Yeryüzünün Utancı ve Utanamayanlar

Savaş suçlusu ve toplu katliamcı Baas rejimi aldığı diplomatik, askeri ve finansal destek ile tarih kitaplarına geçecek bir vahşeti sahneye koyuyor.

Pazartesi akşamı rejimden kaçan bir Suriyeli askeri polis fotoğrafçısının dünyanın göz önüne sunduğu fotoğraflarla Suriye krizinde yeni bir döneme girdik. 55 bin kare fotoğrafta Baas rejiminin işkenceyle katlettiği 11 bin Suriyeli’nin içler acısı görüntüleri var. Görüntüler kısmen Baas rejiminin dokümentasyon takıntısıyla diğer taraftan da görevini tamamlamış askerlerin ödül alma arzusuyla alakalı. Sonuçta hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde savaş suçları, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve daha birçok farklı kategoride suçlar gözlerimizin önüne serildi.

Baas rejimini az da olsa tanıyan hiç kimse için şaşırtıcı olmadı bu kareler. Yine de utanmayı bilen herkesin vicdanı sızladı. Suriye devrimi zaten Baas rejiminin en iyi yaptığı iş olan işkenceyle başlamıştı. Hatırlayın Deraa halkını sokağa döken şey, duvara “Halk rejimin yıkılmasını istiyor” yazan çocukların karakolda işkenceye tabi tutulmasıydı. Yine hatırlayın devrimin sembol ismi türlü işkencelerden geçirildikten sonra evlerinin önüne ölü bedeni bırakılan 13 yaşındaki Hamza El-Hatib’di.

İŞKENCECİ SİCİL

Daha öncesine gidelim. Daha birçoklarıyla birlikte Mahir Esed’in ve Asaf Şevket’in isimleri işkenceyle birlikte anılırdı. Mahir özellikle Golan üzerinden İsrail’e sızmaya çalışanlara yönelik işkenceleriyle nam salmıştı. Hatta Mahir’e dair piyasada dolaşan nadir videolardan birisi, katledilen Suriyelilerin etrafındaki gaddarca pozlarını içermekteydi. Asaf Şevket ise özellikle 11 Eylül sonrasında ABD ve İsrail istihbaratlarıyla artırdığı dirsek teması sebebiyle bu iki istihbarat örgütünün çok sayıda işkence ihalesini almıştı.

Şaşırdık mı? Hayır! Ama içimiz parçalandı. Yanı başımızda süren Baas zulmü ve bu zulme karşı gösterilen sessizlik ve hatta destek içimizi parçaladı.

Muhalifler üç senedir asimetrik bir savaşın içerisindeler. Savaş suçlusu ve toplu katliamcı Baas rejimi Rusya’dan, İran’dan ve İran’ın bölgesel uzantılarından aldığı diplomatik, askeri ve finansal destek ile tarih kitaplarına geçecek bir vahşeti sahneye koyuyor. Karşısında ise cılız bir uluslararası desteğe sahip ve teçhizatsız bir halk ordusu. Bu tabloda Esed’in üç senedir gitmemesi bir başarı değil, muhaliflerin üç senedir her şeye rağmen direnmesi bir başarıdır.

Umutsuz Cenevre toplantısının devam ettiği şu günlerde belki de elde edilebilecek en büyük kazanım, bu fotoğrafları Cenevre’nin merkezine oturtmak ve savaş suçları belgelenen Baas rejimi hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) nezdinde girişimlerde bulunmaktır. Baas rejimi UCM’nin kuruluş gerekçelerine tam olarak karşılık gelen suçları şu satırlar kaleme alınırken bile işlemektedir. İnsanlık onuru ve adalet için bu suçlar cezasız bırakılmamalıdır.

SİVİL ŞEBBİHALAR

Türkiye’de de Suriye’de üç senedir devam eden vahşete rağmen Baas rejiminin kuyruğundan ayrılmayan, utanmayı bilmeyen tipler var. İşkenceyle öldürülmüş Suriyeliler mezkur karelere girerken, bizdekiler de Esed ile aynı kareye girmekteydiler. Solculuğu, muhalifliği ve hükümet düşmanlığını Baasçılığa eşitlemiş insancıklar da artık bir ruh hastalığı derecesine çıkardıkları Baas savunuculuklarıyla mide bulandırmaya devam etmekteler. Baas rejiminin belgelenen her katliamından sonra patolojik bir inkar çabasına girmekteler. En trajikomiği de bunu ahlaken üstün bir noktadan yaptıklarına iman etmeleri. Oysa haksız olmaları bir yana, ahlaksızlar, vicdansızlar ve insani melekelerinizi yitirmiş durumdalar.

Açık söylüyorum: Baas rejimine silahla, parayla, propagandayla destek olan her devlet, aktör ve kişi eli kanlı birer Baas askeridir ve yargılanmalıdır. Triger kayışıyla muhaliflere işkence yapan Şebbiha’yla, bu işkenceyi köşelerinde veya sosyal medyada aklamak için elli takla atan sivil Şebbihalar arasında ahlaki olarak hiçbir fark yoktur.

[Akşam, 23 Ocak 2014]

Etiketler: