Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yükselen Ekonomilere Ziyaretinin Anlamı

Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki konumu gereği, Türkiye'nin büyümesi ve gücünün görünür olması için dışarıya açılması gerekiyor. Dışarıya açılmanın tek yolu da AB ülkelerinden geçmiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandum sonrasında yurtdışı ziyaretlerine başladı. İlk yurtdışı ziyareti Hindistan’a. Bu ziyareti Rusya, Çin ve ABD izleyecek.

Bu ülkelere gerçekleşecek ziyaretler hem temsil ettikleri ekonomik güç açısından hem de dünyada ekonomik ve siyasi güç dengesinin değiştiği ve değişmekte olduğu bu süreçte oldukça anlamlı. Özellikle de yükselen ülkeler diye tanımladığımız Çin, Hindistan ve Rusya, ayrı bir değerlendirmeyi hak ediyor.

Peki yükselen ekonomiler dediğimiz bu ülkeler neyi temsil ediyor?

Öncelikle bu ülkeler büyüyen bir ekonomiye sahip. Hatta, dünya ekonomisinin en hızlı büyüyen ekonomilerine sahipler. Dünyanın en büyük ekonomileri içerisinde her yıl daha yüksek GSYH miktarına ulaşıyorlar, üstelik GSYH’deki artış yüksek bir hızla gerçekleşiyor.

Örneğin Çin nominal GSYH sıralamasında dünyanın en büyük ikinci ekonomisi iken satın alma gücü paritesiyle dünyanın en büyük ekonomisi konumunda. Çin’in bir de stratejik özelliği var. Ekonomide özellikle ticareti geliştirmek için, Orta Asya ve Avrupa’yı karadan birbirine bağlaması düşünülen “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” hattında Çin bulunuyor.

Bunun yanı sıra, Çin’i Hint Okyanusu üzerinden Basra Körfezi ve Akdeniz’e bağlayacak olan “Deniz İpek Yolu” projesi, dünya ekonomisine yeniden bir ivme kazandırma potansiyeli taşıyor. Dolayısıyla Çin, diğer ülkelere göre bir adım daha önde.

Hindistan ise hem bulunduğu konum, hem de nüfus göstergesiyle ayrışan bir ülke. “Deniz İpek Yolu” üzerinde Hindistan ve kara hattı üzerinde ise Rusya var. Hindistan, nüfus açısından dünyanın en kalabalık ülkesi. Şu andaki nüfusu 1 milyar 340 milyon. Yani, nüfus dinamiği, ekonomik potansiyeli ve yeni imkânlarıyla Hindistan, dünyada önemli bir ekonomik aktör olma yolunda.

Rusya ise sahip olduğu enerji kaynakları sayesinde başta AB ülkeleri olmak üzere dünya enerji dengesini, özellikle de doğal gazda dengeleri değiştirebilecek güce sahip. Enerjinin yanında ticaret ve turizm konusundaki işbirlikleriyle, bu bölgede önemli fırsatlar ekonomik sürece katılabilir. Tabi ki işbirliğini birçok alanda geliştirme şansı da var.

Üstelik bu ülkeler Türkiye gibi G-20 ülkeleri. Ayrıca, bu ülkelerin kendi aralarında oluşturmaya çalıştıkları BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) entegrasyonu, yükselen ülkeler arasında geliştirilecek işbirliğinin daha da güçleneceğinin işaretidir.

Örneğin, Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi kuruluşlarla da çok farklı bir süreç başlayabilir. Ayrıca, bu ülkelerle başlayacak yerel paralarla ticaret, ülkeler arasında ticaretinin gelişmesini sağlayacağı gibi, yeni işbirliklerinin filizlenmesine, en önemlisi de rezerv para konusunda yeni süreçlerin başlamasını tetikleyebilir.

TÜRKİYE VE YÜKSELEN GÜÇLER

Tarihte İpek Yolu’nun en kritik geçiş güzergahlarından biri olan Anadolu’ya ev sahipliği yapan Türkiye, Çin’den başlayarak Avrupa’nın içlerine uzanacak projenin günümüz versiyonunda da önemli ülkelerden biri konumunda.

Avrupa, Asya ve Ortadoğu coğrafyasının kesiştiği noktada yer alan Türkiye, projenin kara ve demiryollarını içeren İpek Yolu Ekonomik Kuşağı hattının Avrupa’ya olan bağlantı noktasını oluşturuyor.

Bu çerçevede bakıldığında ciddi bir ticari ve ekonomik potansiyeli içinde barındıran modern İpek Yolu’na işlevsellik kazandıracak başlıca aktörün Türkiye olduğu açık.

Bir de Türkiye’nin enerji merkezi olma hedefi var. Coğrafi konumunu avantaja çevirerek Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma konusundaki çabası, yükselen ülkeler açısından Türkiye’yi hem enerjide hem de ticarette önemli bir cazibe merkezi olarak öne çıkarıyor.

Bu ülkelerle gerçekleşecek işbirlikleri, değişen ekonomik ve siyasi güç dengesinde Türkiye’yi güçlendirdiği gibi, Türkiye’nin oyun kurucu olarak denklemdeki yerini sağlamlaştırır.

Yükselen güçler ile gelişen ve geliştirilecek yeni işbirlikleri, bir alternatif olarak gözükse de Türkiye’nin yalnız belli ülkelere, bölgelere ve işbirliklerine mahkûm olmaması açısından önemli.

Türkiye’nin bulunduğu bölgedeki konumu gereği, Türkiye’nin büyümesi ve gücünün görünür olması için dışarıya açılması gerekiyor. Dışarıya açılmanın tek yolu da AB ülkelerinden geçmiyor.

[Yeni Şafak, 1 Mayıs 2017]

Etiketler: