Arakan’ın Öğrettikleri

Radikalizm dolayısıyla terör dinleri aşan bir olgudur. Arakan’da “Budist terörü” başlığını atmayanların İslam’la terörü aynı cümle içerisinde bile kullanmaması lazım.

Zaman zaman gündeme gelse de sistematik katliam ve soykırımın yaşandığı bir coğrafya Arakan. Yaklaşık 60 milyonluk Myanmar’da (Burma) hedef, resmi rakamlara göre %4, gerçekte ise %10-14’üne tekabül eden Müslümanlar. Ya vatandaşlık verilmeyen ya da vatandaşlık hakları ellerinden alınan Arakan Müslümanları Rohingyalar, devlet aygıtı ve Budist milisler eliyle soykırıma uğruyor. Ev yakmalar, toplu katliamlar ve tecavüzler, insanları diri diri yakmalar ve toprağa gömmeler senelerdir devam eden sistematik katliamın yani soykırımın metotları. Myanmar hükümeti her zaman olduğu gibi inkar içerisinde, sosyal medyada kullanılan birkaç “fake” resmi kanıt olarak sunuyorlar. Oysa hükümetin karatmasına rağmen dünya kamuoyuna ulaşan ve “fake” olmayan yüzlerce resim, katliamdan kaçanların tanıklıkları ve en önemlisi Myanmar hükümetinin Rohingyalara karşı kirli sicili, yaşananlar hakkında şüphe bırakmıyor.

Arakan’daki katliamların sona ereceğine dair herhangi bir işaret yok. Tartışmalar ve baskılar, katliamın sona ermesinden ziyade katliamdan kaçanlara insani yardım ulaştırılması üzerine kurulmuş durumda. Myanmar hükümeti “terör” kartına sığınırken, yüzbinlerce Rohingyalı çocuk, kadın ve yaşlının neden Bangladeş’e sığınmak zorunda kaldığını açıklayamıyor. Katliamlar devam ediyor, ezberlerimizi bozarak ve dünyaya birçok acı ders vererek.

Sadece son 5-6 senede yaşadıklarımız bile dünyanın bazı bölgelerinin tabiri caizse yetim olduğunu öğretti. Güneydoğu Asya’da milyonları etkileyen bir vahşet, Batı’daki hatta Yakın Doğu’daki muadilleri kadar ilgi çekmiyor dünyada. Devletsiz en büyük topluluklardan birisi olan Rohingyalar, sürmanşetleri bile süslemiyor Batı basınında. Harvey ve Irma kasırgalarının mağdurlarına reklam kabilinden milyon dolarlar harcayan Körfez devletlerinin Rohingya ilgisi, ülkelerinde çalışan göçmen işçilerden ibaret.

Arakan sayesinde katliama uğrayanların dininin, mezhebinin ve etnik kimliğinin uluslararası tepkinin oluşması için en büyük kriter olduğunu bir kez daha öğrendik. Arakan’daki vahşetin mağdurları Hıristiyan veya Yahudi olsaydı, dünya Myanmar hükümetinin başına yıkılmıştı şimdiye kadar. PKK’lı olsalardı başta Almanya olmak üzere Avrupalı devletler kınama ve “mağdurları” silahlandırma yarışına girmişlerdi. Bir uluslararası koalisyon kurulmuş, uçaklar Arakan semalarında sorti yapıyor olurdu. Batı basını Rohingyaları özgürlük savaşçısı ilan etmiş, liderler aforizma dolu Arakan konuşmaları yapmıştı. Açıkça söyleyelim Müslüman’ın kanına bırakın Batı’yı; Müslümanlar bile değer vermiyor.

Tüm ezberleri İslam’ı ve Müslümanları ötekileştirmek ve mahkum etmek üzerine kurulu olan dünya, Budist milislerin yürüttüğü katliama karşı sessiz. Barış, dinginlik vs. merkezli olarak anlatılan Budizm’den bahsediyoruz. Sırf Arakan’daki Budist rolünün bile İslam’la terörizmi aynı kefeye koyanların çenelerini kapamalarına yetmesi lazım. İslamofobi’nin kararttığı zihinler bunu da es geçecekler ama biz yine de hatırlatalım: Radikalizm dolayısıyla terör dinleri aşan bir olgudur. Arakan’da “Budist terörü” başlığını atmayanların (ki atılması doğru değildir) İslam’la terörü aynı cümle içerisinde bile kullanmaması lazım.

Son olarak Türkiye’nin dünyanın ahlaki liderlerinden birisi olduğunu Arakan bir kez daha gösterdi. Cumhurbaşkanı’nın ve eşi Emine Erdoğan’ın Türkiye’ye bu kadar uzak bir coğrafyadaki inisiyatifi, hem Türkiye’nin global konumunu hem de neden Türkiye’ye bu kadar takıntılı bir şekilde yüklenildiğini açıklamakta: Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya liderlerinin açıklarını ve üstü örtülemez adaletsizliği gözler önüne seriyor.

[Akşam, 11 Eylül 2017 Pazartesi]

Etiketler: