Kılıçdaroğlu "Kürtler" ve "Alevi" başlıklarıyla iki video yayınladı. İlkinde "3-5 oy için milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapıldığı" suçlamasında bulundu. İkincisinde ise kendisinin "Alevi" olduğunu belirterek gençleri "Alevi olmaz diyen… bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya" çağırdı.
Üç günde hainlerin ya da kahramanların doğduğu bu alanlardaki nefret söylemi nereden doğuyor peki? Gündelik hayatta sürekli birbirlerine hakaret etmeyen ya da grupları aşağılamayan topluluklar neden dijital alanlar söz konusu olunca bu kadar sert ve nefret dolu hareket ediyorlar?
Sosyal medyanın diğer bir etkisi tüm kullanıcıların kendi görüşlerini hiçbir filtreye takılmadan anlık olarak kamuoyuna aktarabilmelerinde yatıyor. Sosyal medyanın demokratik gücü de buradan geliyor. Geleneksel medyada sesini duyuramayanlar için görüşlerinin yer bulabileceği güçlü bir mecra olarak tanımlanıyor. Ancak yapılan araştırmalar her görüşün filtresiz olarak yayınlanmasının aynı zamanda aşırılıkçı görüşlerin, nefret söyleminin ve ayrımcılığın da bu mecralarda yaygınlaşması ve hakim hale gelmesi sonucunu doğurduğunu vurguluyor.
Evet, doğal afetleri mutlak şekilde öngörmek ve kontrol etmek mümkün değil, ancak risklerin yönetilebilmesi adına olası zararları azaltacak yöntemlere ağırlık verilebilir. Önemli olan afet olduğunda mücadele değil, bütünleşik bir afet yönetimi yaklaşımı sunabilmektir.
Sosyal medya verileri, çeşitli yöntemlerle analiz edilerek krizin daha etkili yönetilmesine ilişkin, yetkililere daha fazla bilgi de sunabilmektedir. Duyurular, kampanyalar eş zamanlı şekilde ve hızlı biçimde istenilen hedef kitleye ulaştırılabilmektedir.