Verimlilik Meselesi

Tıpkı ABD ve birçok dünya ekonomisi gibi bizim de, kaynak dağılımını verimlilik perspektifinden dizayn etmemiz gerekiyor.

Son FED toplantısı ardından Yellen’ın verdiği mesajlar, yurtta ve dünyada çok tartışıldı. Tartışmaların ağırlığı ise, kısa vadede neler olacağına ve dolayısıyla FED faiz projeksiyonlarına odaklandı. Daha önce de yazdığım üzere, Trump ekonomisinin alacağı pozisyonun ve buradan doğacak çetrefil gelişmelerin bu noktada kritik olacağını vurgulayarak, bugün aynı toplantı sonrası çıkan başka bir önemli mevzuya yönelmek istiyorum. Nitekim Yellen’ın verdiği mesajlar arasında, kulağa faiz kadar sürükleyici gelmese de daha temel bir husus vardı ki, onu da tartışmak gerek.

Nedir? Verimlilik meselesidir.

GİRDİDEN ÇIKTIYA

Konuya başlarken verimliliği kısaca tanımlayacak olursak, girdileri çıktıya dönüştürme başarısının ölçütüdür diyebiliriz. Nitekim verimlilik, 1 birim girdiden ne kadar üretildiğinin göstergesidir. Örneğin, bir girdi olan “emek” verimliliği kapsamında bakacak olursak, belirli bir süre içinde, çalışılan saat başına ortaya dökülen çıktı olarak ifade edebiliriz. O halde verimlilik artışı sağlamak da, en basit bir ifadeyle, birim girdi başına daha çok işler başarmaktır. Tabii emeğin dışında da girdiler vardır. Dolayısıyla kapsamlı bir yaklaşım, sermaye de dâhil olmak üzere tüm üretim girdilerini içine alan toplam faktör verimliliğini ölçmekten geçer.

İşte büyümeyi tartışırken söz konusu verimlilik artışındaki gelişimi izleyen ekonomistler/politika yapıcılar için de, burada bir bozulma varsa ve hele de inatçıysa, oturup düşünmek lazım gelir.

NEREDE O ESKİ VERİMLİLİKLER…

Yellen da öyle yaptı ve (mot-a-mot olmasa da) dedi ki; “ABD ekonomisi yoluna devam ediyor lakin düşük bir verimlilik artışı kaydettiğimizi de görmemiz gerekiyor”.

Bu bağlamda Yellen’a göre “verimlilik artışı”, yeni dönemdeki politika yapıcıların ekonomiye dair adımlarını esaslı olarak yönlendirmeleri gereken istikamettir diyebiliriz.

Nedeni ise, verimlilikteki artışların uzun dönem ekonomik büyümeye ve halkın yaşam standartlarına olan esaslı faydaları… Dolayısıyla Yellen demeye getiriyor ki, “ABD ekonomisindeki verimlilik gelişimi son yıllardaki gibi zayıf seyretmeye devam ederse işimiz var”.

Nerede o ABD’nin 90’lardaki verimlilik performansı, nerede şimdiki?

Özellikle son yıllarda daha da zayıf bir görünüm kaydediliyor.

Ülkedeki bu verimlilik yavaşlamasının sebepleri ise, uzun zamandır bolca tartışılmakta ve çeşitli faktörlere bağlanmakta. Bununla birlikte, yatırımlarda süregelen zayıflığın, olayın baş müsebbiplerden olduğuna şüphe yok. Zaten Yellen’ın zaman zaman yatırımların ferinin kaçtığından yakınması da, özellikle bu bağlamda değerlendirilebilir.

Dolayısıyla FED Başkanı’nın yeni dönemdeki politikalara dair diğer bazı yorumlarını da, bu bağlamda değerlendirmek mümkün… Zira yukarıdaki tespitler doğrultusunda, ABD ekonomisinin asıl işi, verimlilik artışı yaratmak olmalı gibi duruyor. Trump’ın altyapı vaatleri bu kapsamda hizmet edebilecekken, atılacak diğer adımların da verimlilik odaklı düşünülmesinde fayda olacak.

BİZE GELİNCE

Şimdi bu ABD’deki verimlilik hızı yavaşlaması meselesinin, kendilerine has bir dert olmadığını da belirtmek gerek. Zira dünya genelinde bolca ekonomide bir süredir benzerleri yaşanıyor.

Türkiye’de de…

Dolayısıyla yeri gelmişken, bu konuda bizden de kısaca bahsedeyim. Tabii şimdi özetleyeceklerim, benim milli gelir revizyonlarından önceki tespitlerime dayanıyor. Bir kere, onu belirtmiş olayım. Bununla birlikte, genel çerçeveye gelecekte de odaklanmak açısından, birkaç cümleyle mevzudan bahsetmekte fayda var.

Şöyle ki; basit bir üretim fonksiyonu üzerinden düşünürsek, büyüme dinamikleri olarak sermaye ve emek girdilerinden ve ayrıca verimlilik faktöründen söz edebiliriz. İşte bu minvalde, 2000’lerin ilk dönemlerindeki büyüme performansımızda, sermaye ile verimlilik artışlarının önemli rolleri olduğu şeklinde bir özet tespit yapayım. Küresel kriz sonrasında ise, değişen bir kompozisyon var. Nitekim söz konusu dönemde, özellikle işgücündeki (kadın nüfusun da desteğiyle gelen) güçlenme büyümeye destek çıkarken, verimlilikteki bozulma dikkat çeken bir unsur olarak beliriyor.

Dolayısıyla tıpkı ABD ve birçok dünya ekonomisi gibi bizim de, kaynak dağılımını verimlilik perspektifinden dizayn etmemiz gerekiyor. Bu ise, teknoloji, sermaye yatırımları ve eğitim gibi sağlam adımlar atmaktan geçiyor.

Diyeceğim o ki; Türkiye’nin büyüme meselesi, zenginleşme meselesi ve bu minvaldeki hedefleri, esasen verimlilik meselesinin çözümünden geçiyor.

[Yeni Şafak, 27 Aralık 2016]

Etiketler: