Libya’da Siyasi Tecrit Yasası Tartışmaları

Libya'da devlet hizmetinin de dâhil olduğu tam vatandaşlık hakkına kimler sahip olacak? Bugünlerde Libya bu soruya cevap arıyor. Sorunun cevabını ararken ise Kaddafi sonrası Libya kendi geçmişiyle ve eski rejimin aktörleriyle hesaplaşıyor ve bazı gruplar bu hesaplaşmanın siyasi rekabette ön safhaya geçmek için araçsallaştırıldığını iddia ediyor. Şu an Libya'nın gündemindeki en önemli konulardan birisi Kaddafi döneminde vazife almış önemli mevkilerdeki kişilerin yeni dönemde tasfiye edilmelerini öngören Siyasi Tecrit Yasasıdır. Bazı yorumcular bu yasayı Irak örneğinden yola çıkarak 2003 yılında gerçekleşen ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra ortaya çıkan “Baassızlaştırma” hareketine benzetiyor. Milli Kongre'nin bu konuda görevlendirdiği bir komisyon bir yasa tasarısı hazırladı ve Kongre'ye sundu. Tasarı toplumun geneli tarafından olumlu karşılanmasına rağmen Kongre'yi oluşturan siyasi oluşumlar, tasarı üzerinde görüş ayrılıkları içindeler. Tasarı Kaddafi'nin 42 yıllık yönetimi döneminde ülkede idari, siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın yozlaşmasından doğrudan sorumlu olan kişileri belirlemek için 36 görev kategorisi oluşturdu ve hangi vazifelerde görev yapan kişilerin uzaklaştırılması gerektiğini belirledi. Ancak insan hakları örgütleri ve bazı siyasi oluşumlar belirlenen kategorilerin çok “muğlak ve geniş anlamlı” olduğu kanaatindeler.

“Akıl, hata ya da intikam duygusuyla yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın, hangi yasa konulursa konulsun, bu kişinin koyduğu yasaya her şekilde katlanılmalı mıdır?

John Locke, Hükümet Üzerine İkinci İnceleme, 13. Madde

Libya’da devlet hizmetinin de dâhil olduğu tam vatandaşlık hakkına kimler sahip olacak? Bugünlerde Libya bu soruya cevap arıyor. Sorunun cevabını ararken ise Kaddafi sonrası Libya kendi geçmişiyle ve eski rejimin aktörleriyle hesaplaşıyor ve bazı gruplar bu hesaplaşmanın siyasi rekabette ön safhaya geçmek için araçsallaştırıldığını iddia ediyor. Şu an Libya’nın gündemindeki en önemli konulardan birisi Kaddafi döneminde vazife almış önemli mevkilerdeki kişilerin yeni dönemde tasfiye edilmelerini öngören Siyasi Tecrit Yasasıdır. Bazı yorumcular bu yasayı Irak örneğinden yola çıkarak 2003 yılında gerçekleşen ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra ortaya çıkan “Baassızlaştırma” hareketine benzetiyor. Milli Kongre’nin bu konuda görevlendirdiği bir komisyon bir yasa tasarısı hazırladı ve Kongre’ye sundu. Tasarı toplumun geneli tarafından olumlu karşılanmasına rağmen Kongre’yi oluşturan siyasi oluşumlar, tasarı üzerinde görüş ayrılıkları içindeler. Tasarı Kaddafi’nin 42 yıllık yönetimi döneminde ülkede idari, siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın yozlaşmasından doğrudan sorumlu olan kişileri belirlemek için 36 görev kategorisi oluşturdu ve hangi vazifelerde görev yapan kişilerin uzaklaştırılması gerektiğini belirledi. Ancak insan hakları örgütleri ve bazı siyasi oluşumlar belirlenen kategorilerin çok “muğlak ve geniş anlamlı” olduğu kanaatindeler.(1) Görevlerin içeriği ve vazife süresi konusunda belirsizlikler var. Bu da yasa tasarısına karşı alınan pozisyonların siyasi emellerle ve belli kilit kişileri siyasi arenadan ihraç etme niyetiyle şekillenmesine sebep oluyor.

Tasarıya eleştirel yaklaşanlara göre bu tasarı kanunlaşırsa, mevcut kongre’nin ve hükümetin mensuplarının en az yarısının saf dışı kalabileceği iddia ediliyor. Bu gruba 1980’li yıllarda Kaddafi’ye karşı muhalefete geçen Meclis ve Devlet Başkanı Magarif ile Başbakan Zidan da dâhil. Başbakan Ali Zidan 1980’lerde rejime karşı muhalefete geçmeden önce yüksek mevkide bir diplomattı ve sonrasında muhalefet saflarında yer aldı. Genel Ulusal Kongre Cumhurbaşkanı Magarif ise 1980’de rejimden ayrılana kadar Libya’nın Hindistan büyükelçisiydi. Daha sonrasında sürgündeki muhalif grupları arasında önemli bir rol oynadı. Zidan ve Magarif’in durumu gibi 2011 ayaklanmalarından uzun bir süre önce rejimden iltica etmiş siyasetçilerin durumu listedeki isimlerin sebep olduğu tartışmanın yalnızca bir yüzü. Bu durum da açıkça gösteriyor ki, bu tasarı bu haliyle kabul edilirse, sorun çözmekten çok yeni sorunlara yol açma potansiyeli taşıyor.

YASA TASARISI TARTIŞMALARINDAKİ ÜÇ AKTÖR

Siyasi tecrit yasası tartışmalarında Libya’daki 2 siyasi grubun ve üçüncü bir aktör olarak Misrata merkezli milis grubun pozisyonları ön plana çıkıyor. Bu üç grubun talepleri ve tepkilerine baktığımızda yasa tartışmaları üzerinden zuhur eden Libya’daki siyasi bölünmüşlüğü ve Kaddafi sonrası Libya’nın genel haritasını daha net okuyabiliriz.

Bu gruplardan ilki Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı olan Adalet ve İnşa Partisi (AİP). Partiye göre yasa, özellikle devrim sonrası ilk dönemde, Kaddafi döneminde karar alma mekanizmasında bulunan siyasetçileri uzaklaştırmayı kapsıyor ve iddia edildiği gibi geniş çaplı tasfiyelere yol açmayı amaçlamıyor. AİP yetkilileri yaptıkları açıklamada bu yasadan partisinin endişelenmesine gerek olmadığını; zira liderlik kadrolarında yer alan herkesin zaten o dönemde sürgünde olduğu görüşünü benimsiyor.(2) Ancak Milli Güçler İttifakı bu konuda AİP’le aynı kanaatte değil. İttifak, Seyfülislam’la 2005 yılından başlayarak yürütülen “Yarın’ın Libyası” projesi kapsamında temasa geçmiş olan Müslüman Kardeşlerin siyasi organı AİP’in kongre üyelerinin belki de yüzde doksanının siyaset dışı kalabileceğini iddia ediyor.

Tasarı bu haliyle sorun çözmekten çok yeni sorunlara yol açma potansiyeli taşıyor.

Tasarıyla ilgili Libya’da öne çıkan gruplardan bir diğeri ise kongre’deki en büyük grubu oluşturan eski geçici hükümetin başbakanlarından Mahmud Cibril’in liderliğini yürüttüğü Milli Güçler İttifakı. İttifak tasarıya en fazla itiraz edenler arasında; çünkü yasa tasarısının doğrudan Mahmud Cibril’i hedeflediği kanaatindeler.(3) 2007-2011 yılları arasında Cibril bir teknokrat olarak Seyfülislam Kaddafi’nin ekonomik liberalizasyon çabalarında öncü rol oynamıştı. Bu dönemde Libya Milli Planlama Konseyi ve Milli Ekonomik Kalkınma Kurulu başkanlıklarını yürüten Cibril, Seyfülislam’ın yakın arkadaşı olarak da bilinmekteydi. Ayrıca Cibril’in Kaddafi rejimine desteğiyle bilinen Libya’nın en büyük kabilesi Verfala’ya mensup ve şu an bile Kaddafi’ye sadakati ile bilinen Beni Velid doğumlu olması rejimle organik bağlarının olduğuna işaret etmekte. Cibril’in tasfiye olmasının başını çektiği İttifakı büyük ölçüde zayıflatacağı kesin. Yasa gereği Cibril’in seçimlere katılamamasına rağmen, İttifak çok kısa süren seçim kampanyası esnasında tamamen Cibril’in şahsiyeti etrafında bir kampanya yürütmüş ve onun Geçici Yönetim esnasındaki kamusal önder görünürlüğünü bir seçim malzemesi olarak kullanmıştı. Cibril’in İttifakı’nin hâlihazırda o kadar sağlam durmadığı, İttifak içinden bazı unsurların ayrı siyasi parti kurma çabaları içinde oldukları da zaten rivayetler arasında bulunuyor.

Tasarıdaki kategorileri sınırlandırmak için getirilecek istisnaların neler olacağı konusunda İttifak ile AİP arasında uzlaşı olması gerektiğini savunanlar var. Bu iki siyasi oluşumla birlikte hareket eden bağımsızlar dâhil edildiğinde, 200 kişilik kongre’de İttifak’ın yaklaşık 75, AİP’nin de 55 sandalyelik gücü var. Yalnız uzlaşma amacıyla Cibril ve AİP lideri Muhammed Sıvan arasında yapılan bir toplantı bir neticeye ulaşılamadan sona erdi. Bunun arkasındaki sebep AİP’in halkın yasa tasarısına karşı tepkisini ölçememesi ve bu yüzden partinin alabileceği siyasi pozisyonun esnekliğini hesaplayamaması olabilir. Zira hükümete ortak olan iki parti de eşit sayıda bakanlığa sahipler. Ayrıca AİP Libya’da istikrarın kendileri açısından en önemli mevzu olduğunu savunuyor.

Ancak yasa tasarısıyla ilgili kamuoyu baskısı herhangi bir geri adım atmayı da zorlaştırıyor. Her ne kadar Vatan için Birlik Partisi Başkanı Aburrahman Suvehli’nin siyasi ağırlığı fazla olmasa da üçüncü grup olarak ele aldığımız Mısrata milisleri üzerinde olan etkisi meseleyi biraz daha karmaşık hale getiriyor. 24 Mart’ta 200 civarında milis Başbakan Ali Zidan’ın ofisini kuşatarak tecrit tasarısı uyarınca istifasını talep etmek amacıyla gösteri yaptı. (4) Öte yandan tasarının en büyük destekçileri arasında yer alan ve geniş çaplı yorumlama eğiliminde olan Mısrata merkezli Abdurrahman Süvehli ise mevcut başbakanı başarılı buluyor ve hatta onu devleti idare etmek için tecrübenin şart olmadığının ispatı olarak sunuyor. Bununla birlikte Suvehli ve Mısrata milisleri mevcut tasarıya fazla dokunulmadan geçmesini savunuyorlar. Mısrata milisleri de şu an Libya’daki hassas dengeler açısından önemli bir askeri güç. Ülkenin üçüncü büyük şehri olan Mısrata, savaşta en çok tahribat gören yerlerden olmasına rağmen en erken düzene kavuşmuş şehirler arasında yer alıyor. Suvehli ailesi Kaddafi zulmü altında 75 kişi kaybetmiş. Kaddafi’nin saldırısına direnen Mısrata’nın 2000 civarında şehit verdiği söyleniyor. Ayrıca Mısrata’nın tarihi kökleri derin olan bir Verfala ve Beni Velid güvensizliği olduğunu da burada hesaba katmak gerekiyor. Tasarıya verilen güçlü destek sadece Mısrata bölgesiyle de sınırlı kalmıyor.

Yasa tasarısıyla ilgili tartışmaları İttifak’a mensup bir kongre üyesinin açıklamaları çok net bir şekilde özetliyor. Kongre üyesi sözlerinde “Komisyon çalışmaları esnasında, nasılsa toplum böyle bir şey kabul etmez ön kabulünden yola çıkarak komisyondaki siyasi parti üyelerinin birbirlerinin kuyusunu eşmek amacıyla en aşırı uçtan başlayarak çalışmaları yürüttü. Ama sonunda herkesin aynı kuyuya düştüğü bir taslak ortaya çıktı.” dedi. Tüm durumlar göz önüne alındığında bu yasa tasarısı kuyusundan kimlerin çıkmayı başaracağı ve kimlerin kuyuda mahsur kalacağı merak konusu olmaya devam ediyor.

  1. http://www.hrw.org/news/2013/01/22/libya-ensure-political-isolation-law-respects-rights
  2. Bu yazıda Levent Baştürk’ün 7-10 Nisan tarihlerinde Tripoli’de Libyalı siyasetçilerle yaptığı röportajlardan istifade edilmiştir.
  3. http://www.aawsat.net/2013/03/article55295570
  4. http://english.al-akhbar.com/content/libya-which-fate-gaddafi%E2%80%99s-henchmen
Etiketler: