Suriye’de İşlenen İnsanlık Suçları

Suriye'deki insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının dava konusu yapılabilmesi için tek yol Güvenlik Konseyi'nin harekete geçmesidir.

Arap Baharı sonrası Mart 2011’de Suriye’de başlayan barışçıl gösteriler, rejimin tepki ve baskıları sonucu zamanla isyana ve ardından silahlanan muhalif grupların ülke genelinde bazı bölge ve kentlerin kontrolünü ele geçirmesiyle bir iç savaşa döndü. Yaşananlar, 21. yüzyılın en büyük insanlık dramlarından birinin bugün Suriye’de gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Martta üç yılı geride bırakmış olacağız. Peki, bu duruma nasıl gelindi ve bir çıkış yolu var mı?

Tarmud Cezaevi ve Hama katliamları gibi 20. yüzyılda Ortadoğu’da insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan bazılarının sorumlusu olarak tarihe geçen babasından farklı olarak, 2000 yılında başa geçen Beşar Esed’in Suriye’de bir reform dönemi başlatacağı umudu vardı. Ancak “Şam Baharı” olarak adlandırılan bu dönem çok kısa sürdü ve cılız da olsa sesini yükseltmek isteyen muhalefet bastırıldı. Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte, Suriye’deki kırk yıllık otokratik yönetim, tekrar sorgulanmaya başlandı. İktidarının ilk yıllarında özgürlük ve demokrasi taleplerini karşılamayan Esed, 2011’de tekrar gündeme gelen özgürlük ve demokrasi taleplerini yine görmezden geldi.

Yönetim karşıtı gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalışan Esed’e bağlı rejim güçleri (polis, ordu, istihbarat birimleri ve Şebbiha milisleri) büyük çapta insan hakları ihlalleri gerçekleştirirken, ilerleyen dönemde başta BM olmak üzere, insan hakları örgütleri, ülkede insanlığa karşı suç işlendiğini dile getirmeye başladılar. İç savaşın başlamasıyla, hem rejim hem de bazı muhalif silahlı gruplar tarafından savaş suçları işlendiği, yine BM ve insan hakları örgütleri tarafından öne sürüldü ve uluslararası kamuoyu, Suriye’deki şiddet sarmalının son bulması için harekete geçmeye çağrıldı.

İnsan hakları ihlallerinden farklı olarak, insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı işlememektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) kuran BM belgesi olan Roma Statüsünde bu suçlar tanımlanıyor. Buna göre, yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak işlenen bu suçlar arasında işkence, ırza geçme, kişilerin zorla kaybedilmesi, nüfusun bir bölümünü yok etmek amacıyla yiyecek ve ilaca erişimden mahrum bırakma ve uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek hapsetme gibi fiiller de yer alıyor.

İNSANLIK SUÇU KANITLARI

Suriye’de insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçları, aslında, 2011’den beri BM ve insan hakları örgütleri tarafından mağdurların ve tanıkların anlatımı ve diğer kanıtlar yoluyla sürekli dile getiriliyordu. Mağdurların veya tanıkların anlatımları raporlarda ayrıntılı bir biçimde yer almasına rağmen, Esed rejimini destekleyen kesimler, bu iddiaları Esed’i yargılayacak bir dava açmak açısından yetersiz buluyordu. Ancak geçtiğimiz hafta, ilk kez rejimin içerisinden bir kişi, Suriye devletinin savaş suçlarını ortaya çıkardı. Rejime bağlı askeri hastanelere ölü olarak getirilen kişilerin fotoğraflarını çekmekle görevli “Sezar” kod adlı bir askeri polisin son iki yılda çektiği on bir bin kişiye ait elli beş bin fotoğrafı muhaliflere teslim etmesi, bir dönüm noktası oldu. Geçmişte savaş suçları mahkemelerinde görev yapmış üç başsavcının öncülüğünde çalışan bir komisyon, hem fotoğrafların gerçekliğini hem de kaynağın güvenilir olduğunu onayladı. Fotoğraftaki kişilerin, sistematik işkenceye tabi tutulduğu, kurbanlara elleri ve ayakları bağlıyken işkence yapıldığı, hatta aç bırakılarak ölüme terk edildiği inceleme sonunda tesp

Etiketler: