Şah Fırat: Süleyman Şah’a Saygı, Askerimize Emniyet

Suriye meselesinin net bir şekilde gösterdiği gibi Türk dış politikasının en büyük sorunlarından birisi müzmin muhalefetin dış politikayı iç politik emellerine alet etmesidir.

Bir süredir Süleyman Şah Saygı Karakolu çevresinde risk oranlarının arttığı söyleniyordu. Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprak parçası olan bu manevi değeri yüksek noktanın etrafı IŞİD militanları tarafından kontrol ediliyordu. Özellikle Kobani sonrası oluşan yeni denklemde Süleyman Şah Saygı Karakolu’nu (Türbesi) Türkiye’yi zor durumda bırakma aracı olmaktan çıkarmak üzere Cumartesi gece saatlerinde Şah Fırat Operasyonu yapıldı.

Süleyman Şah Türbesi hem bizim hem de bölgede bulunan tüm aktörler için önemli bir noktaydı. Bizim için manevi önemini anlatmaya gerek yoktur sanırım. 1921 Ankara Anlaşması’yla Türk toprağı olarak kabul edilmiş ve o günden bu güne kadar bu özelliğini korumuş özel bir mekan Saygı Karakolu. Fakat bilinmesi gereken çok önemli bir husus var: Türbenin orjinal yeri son operasyonun yapıldığı Karakozak Köyü civarında değildi. Daha önce sınırımıza 100 km uzaklıktaki Cabir Kalesi’nde bulunmaktaydı. 1939’da tamirinin imkansız hale gelmesi ve güvenlik sorunlarının oluşmasıyla Kale’nin eteklerine taşınmıştı. 1975’te ise ikinci nakil gerçekleşmiş ve Suriye rejimi tarafından yapımına başlanan Tabka Barajı’nın türbeyi sular altında bırakma riskine karşı sınırımıza 37 km uzaklıktaki Karakozak mevkine taşınmıştı.

Karakozak mevkinin diğer aktörler için stratejik değeri ise konumundan kaynaklanmakta. Lazkiye’den Kamışlı’ya uzanan M4 karayolunun geçtiği Karakozak Köprüsü’ne mücavir olan bu nokta Suriye’nin Batı-Doğu lojistik hattına hakimiyet açısından çok önemli. IŞİD’in Suriye’deki kalbi olan Rakka’dan Batı’ya doğru ikmal için kritik bir nokta. Bu nokta IŞİD için hem bir rahatsızlık hem de bir koz ve imkan teşkil etmekteydi. Hakimiyet alanında bir Türk toprağı özellikle de türbeleri yıkması ile bilinen IŞİD için bir rahatsızlık kaynağıydı. Aynı zamanda türbeyi Türkiye’ye karşı tehdit olarak kullanma hakkını saklı tutuyordu. Buna ek olarak uluslararası koalisyon saldırıları karşısında türbenin etrafını kalkan olarak kullanabiliyorlardı. Zira uluslararası koalisyon da türbe etrafında ekstra dikkatli davranmak zorundaydı.

NEDEN ŞİMDİ?

En fazla sorulan soru: Neden şimdi yapıldı bu operasyon? Cevabı samimiyetle bekleyenler için açıklayayım. IŞİD riski türbe için yükseldi çünkü öncelikle IŞİD Kobani’deki yenilginin faturasını Türkiye’ye de kesmekte. Açık sınır, insani yardım ve Peşmerge koridorunun açılması Kobani’nin IŞİD’den kurtarılmasında önemli rol oynadı. İkinci olarak yakın zamanda Türkiye ile ABD’nin imzaladığı eğit-donat anlaşması doğrudan IŞİD’i hedef alıyor. Üçüncü olarak Kobani’den çekilen IŞİD ile YPG arasındaki çatışmaların türbeye yakın bölgelerde yoğunlaşması öngörülüyor. Bütün bunlara Haziran 2014’ten beri yaşanan ikmal sıkıntısını da eklediğimizde Türkiye’nin neden şimdi hareket ettiği anlaşılacaktır.

Malum Süleyman Şah Türbesi hem içerde hem de dışarda birçok aktör tarafından provokasyon malzemesi olarak kullanılıyordu. Suriye’de başta IŞİD olmak üzere o bölgeye hakim olmasa da Esed rejiminin bile provokasyon ihtimali mevcuttu. Daha önce Musul’daki rehine krizinin Türkiye için yarattığı sıkıntılar da hesaba katılınca Türkiye’nin benzer bir durumla karşılaşmak istememesi daha anlaşılır hale geliyor. “IŞİD zaten saldırmazdı” argümanının güvenlik planlamaları içerisinde hiçbir yeri yok. Zira mesele toprak meselesinden ziyade türbeyi koruyan 38 candı ve kimsenin bu 38 canı hesaba katmayan risk analizi yapma hakkı yoktu.

DIŞ POLİTİKAYI İÇ SİYASETE ALET ETMEK

İçerde ise Süleyman Şah

Etiketler: