İran’la Mutabakat Olumlu, Yol Çetin

Bir mutabakata varıldı fakat yol hala çetin. ABD'de Cumhuriyetçiler açık muhalefetlerini ortaya koydular, hatta Ruhani'ye mektup yazıp "biz yönetime geçince anlaşmayı iptal ederiz" bile dediler.

İran’ın nükleer çalışmaları uzun süredir bir bölgesel mesele olmaktan çıkıp BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın müdahil olduğu küresel bir soruna dönüşmüştü. Malum, BMGK’daki daimi koltuğa nükleer silahları sayesinde oturanlar başka ülkelerin de bu kapasiteye ulaşmasının önüne yasal ve yaptırım gücü olan engeller koymuşlardı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) tam da bu amaca hizmet etmekte. Yine de NPT yürürlüğe girdiği 1970’den itibaren antlaşmaya dahil olmayan dört ülkenin- Pakistan, Hindistan, Kuzey Kore ve İsrail- nükleer silah üretmesine engel olamadı. İsrail dışındaki üç ülke nükleer silahları olduğunu deklare etti. İsrail ise resmi olarak amiyane tabirle “var da diyemem yok da diyemem” politikasını yürütse de nükleer silaha sahip. İran üzerinden yürütülen müzakerelerin amacı da NPT dışı 4 ülkeye bir beşincisinin eklenmesinin istenmemesi. Bir diğer sebebi de Ortadoğu’daki tek nükleer silah sahibi İsrail’e bir rakip çıkmasının engellenmesi.

İran’la Batı arasındaki nükleer kriz 2002’de İran rejim karşıtı Halkın Mücahitleri Örgütü’nün İran’ın nükleer çalışmalarını ifşa eden belgeleri yayınlamasıyla başlamış; İran ise nükleer çalışmalarını barışçıl amaçlar için yürüttüğünü söyleyegelmişti. Ahmedinejad döneminde devam eden çalışmaların barışçıl niteliğine dair İran’ın açıklamalarını inandırıcı kılmayan husus, İran’ın halihazırda muazzam enerji kaynaklarına sahip olmasıydı. Bir taraftan Batıdiğer taraftan bölgedeki nükleer tekeli elinde tutmak isteyen İsrail ve İran’ı bölgesel rakip olarak gören Körfez ülkeleri, müzakere-müdahale tartışmalarıyla dünya gündemini meşgul ettiler.

TÜRKİYE-BREZİLYA GİRİŞİMİ

En somut gelişme 2010’da Türkiye ve Brezilya’nın öncülüğünde kat edilmişti. O zaman Başbakan olan Erdoğan ve Brezilya Devlet Başkanı Lulaöncüğünde varılan mutabakat, sorunun çözümüne dair sonuç alıcı maddeler içermesine rağmen özellikle Batı’nın isteksizliği ve zihin karışıklığı sebebiyle imzalanamadı. Ruhani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Dini Lider Hamanei’nin onaylamasıyla Batı ve İran arasında nükleer müzakereler Eylül 2013 itibariyle tekrar başladı ve 2 Nisan 2014 itibariyle taraflar arasında bir çerçeve metin üzerinde uzlaşıldı.
Ekonomik darboğazdaki İran bir an önce yaptırımlardan kurtulmak isterken, Batı özellikle Obama nükleer müzakereleri İran’la yakınlaşma vesilesi yapmakta kararlıydı. Obama yönetimi üzerinde büyük baskı yapan Netanyahu, arkasına tüm Cumhuriyetçileri almasına rağmen anlaşmayı rafa kaldırtamadı. Netanyahu İran konusunda sürekli yalan söyleyip durdu. BM’de senelerdir yaptığı konuşmaları ve ABD Kongresi’nde Obama’ya rağmen yaptığı konuşmaları hep İran’a ayırdı. Zira her iki ülke de birbiri için kullanım değeri olan ve başka ayıplarını örtmek için kullandığı örtü hükmünde.

OYUN BOZUCULAR ÇOK

Bir mutabakata varıldı fakat yol hala çetin. ABD’de Cumhuriyetçiler açık muhalefetlerini ortaya koydular, hatta Ruhani’ye mektup yazıp “biz yönetime geçince anlaşmayı iptal ederiz” bile dediler. İsrail ve Körfez bir taraftan bastırmaya devam ediyor. İran’ın muhafazakarları “masada kaybettik” psikolojisi içerisinde. Mutabakatın teknik detaylarına ilişkin ABD’nin ve İran’ın yayınladığı metinlerde örtüşmeyen noktalar var. Ve tabi ki on yıllardır devam eden karşılıklı güvensizlik de cabası… Bir de buna İran’ın boğazına kadar battığı b&

Etiketler: