Türkiye-Körfez İlişkilerinde Yeni Dönem Çok Boyutlu İş Birlikleri ve Fırsatlar

Bu analiz 2020’nin sonunda başlayan ve devam eden süreçte hızlı bir şekilde normalleşme ve iş birliği boyutuna evrilen ilişkilerin temel dinamiklerini, Körfez ile yakınlaşmanın Türk dış politikası açısından anlamını ve Ankara ile yakınlaşmanın Körfez bağlamındaki stratejik mantığını tartışmaktadır.

Türkiye-Körfez ülkeleri ilişkilerinin –Katar ve Kuveyt hariç tutulursa– son yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izlediği gözlemlenmektedir. Arap devrimleri süresince ideolojik farklılıkların neden olduğu kamplaşma, belirli bir süre stratejik önceliklerin farklılaştığı ve jeopolitik rekabetin derinleştiği bir hal almıştır. Özellikle BAE ile açık, Suudi Arabistan ile ise zaman zaman zımni ancak Kaşıkçı hadisesinden sonra daha açık bir rekabet ve çatışma ilişkisi kayda geçmiştir. Ancak bu durum 2020’nin sonundan itibaren değişmiş ve hızlı bir biçimde çok taraflı bir iş birliği ilişkisine dönüşmüştür. Yine de bu dönüşüm Türkiye, BAE ve Suudi Arabistan arasında bölgesel bütün sorunlarda ortak bir bakış açısının var olduğu anlamı taşımamaktadır. Buna rağmen normalleşme adı altında yürütülen süreç, bugünkü dinamikler bağlamında potansiyeli yüksek bölgesel bir iş birliğine evrilmektedir.

Bu analiz 2020’nin sonunda başlayan ve devam eden süreçte hızlı bir şekilde normalleşme ve iş birliği boyutuna evrilen ilişkilerin temel dinamiklerini, Körfez ile yakınlaşmanın Türk dış politikası açısından anlamını ve Ankara ile yakınlaşmanın Körfez bağlamındaki stratejik mantığını tartışmaktadır. Son üç yıllık zaman diliminde yaşanan gelişmeler Ortadoğu’daki bölgesel düzenin değiştiğini ve bu yeni bölgesel düzeni meydana getiren dinamiklerin Türkiye-Körfez yakınlaşmasını mümkün kıldığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar, BAE ve Suudi Arabistan’ı kapsayan Körfez turu sanıldığının aksine salt ekonomik gerekçelerle açıklanamaz. Ekonomik iş birliğinin önemli bir başlık olduğu doğrudur ancak bu dört ülke arasında yeni Ortadoğu bölgesel dinamiklerinin nereye doğru evrileceğine dahil ortak bir jeopolitik eğilimin oluştuğunu belirtmek gereklidir. Nitekim Türkiye’nin –BAE ve Suudi Arabistan dahil– normalleşme sürecini hayata geçirdiği ülkelerle özellikle Suriye, Libya, Yemen ve Mısır gibi konularda süregelen rekabetin yerini iş birliğine bıraktığı görülmektedir. Benzer şekilde ekonomi ve savunma gibi alanlarda da Ankara’nın Abu Dabi, Riyad ve Doha gibi Körfez başkentleri ile angajman siyasetini artırdığı ve bu durumun Körfez tarafından da olumlu karşılandığı söylenebilir. Dolayısıyla başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Körfez liderlerinin son dönemdeki karşılıklı ziyaretlerinden de anlaşıldığı üzere Türkiye-Körfez ilişkilerinde karşılıklı iş birliklerinin geliştirilerek derinleştirilmesi adına ortak bir mutabakata varıldığı görülmektedir. Nitekim normalleşme süreçleri tüm taraflarca kurumsal anlamda benimsenirken rekabet ortamı yerini iş birliği atmosferine bırakmıştır. Sonuç olarak Türkiye’nin Suudi Arabistan, BAE ve Katar ile ilişkileri daha fazla iş birliğinin gündeme geleceği ve pozitif bir atmosferin hakim olacağı yeni bir döneme evrilmiştir.

Çalışmayı incelemek için burayı tıklayın.

Etiketler: