Devlet-PKK Görüşmeleri ve Yeni CHP

Baykal döneminde Oslo görüşmelerine yönelik müzakere karşıtı bir pozisyon sergileyen CHP'nin aksine, Kılıçdaroğlu'nun sürece verdiği destek, parti politikalarında net bir kırılmaya işaret ediyor.

MİT aracılığında PKK lideri Abdullah Öcalan ile örgütün silahsızlandırılması amacıyla başlatılan görüşmelere kamuoyunun çoğunluğu olumlu tepki gösterirken, ana muhalefet partisinin tavrı merak ediliyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hükümete ‘kredi’ açtıklarını açıklaması ve açık bir görüşme sürecine barışın tesisi adına destek vereceklerini duyurması, aradan geçen sürede CHP çatısı altında siyaset yapan farklı kesimler ve CHP’yi dışarıdan takip eden yorumcuların gündeminde yer aldı. Ağustos ayında Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasına dek Meclis temelinde bir çözüm planı çağrısı yapan ve Haziran ayında somut bir adım atarak Başbakan Erdoğan’la görüşen parti yönetimi, özellikle Oslo görüşmelerine yönelik kamuoyuna yansıyan açıklamalarında müzakere karşıtı bir pozisyon sergilemişti. Kılıçdaroğlu’nun sürece verdiği net destek, bu açıdan bir kırılmaya işaret etmektedir. Bu çerçevede destek hamlesinin doğru yorumlanması için parti içi iktidar mücadelesi bağlamında bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.

2009 KÜRT AÇILIMI’NDAN 2013 GÖRÜŞMELERİNE CHP POLİTİKALARI

Hükümetin 2013 görüşmelerinden önce Kürt meselesi alanında attığı en somut adım, 2009 yılında ortaya çıkan Kürt Açılımı ajandasıydı. Bu reform programıyla Kürtçe diline yönelik uygulanan sınırlandırmaların önemli kısmı ortadan kaldırılırken, kamuoyu nezdinde Kürt kimliği algısının bölücülük-düşmanlık perspektifinden eşit vatandaşlık-birlikte yaşama düzlemine doğru evrilmesi olanaklı hale getirilmişti. Dönemin CHP yönetiminin Kürt Açılımı’na yönelik yorumları, aradan geçen sürede fırtınalı günler yaşayan ana muhalefet partisinin yaşadığı uzun vadeli dönüşümü takdir edebilmek açısından önemlidir. 2009 yılında ‘Açılım’ gündemini değerlendiren Deniz Baykal, 1984’ten itibaren güvenlikçi bir yaklaşımla PKK ile mücadele eden devlet geleneğinin reformlarla sekteye uğradığını ifade ederek, bu değişikliğin Türk kimliğine ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne zarar vereceğini savunmuştu.(i) Baykal’ın açıklamasında ismini zikrederek desteklediği Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil de açılım sürecini ‘birkaç dönek bul, bir-iki liboş ayarla … iki tutam Alevi serp’ ifadeleriyle eleştiriyordu.(ii) Baykal’ın istifası sonrasında parti içi iktidarı kaybeden eski liderin ekibi, Önder Sav kadrosunun da 2012 kurultaylarıyla tasfiye edilmesinin ardından CHP içindeki üçüncü grubu oluşturdu. 2009 yılında bugün MHP yönetiminin kullandığı ifadelerle siyaset yapan bu ekip, CHP içerisinde kendilerine tanınan sınırlı güçle yetinmek durumunda olduklarından sürece dair değerlendirme yapmaktan kaçındı. Öte yandan partinin karar alıcı mercilerinde yer alan yeni yönetici kompozisyonunda iki temel eğilim göze çarpmaktadır: (1) Kemal Kılıçdaroğlu’nun destek açıklamasının ardından sosyal demokrat kanadın müzakereci pozisyonu açıkça desteklemesi; (2) Ulusalcı grubun Genel Başkan’ı doğrudan eleştirmeden farklı mecralarda ifade ettikleri memnuniyetsizlik.

Bu kamplaşmanın dayandığı temel tercih farkını en isabetli şekilde tespit eden değerlendirme, 8 Ocak tarihli Radikal gazetesinde yer aldı. Koray Çalışkan’ın kaleme aldığı yazıda, CHP yönetiminin (1) MHP-İşçi Partisi pozisyonundan görüşmeleri kınamak ve (2) İmralı sürecine angaje olmak arasında seçim yapması gerektiği ifade ediliyordu.(iii) Aynı gün Twitter üzerinden Çalışkan’ın yazısına cevap veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, partinin ikinci seçenekte tutarlı bir pozisyon belirlemesi için çalıştıklarını ifade etti.(iv)

Öte yandan CHP’nin daha önce Oslo sürecine yönelik sert çıkışlar yapan ulusalcı kanadı, medyanın daha az yer verdiği yorumlarında parti yönetiminin destek mesajını eleştirmekten kaçınmadı. Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın Balyoz davası ve adil yargılanma konulu basın açıklamasında kısaca değindiği görüşmeler hakkında yaptığı yorumda, görüşmeleri hükümet adına yürüten MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ‘Apoizmin ideologlarından birisi’ olarak tanımladı. (v)Daha önce Hüseyin Aygün’ün Dersim açıklamaları ve vicdani red gibi farklı konularda sert yorumlar yapan Bolu Milletvekili Tanju Özcan da Twitter hesabından ‘milletin açılmış bir kredisi bulunmamaktadır’ diyerek Kılıçdaroğlu’nu üstü kapalı şekilde eleştirmiş oldu. Aynı şekilde Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun ‘CHP, AKP’nin faturalarına ortak olmamalı’ yorumu dikkat çekiciydi. Böylece Kılıçdaroğlu’nun otoritesini doğrudan karşısına almayan ulusalcılar, kamuoyunde seslerini duyurma imkanı bulmuş oldu.

İMRALI SÜRECİNE DESTEK, YENİ BİR GÜÇ DENGESİNE İŞARET EDEBİLİR

Daha önce Önder Sav etrafında kümelenen parti içi muhalefeti tasfiye sürecinde ulusalcı ve sosyal demokrat kanatlar arasında denge siyaseti yürüten Kemal Kılıçdaroğlu’nun İmralı sürecine verdiği destek, parti içerisinde ulusalcı siyasetçilerin tedrici bir güç kaybına uğrayacağı şeklinde yorumlanabilir. Yeni Şafak gazetesinden Murat Aksoy’un tespitine göre CHP yönetiminin süreçle ilgili kamuoyuna yansıyan fikir ayrılığı, farklı kimlikleri parti bünyesinde birleştirme iddiasıyla dengelenemeyecek bir temel ideolojik ayrılığa işaret etmektedir.(vi) Öte yandan Türkiye kamuoyunda 2010 yılından bu yana devam eden ‘gizli değişim ajandası’ varsayımı, destek mesajının aceleci genellemelere kaynaklık etmesine yol açmamalıdır. Bu noktada önemli bir husus, Kılıçdaroğlu’nun hükümete desteği için şart koştuğu ve yoruma fazlasıyla açık dört maddenin, CHP’yi çözüm karşıtı olarak göstermeden arzulanan noktada frene basılmasını olanaklı kılacağı gerçeğidir. Geride kalan dönemde kendi otoritesini sağlamlaştırmayı, tutarlı politikalar benimsemeye tercih eden Kılıçdaroğlu, Kürt meselesi bağlamında şimdilik (ve konjonktürel olarak) sosyal demokratlara daha yakın duruyor.(vii) Bu durumun CHP’nin ulusalcı siyasete sırtını dönme çabasına mı, yoksa Genel Başkan’ın kendisini partinin hamisi olarak konumlandırdığı yeni bir denge siyasetine mi işaret ettiğini görmek için daha fazla zaman gerekiyor.

________________________________________________________

(i).Baykal’dan ‘Kürt Açılımı’ açıklaması, Hürriyet, 24 Ağustos 2009. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12338233.asp
(ii).Yılmaz Özdil, DTP’yle buluştu açılımı konuştu, Hürriyet 6 Ağustos 2009. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12223010.asp
(iii).Koray Çalışkan, CHP İmralı’da tökezleyecek mi, Radikal, 8 Ocak 2013. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1115834&Yazar=KORAY-CALISKAN&CategoryID=98
(iv).Radikal yazarı Çalışkan’a CHP’den yanıt, Radikal, 8 Ocak 2013. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1115966&CategoryID=78
(v).Emine Ülker Tarhan: Bebek katili Öcalan sevgi kelebeği oldu, İlk Kurşun, 7 Ocak 2013. http://www.ilk-kursun.com/haber/133107
(vi).Murat Aksoy, Yeni İmralı Süreci CHP’yi Böler Mi, Yeni Şafak, 11 Ocak 2013. http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MuratAksoy/yeni-imrali-sureci-chpyi-boler-mi/35802
(vii).Kılıçdaroğlu’nun kendisini ulusalcı-sosyal demokrat ekipler arasında süregelen mücadelelerde tarafsız bir arabulucu olarak konumlandırdığını ifade eden bir değerlendirme için bkz. Hatem Ete, Galip Dalay, Sami Orçun Ersay, Doğan Eşkinat, 2012’de Siyaset, SETA Vakfı, Ocak 2013.

Etiketler: