçbir adımı atmayınca El-Kaide alan kazandı, IŞİD da bu alanda beslenip El-Kaide’yi de aşan bir yapıya dönüştü.

IŞİD’in bu denli güçlenmesini ve nüfuz genişletmesini doğal seyirlerle açıklamak mümkün değil. El-Kaide’nin Afganistan’ın işgali sonrası İran istihbaratı, Irak savaşı sırasında Suriye istihbaratıyla temasları artık sır olmaktan çıktı. IŞİD’in de kağıt üzerindeki ideolojik düşmanlığa rağmen bu temasları kazan-kazan ittifaklarına dönüştürdüğü anlaşılıyor. IŞİD “devlet” hülyalarını sürdürürken diğer yanda ise meşru hareketleri ve muhalif grupları terbiye etme aracı olarak kullanılıyor.

Esed rejimi, Maliki hükümeti, işgalci ABD ve Ortadoğu’daki krizlerde üç maymunu oynayan uluslararası toplum artık sevinebilir; nur (!) topu gibi bir terör örgütleri daha oldu…

[Akşam, 13 Haziran 2014]

Etiketler: