İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında enkaz yığınına dönen Gazze'nin kuzeyindeki Tel el-Hava bölgesindeki yıkım. ( Montaser Alsawaf - Anadolu Ajansı )

İsrail’in Gazze Saldırısı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çıkmazları

Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını fırsat bilen İsrail, 7 Ekim'de bu yana kısa süreli ateşkesler hariç Gazze'yi sürekli bombardıman altında tutuyor. Saldırıların bilançosu 25 bin kişiye yaklaşırken küresel düzeyde pek çok ülke, siyasi ve toplumsal açıdan tarafını netleştirmekten yana tutum benimsiyor. Özellikle ABD'nin başını çektiği Batılı devletlerin çoğunluğu İsrail'e açık destek verirken, insani ateşkes dışında kalıcı ateşkes çağrılarına dahi çoğu zaman kulak asmıyor.

Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarını fırsat bilen İsrail, 7 Ekim’de bu yana kısa süreli ateşkesler hariç Gazze’yi sürekli bombardıman altında tutuyor. Saldırıların bilançosu 25 bin kişiye yaklaşırken küresel düzeyde pek çok ülke, siyasi ve toplumsal açıdan tarafını netleştirmekten yana tutum benimsiyor. Özellikle ABD’nin başını çektiği Batılı devletlerin çoğunluğu İsrail’e açık destek verirken, insani ateşkes dışında kalıcı ateşkes çağrılarına dahi çoğu zaman kulak asmıyor.

Buna karşın, Arap, İslam ve Batı dışı dünyanın ekseriyeti Filistin yanlısı açıklamalar yapıyor ve çoğunluğu söylem düzeyinde kalan İsrail’in acımasız şiddeti kınıyor. Hatta “aparteid” tecrübesi olan Güney Afrika, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda “soykırım” davası açarak eylem düzeyine geçti. Ancak Güney Afrika gibi net Filistin yanlısı veya ABD gibi açık İsrail yanlısı olmayan ülkeler de yok değil. Bunlardan en ilginç olanlarından birisi ise Birleşik Arap Emirlikleri (BAE).

Hassasiyet ile Çıkar Arasında Sıkışmak

BAE, bir yandan Filistin yanlısı olduğunu göstermek zorunda olup diğer yandan da İsrail’e karşı tavır almaktan kaçınan ülkelerin başında geliyor. BAE, İsrail ile resmi ilişkileri 2020’de eski ABD Başkanı Donald Trump’ın çabalarıyla başlattı ve o günden bu yana ilişkileri ciddi biçimde geliştirdi.

BAE, Mısır ve Ürdün gibi İsrail’i ilk tanıyan Arap ülkeler arasında yer aldıysa da kamuoyu önünde ilişkileri hep diplomatik yürütmüş ve bu tanınma hali genellikle müttefiklik seviyesinde görülmemiş veya gösterilmemiştir. Ancak 2020’den bu yana, Mısır ve Ürdün’ün İsrail ile mütevazi bir şekilde yürütmekte olduğu ilişkisinin aksine, BAE serbest ticaret ve vize serbestiyesi gibi stratejik alanlarda iş birliğine varan eşiğe ulaştı. Bu yakınlığın temelinde ise ekonomik çıkarların yanı sıra özellikle İran’dan kaynaklanan etraflı güven(siz)lik endişesi ve güvenlik iş birlikleri yatıyor. Nitekim BAE’nin İsrail ile hava güvenlik sistemi temini konusunda anlaşma yaptığı sır değil.

Bu nedenle, BAE, İsrail ile ilişkileri en yüksek düzeyde tutma çabasında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin, BAE ile aynı dönemde İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Bahreyn, 7 Ekim saldırılarının başlamasıyla birlikte büyükelçisini geri çağırırken, BAE bu çerçevede herhangi bir hamle yapmadı.

İkili ilişkilerin boyutları, BAE’nin ev sahipliğini yaptığı 2023 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda da görüldü. 30 Kasım-12 Aralık arasında BAE’nin yedi emirliğinden biri olan Dubai’de düzenlenen konferansa İsrail delegasyonu davet edilmiş, hatta İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog ile BAE Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Muhammed bin Zayid bir araya gelmişti. İki lider, ilişkilerin zarar görmeyeceği konusunda adeta gösteri yapmıştı.

Bir yandan İsrail ile ilişkilerin etkilenmemesi için elinden geleni yapan BAE, diğer yandan iç kamuoyunun tepkisinden çekindiği için konuya dair çaba gösterdiği imajı yaratmaya çalışıyor. Her ne kadar BAE-İsrail normalleşmesi devletler düzeyinde son hızla devam etse de unutmamak gerekir ki bu normalleşmenin kamuoyu nezdindeki karşılığı oldukça az. Zaten Arap halklarının Filistin meselesi konusundaki hassasiyeti, İsrail’in acımasızca askeri operasyonları nedeniyle perçinlendi.

BAE İç Kamuoyuna Oynuyor

Söz konusu hassasiyetin farkında olan BAE, Filistin’i destekleyen girişimlerde de bulundu. Bunların en önemlilerinden biri, 2024 Ocak’a kadar sürdürdüğü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği’ni kullanarak, Güvenlik Konseyi kapsamında ateşkes girişimlerinde bulunmak oldu. Her ne kadar girişimler vetolar nedeniyle başarısız olsa da bu girişimin en yüksek perdeden yapılması kamuoyuna ciddi mesaj olarak algılandı.

Öte yandan, kamuoyuna yönelik Filistin yanlısı tavrını hissettirebilmek için BAE yönetimi çeşitli insani yardım kampanyaları düzenledi ve Filistinlilerin yanında olduğunu göstermeye çalıştı.

BAE’nin güttüğü İsrail-Filistin arasındaki hassas denge ulusal gün kutlamalarında da görülüyor. Normal şartlarda ulusal günlerini Kasım ve Aralık aylarında kutlayan Umman, Bahreyn ve Katar gibi Körfez ülkeleri, Gazze’deki trajedilere dikkat çekmek için örnek bir duruşla kutlamalarını iptal ederken, BAE 2 Aralık’taki ulusal gün kutlamalarını iptal etmeyerek önceki yılların aksine daha düşük profilli bir kutlama haftası düzenledi.

Kısacası BAE, Filistin ve İsrail taraflarını dengelemekte ve her ne kadar İsrail’e ateşkes çağrıları yapsa da İsrail’e karşı ciddi bir diplomatik ve ekonomik yaptırım almaktan uzak duruyor. 7 Ekim saldırısından bu yana söz konusu dengeyi koruyabilen BAE’nin İsrail ile bu dengeyi sürekli koruyup koruyamayacağı ise halen belirsiz bir nokta.

[Sabah, 13 Ocak 2024]

Etiketler: