Çin'in ev sahipliğinde Hangcou kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İtalya Başbakanı Matteo Renzi'nin katıldığı dörtlü zirve gerçekleştirildi. ( Kayhan Özer - Anadolu Ajansı )

G20’de Verilen Sözler Tutuluyor mu?

G20 bir “talkfest” olmanın ötesine geçmeli ve hakiki işbirlikleri ile icraatlara odaklanmalı.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, G20 Zirvesi’nde liderlere içi dolu bir mesaj verdi: “Boş konuşmaktan kaçınalım”. Hak verilmemesi mümkün olmayan bu uyarıyı duyunca, hatırıma geçtiğimiz senelerde G20 üzerine yazıp çizerken değindiğim bir mesele geldi: G20 bir “talkfest” olmanın ötesine geçmeli ve hakiki işbirlikleri ile icraatlara odaklanmalı.

Şimdi elbette ki G20 vesilesiyle dünya liderlerinin bir araya gelerek paylaşımlar yapması dahi, başlı başına önemli bir avantaj ve kazanım. Bununla birlikte, koca bir G20 döneminde aylar boyu süren yoğun çalışmalar ve bunların taçlandırıldğı Zirve ne kadar etkin bir işbirliği sağlıyor? Konuşmanın ötesine ne kadar geçebiliyor? İşte yönelinmesi gereken esas amaç ve mesele burada yatıyor.

Hatta hatırlayacak olursak, Türkiye’nin de geçen yıl G20 liderliği döneminde verdiği anlamlı mesajlardan biri, uygulama (implementation) idi. Bu ise, zirvelerden çıkan sonuçları, kafa sallamanın ötesinde hakkıyla uygulamak gerekliliğine de işaret ediyordu. Dünyanın 20 önde gelen imzası bildirgenin altında tereddütsüz yer alıyor ancak ya sonrasında neler oluyor? Bunun cevabını bir şekilde vererek ilerlemek gerekiyor.

İşte bu bağlamda University of Toronto, anlamlı bir işe imza atıyor ve her Zirve üzerine bir “Compliance Report” çıkarıyor. Biz adına, taahhütlere riayet raporu diyelim. Ne yapıyor peki ilgili çalışma ve ekibi? Bir yerde bir G20 dönemi kapanınca, oturup yıl boyunca mensup ülkeleri izleyerek bildirge kararlarına dair ne adımlar attıklarını belirliyor. 2008 Washington Zirvesi’nden bu yana yapılan bu analizlerle de, hem ülkelerin hem de taahhüt alanlarının karnesi ortaya çıkıyor.

Bakın söz konusu araştırma grubu, geçtiğimiz hafta Çin’deki Hangzhou Zirvesi öncesinde, Kasım 2015’ten bu yana üzerinde çalıştığı Antalya Zirvesi’ne dair raporu yayımladı. O halde “Antalya Summit Final Compliance Report” neler tespit etmiş, bir bakalım.

RİAYET ORANI %78

Rapor çok detaylı ancak ben burada birkaç kategori çerçevesinde sonuçları özetleyeceğim. Bu doğrultuda evvela, “Antalya’ya genel riayet” durumuyla başlayayım. Unutmadan, raporun özünü 13 seçilmiş taahhütün oluşturduğunu da belirteyim.

Bu minvalde analiz sonuçları, Antalya çıktılarının tüm taahhütler ve ülkeler kapsamında %78 başarıyla uygulandığını ortaya koyuyor. Bu ise, %79 skorlu 2012 Los Cabos’tan sonraki 2013 St. Petersburg (%72) ve 2014 Brisbane’i (%71) geçen bir karne diyebiliriz.

İŞGÜCÜNDE KADIN ÖNE ÇIKTI

Genel notu bu şekilde düştükten sonra, şimdi de Antalya sonrasında söz konusu 13 taahhütün her birine ne derece riayet edilmiş, onu konuşalım. Nitekim G20, malum, kimi hususlarda daha başarılı performans sergilenirken kimilerinde zayıf kalıyor. İşte bu bağlamda baktığımızda, platformun verdiği söze en riayet ettiği madde, %98 ile “işgücünde cinsiyet” olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla G20 ülkeleri, istihdamda kadınların katılımına dair uçurumun kapanmasına yönelik kısa vadeli takibi başarmış gibi duruyor.

Taahhütler arasında 4 adedinin notu %90 ve üzerindeyken, genelde “iyi” diyebileceğimiz bir ağırlık var. Zayıf karne getiren bir kategori olarak ise, enerji ve özelindeki “verimsiz fosil yakıt sübvansiyonuna” dair angajmanlar dikkat çekiyor.

ABD VE İNGİLTERE BAŞI ÇEKTİ

Şimdi de her bir G20 üyesi tüm taahhütler dâhilinde nasıl notlar almış, ona bakalım dersek; en başarılı ülkeler olarak karşımıza, %88 ile İngiltere ve ABD çıkıyor. Onları takip eden AB’yi, %85’lik skorla Kanada, Almanya, Hindistan, İtalya ve Kore izliyor. Aradakileri atlayıp Türkiye’ye gelecek olursak, Endonezya ve G. Afrika eşliğinde %65’lik bir uyuma imza attığımızı görüyoruz. Bizden sonra ise, en başarısız skor olan %62 ile Japonya geliyor.

NOTUMUZ NEREDEN KIRILMIŞ?

Ve son olarak kendi özelimize ve neden %65 aldığımıza gelecek olursak; nötr duruşlarımızı ve eksilerimizi not düşmek gerek. Bu çerçevede, fosil yakıt sübvansiyonu ile işçi dövizi transferi maliyetinin düşürülmesi yönünde başarısız bir dönem geçirmiş olduğumuz anlaşılıyor. Ayrıca rapora göre, korumacılık karşıtı ticaret, IMF, terörizm, finansal regülasyonda bilgi alışverişi ve ICT başlıklı taahhütlerde ise ideal performansı yakalayamamışız. Artılar kazandığımız alanlar ise, mülteciler, mali politikalar, terörün finansmanına karşı FATF uygulamaları, kalkınmada ticaret yardımı, vergi idaresi ve kadın istihdamı olmuş.

Şimdi tabii bu noktada, çıkıp metodolojiye çeşitli açılardan laf edebilirsiniz. Notlandırırken kullanılan -1/0/+1 kapsamındaki dar ölçek, kriterlerin seçimi ya da meselelere verilen ağırlığın eşitliği gibi çok çeşitli dinamikler pekâlâ sorgulanabilir. Bununla birlikte çalışma, her yıl belli ve istikrarlı bir çerçevede riayetleri ve buna dair gelişmeleri sunması açısından değerli…

ANTALYA’DAN ÖNCE, ANTALYA’DAN SONRA

Bitirmeden önce bir detay daha vereyim. Türkiye’nin skoru, Antalya sonrasında ilerlemiş gözüküyor. Nitekim %65, bugüne kadar aldığımız en iyi skor… 2012 ve 2013’te %63 olan notumuz, 2014 Brisbane sonrası %50 idi.

Ve sonuç olarak baştaki soruya geri dönersek de, elde bir gösterge olan söz konusu rapora göre G20, sözlerini belli ölçüde tutuyor görünüyor. Öte yandan, çeşitli yazılarımda da kısmen dikkat çektiğim büyük küresel mücadelelerin içinde saklı olan bazı ajandaların da, işbirliklerini bir yere kadar mümkün kıldığı ve kılacağı, kuşkusuz inkâr edilemez.

[Yeni Şafak, 9 Eylül 2016]

Etiketler: