Davutoğlu’nun Ekonomi Perspektifi

Türkiye'yi bölgesel bir güç olmaktan ziyade küresel bir merkez konumuna taşıma isteği, Davutoğlu'nun bu siyaseti Başbakanlığı döneminde de devam ettireceği öngörülmektedir.

AK Parti 12 yıllık iktidarı boyunca, bir yandan siyasi ve ekonomik vesayetlerle, müdahalelerle, paralel yapıyla ve darbe girişimleriyle mücadele ederken, diğer yandan birçok alanda olduğu gibi ekonomide de önemli reformlar gerçekleştirdi. Bu sayede bugün, askeri vesayetin şiddetinden kurtulmuş, ekonomisi güçlü bir temele oturmuş, milletin temsiliyetini sağlamış ve yürütülen dış politikayla edilgen değil etkin ve öncü bir Türkiye var.

Buna katkı yapanların başında gelen Davutoğlu, AK Parti iktidarı süresince önce Başbakan Başdanışmanlığı, ardından Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmiştir. Yeni dönemde Davutoğlu’nun Başbakan olarak göreve devam etmesi ise Yeni Türkiye’ye giden yolda kritik öneme sahiptir. Çünkü Davutoğlu’nun geçmişte izlediği politikalar dikkate alındığında, Başbakanlığı dönemi de küresel ilişkilerin ekonomiye dolayısıyla dış ticarete fazlasıyla yansıyacağı bir dönem olacaktır. Bu nedenle, Davutoğlu’nun temsil ettiği misyon, bir anlamda Türkiye’nin gelecek yüzyılda ekonomik ve politik olarak nerede duracağını da belirleyecektir.

EKONOMİDE EKSEN GENİŞLEMESİ

2000’li yıllara kadar Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde neredeyse tek adres Avrupa ülkeleri ve ABD olmuştu. AK Parti iktidarı döneminde ise Türkiye, yüzünü Batı’dan çevirmeden elini dünyanın her bölgesindeki ülkelere uzattı. Bu politika dış politikada haksız eksen tartışmalarına neden olsa da, aslında Türkiye’yi merkeze alarak eksen genişlemesini beraberinde getirmiştir. Dış politikadaki bu genişlemeci politika, 2008 küresel ekonomik krizinde ekonomiye geniş manevra imkanı sağlamıştır. Eksen kaymasının aksine Türkiye, bulunduğu ekseni yeni işbirlikleri, ortaklıklar ve etkileşimlerle genişletmiştir.

Sürecin temel yapı taşı ise siyasal ilişkilerle birlikte ekonomik ilişkilerin eşgüdümlü yürütülmesiydi. Ayrıca, Davutoğlu’nun yeni bir dünya düzeni arayışının ve Türkiye’nin de bu arayışın içinde aktif rol almasını gerekliliğini sıklıkla dilde getirmesi, Türkiye’nin son dönemde izlediği politikanın çerçevesini oluştururken, yeni dönemin şifrelerini de vermektedir.

Türkiye’yi bölgesel bir güç olmaktan ziyade küresel bir merkez konumuna taşıma isteği, Davutoğlu’nun bu siyaseti Başbakanlığı döneminde de devam ettireceği öngörülmektedir.

UZAKLIĞIN ÖNEMSENMEDİĞİ ENTEGRASYONLAR

Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Türkiye’nin dış politikası ciddi anlamda bir paradigma değişikliğine tanıklık etti. Aktif bir siyasetin izlendiği bu süreçte neredeyse adım atılmayan bir ülke kalmadı. Bu strateji sonucunda birçok ülkenin Türkiye’ye vize uygulamaktan vazgeçmesine, yabancı yatırımları artırmasına ve kültürel ilişkilerin turizme canlılık kazandırmasına önemli ölçüde katkı sağladı.

Yine, temelini Davutoğlu’nun attığı MIKTA (Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya) ülkelerinin katılımıyla oluşan grup çok kısa bir sürede hızlı bir yol aldı. Böylelikle Türkiye hem bölgesel güç hem de yakın dönemin dünyadaki merkez ülkelerinden biri olacaktır. Bu durum, yeni kurulacak ortaklıkların ve uluslararası ekonomik ilişkilerinin yeni dönemin ekonomisine yön vereceği beklentisini de artırmaktadır. Yürütülen uluslararası ekonomik ilişkilerinin kilit noktası ve küresel siyasetin yönünü belirleyen temel faktör enerji olmuştur.

DOĞU-BATI ARASINDA ENERJİ ÜSSÜ: TÜRKİYE

Coğrafi konumu dolayısıyla Hazar Bölgesi’nin, İran’ın, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IKBY) ve Doğu Akdeniz’in ene

Etiketler: