Avrupa İstikrarsızlaşıyor

Görünüşe göre Avrupa 2008 ekonomik krizini kemer sıkma politikaları ile atlatmış olsa da, krizin faturasının Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde orta ve dar gelirlilere ödetilmiş olmasının siyasi sonuçları Avrupa siyasetini yakın dönemde şekillendirecek.

Fransa’da iki haftadan beri devam eden gösteriler sırasında ortaya çıkan şiddet görüntüleri tüm dünyayı şaşırttı.

‘Sarı Yelekliler’ adında bir sosyal hareket tarafından yönetilen ve tüm Fransa çapında gerçekleşen protestolara 200.000 kişinin katıldığı tahmin ediliyor.

Bine yakın insanın yaralandığı gösterilerde iki kişi de hayatını kaybetti.

Fransa, göçmen kökenlilerin banliyölerde çıkardığı isyandan sonra ilk defa böyle bir toplumsal hareketle karşı karşıya.

Fakat bu sefer ayaklananlar Fransa’nın paryaları olan göçmenler değil, orta ve alt düzey gelire sahip beyaz Fransızlar.

Yani, Fransa’nın küreselleşme ve neo-liberal politikalardan en çok zarar gören orta ve işçi sınıfı ayaklanmış durumda.

Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Michel Pigenet’e göre Fransa, Fransız Devrimi’nden beri ilk defa böyle bir toplumsal harekete şahit oluyor.

Zira protestoların baskın karakteri herhangi bir sendika, parti ya da STK tarafından organize edilmemeleri.

Hiyerarşik bir yapısı olmayan ‘Sarı Yelekliler’in liderleri de yok, hareket içerisinde baskın bir ideoloji de yok.

Görünüşte akaryakıt fiyatlarına getirilen ekstra vergileri protesto eden aşırı sol ve aşırı sağ grupları ‘Sarı Yelekliler’ adı altında bir araya getiren iki ortak nokta var:

Birincisi Merkel liderliğindeki Almanya’nın, Avrupa çapında uygulattığı kemer sıkma politikaları.

İkincisi ise küreselleşme ve neo-liberal politikalardan en fazla kar eden Fransız elitlerine karşı duyulan nefret.

Görünüşe göre Avrupa 2008 ekonomik krizini kemer sıkma politikaları ile atlatmış olsa da, krizin faturasının Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde orta ve dar gelirlilere ödetilmiş olmasının siyasi sonuçları Avrupa siyasetini yakın dönemde şekillendirecek.

Aşırı sağ partilere ve gruplara göre bu gelişmelerin müsebbibi yani günah keçisi belli; “işlerimizi elimizden alan göçmenler, mülteciler ve Avrupa’yı Brükselden yöneten Eurokratlar (AB Bürokrasisi).”

Bundan dolayı tüm Avrupa çapında Hristiyan ve Sosyal Demokrat merkez partiler çökerken, aşırı sağ ve ona bir tepki olarak da aşırı sol yükselişte.

Siyasi yelpazenin iki ucundaki bu marjinal partilerin şimdilik ortak düşmanı, Macronlar ve Merkeller.

Bundan dolayı yakın gelecekte ortak düşmanın yani merkez partilerin tamamen çökmesiyle Avrupa siyasetini aşırı sol ve aşırı sağ arasındaki sert kavganın belirleyeceğini görülüyor.

Bu durum açık olarak Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik olarak çok istifade ettiği siyasal istikrarını kaybedeceği bir döneme girdiğimize işaret ediyor.

[Fikriyat, 27 Kasım 2018]

Etiketler: