Türkiye Yüzyılı Başlarken Ekonomik Görünüm

|
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekim 2022’deki konuşmasında “Gelin, 29 Ekim 2023’e kadar Türkiye Yüzyılı’nı konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi …
  • 21. yüzyıl teknolojik dönüşümle ilerliyor. Ülkeler teknolojik altyapılarını kuvvetlendirmek için rekabet ediyorlar. Yapılan çalışmaların rakip ülkelerden korunması için tedbirler alınıyor. Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) alanı mevcut rekabetin temelini oluşturuyor. ABD ve Çin kendi aralarında teknolojik yarışı hızlandırırken dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreç giderek güçleniyor.
  • Genel seçimler sonrası ekonomi yönetiminde değişim meydana geldi. Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz beylerin Türk ekonomisinin başına getirilmesi rasyonel ekonomi politikalarına dönüşü hızlandırdı. Merkez Bankası ve diğer ekonomi kurumlarında yapılan atama ve değişikliklerle yeni ekonomi yönetimi direksiyonun başına geçti. Temmuz ve Ağustos aylarında atılan adımların senenin sonuna kadar devam etmesi, 2024'ün ortalarından itibaren rasyonel ekonomi politikalarının çıktılarını daha görünür hale getirecektir. Enflasyonla mücadele için atılan adımların başında faiz artışları, kredi daralması ve taksitlendirme imkanlarının kısıtlanması gelirken kamunun gelir kaynakları çeşitlendirilmeye çalışılıyor. Yeni ekonomi yönetiminin yol haritasında ise yeni reform süreci bulunuyor.
  • Ülke ekonomilerini domine eden Keynesyen müdahaleci ekolün ve dolayısıyla da iktisat politikalarının asıl dönüşümünün temeli Büyük Buhran sonrası yeniden yapılanmaya dayanmaktadır. Türkiye özelinde ise bu dönüşüme, 2002 sonrası AK Parti'nin tek başına iktidarı ile yeni bir boyut kazandırıldı.

Bu Konuda Daha Fazla :

  • 2021’de 45 trilyon dolarlık hacmiyle neredeyse küresel ekonominin yüzde 50’sini oluşturan dış ticaret birçok ülkeyi ekonomik kalkınmada diğerlerine kıyasla öne geçirdi. Çin, Güney Kore ve Japonya gibi aktörleri Batılı ülkelerle aynı lige çıkaran da dış ticaret merkezli (ihracat odaklı) kalkınma girişimleri oldu.

  • Son haftalarda Alman Şansölyesi Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında Avrupa enerji krizinin üstesinden gelinmesi ve Avrupa savunmasının yetersizliğinin aşılması konularında büyük fikir ayrılıkları yaşanıyor. Bu farklılaşma iki ülkenin yükselen Çin ile başa çıkmak için en iyi yaklaşımın ne şekilde olması gerektiğine dair fikir ayrılıklarını da ortaya çıkarmıştır.

  • IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlar dünya savaşı sonrası ABD öncülüğünde kuruldu ve küresel ekonominin önemli birer parçası haline getirildi. IMF ekonomik krizlere acil müdahale görevini alırken liberal piyasa şartlarını gözetti. ABD’nin izni olmadan kurtarma paketleri devreye alınmazken, Dünya Bankası ülkelerin fiziksel altyapılarını iyileştirmek için kredi verdi. Dünya Ticaret Örgütü’nün öncülü GATT sistemi ise küresel ticaretin Batılı ülkelerin hegemonyası altında sürdürülmesine yardımcı oldu.

  • Tüm finansal şok dalgaları ve oynaklıklara rağmen, Türkiye ekonomisinin reel parametrelerinin oturmuş olması, sağlam temelleri ve iyileşmeyi sürdüren reel makro verileri umutlu olmak için çok neden sunuyor.

  • Türkiye yeni teknoloji dalgasını ıskalar, üretici olmadan, sadece kullanıcı olursa, küresel ekonomik rekabet ve ulusal güvenlik cephelerinde sorun yaşayabileceğinin farkında. Bu bilinçle teknolojiye yatırım yapıyor