Arşiv: Eylül 2018 | İstanbul'da Süleymaniye Camii. (Foto: İsa Terli - Anadolu Ajansı)

Yerel Seçimlere Doğru Gündem İstanbul

Yerel seçimler yaklaştıkça gündem ısınmaya devam ediyor. Özellikle büyükşehirler açısından ciddi tartışmaların olması muhakkak. Seçim dönemi boyunca özellikle hizmetler ve vaatler açısından bu tartışmaları izlemeye devam edeceğiz.

Yerel seçimler yaklaştıkça gündem ısınmaya devam ediyor. Özellikle büyükşehirler açısından ciddi tartışmaların olması muhakkak. Seçim dönemi boyunca özellikle hizmetler ve vaatler açısından bu tartışmaları izlemeye devam edeceğiz.

Geçtiğimiz hafta sonu AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının açıklanmasıyla İstanbul üzerinden de değerlendirmeler başladı. Sayın Murat Kurum’un AK Parti adayı olarak açıklanmasıyla birlikte adaylar ve hizmet kapasiteleri gündemin üst sıralarına yerleşti.

Burada Sayın Kurum’un TOKİ geçmişiyle özellikle kentsel dönüşüm açısından ciddi bir avantaj kazandığına dair söylemlerin öne çıktığını izledik. Aynı şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı geçmişiyle kazanmış olduğu şehircilik konusundaki bütüncül bakış açısı, kendisini öne çıkartan hususlardan biri olarak ifade ediliyor. Diğer taraftan afetler döneminde sergilediği sahiplenici ve kapsayıcı çalışmaları, mağdur vatandaşlarla kurduğu sıcak ilişkiler, aylarca afet bölgelerinde kalarak çalışmalara sahip çıkan, izleyen ve yönlendiren çalışkan karakteri Sayın Kurum’un öne çıktığı diğer başlıklar olarak bu hafta sıklıkla zikredildi.

Diğer taraftan mevcut İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, halihazırda görevde olması sebebiyle genel niteliklerinden ziyade geçmiş dönemdeki çalışmaları, yerine getirdiği ve getirmediği vaatleri seçim dönemindeki önemli başlıklardan olacak. Bu açıdan bakıldığında beş yıllık dönemde Sayın İmamoğlu’nun performansının en çok tartışılacak hususlardan biri olacağı muhakkak.

Aslında son beş yılda Sayın İmamoğlu, yaptıkları ve yapmadıklarıyla sürekli gündem olmayı zaten başarmıştı. Göreve başlar başlamaz gerçekleştirdiği “temel atmama törenleri”, üstü kapatılan metro çalışmaları tüm Türkiye’de gündem olmuştu. Aynı şekilde İstanbul’da yaşanan afetler dönemindeki söylemleri, hareket ve yönetim tarzı ciddi eleştirilere maruz kalmıştı.

Sonraki dönemde ise Sayın İmamoğlu’nun ulusal siyasete yönelik beklentileri ve talepleri artmaya başladı. Daha 2022 yılından itibaren CHP Cumhurbaşkanı adaylığı için öne çıkartılan isimlerden biri olan, ardından da Millet İttifakı’nın, cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarının içerisinde yer alan İmamoğlu; yerel siyaset ya da yerel hizmetlerden ziyade parti, ittifak ve Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimleri gibi konularla gündem olmayı başardı.

Bir yandan İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in kendisini cumhurbaşkanı aday adayı olarak göstermesi ve desteklemesi, diğer yandan dönemin CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanımız söylemleri çatışırken, İmamoğlu hizmetleriyle değil siyasi tartışmalarla gündemde yer aldı.

Bunu, ulusal siyasete yönelik belki beklenti belki talepleriyle doğru orantılı olarak sürdüren İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu kez cumhurbaşkanı yardımcılığı adaylığı üzerinden yeni bir sürece geçiş yaptı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’la birlikte hem cumhurbaşkanı yardımcılığı hem de büyükşehir belediye başkanlığını beraber sürdürecekleri bir senaryo çizilen isimler, seçim gecesi de ekranlara “kazanıyoruz!” ifadeleriyle damga vurdular.

Bu açıdan bakıldığında, kendini İstanbul’un üzerinde gören yaklaşım, yerel siyaset açısından oldukça tuhaf gözükse de Sayın İmamoğlu için siyaseten belki de CHP üzerinden daha genel bir stratejinin parçasıydı. Ancak önümüzde yerel seçimler olduğu ve genel siyasetin değil, yerel siyaset ve hizmetlerin öne çıkacağı düşünüldüğünde Sayın İmamoğlu’nun tarzının ne kadar makbul olduğu daha net görülecek.

Değişen dünyada, küresel problemlerin arttığı ve sürekli olarak derinleştiği krizler çağında, yarı zamanlı olarak büyükşehir belediyelerinin yönetilmesi, idari açıdan çok mümkün gözükmüyor. Genel itibariyle bakıldığında aslında aynı durumun Ankara Büyükşehir Belediyesi için de geçerli olduğunu söylemek mümkün. Ankara’da Sayın Mansur Yavaş’ın geçmiş dönem faaliyetleri de bu beş yıllık dönemde çok tartışıldı. Sayın İmamoğlu kadar olmasa da Sayın Yavaş’ın da genel siyasetle hemhal olması ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ankara dışındaki bölgelerde mitinglere katılması, başka şehirlerde toplantılar yapması, Ankaralı seçmenler açısından nasıl değerlendirilecek onu da bu seçimlerde göreceğiz.

İdeal düzen açısından baktığımızda, bu tarz büyük şehirlerimizin sürekli yenilenmesi ve daha iyiye götürecek çalışmalar yapılması şart. Aynı şekilde idari anlamda baktığımızda da büyükşehir yapılanması içerisindeki geniş sorumluluk alanları, yüksek nüfuslara hizmet zorunluluğu, ana hizmet sorumlusu olarak yüklenilen görevler, uzaktan veya yarı zamanlı olarak gerçekleştirilemeyecek kadar büyük. Dolayısıyla yedi gün 24 saat mesai anlayışıyla ve tüm hizmet alanlarına yönelik teknik ve idari bilgiye sahip kadrolarla bu işleri yapabilmek mümkün.

Tabi bu ifade ettiklerimizin ideal yönetim anlayışı açısından geçerli olduğunu söylemek gerek. Öte yandan son beş yılda özellikle büyükşehirlerde hizmet sunumunda ciddi problemlerin olduğu, rutin hizmetlerde dahi aksamalar yaşandığına dair şikayetlerin arttığı da bir gerçek. Özellikle vaatlerin gerçekleştirilmesi noktasında ciddi aksamaların olduğuna dair iddiaları hem İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclislerindeki tartışmalardan hem de günlük yaşamdan izlemek mümkün.

Aynı şekilde altyapıdan üst yapıya pek çok alandaki aksamaları da günlük yaşamda ulaşımdan sosyal hayata, kentsel dönüşümden atık toplama hizmetlerine kadar her alanda görmek mümkün. Bu tarz aksamalarsa tüm hemşehrilerin ve bizatihi şehirlerin yaşam kalitesini düşürüyor. Türkiye’nin toplam nüfusunun yaklaşık yarısının yaşadığı üç büyükşehrimizden sel manzaraları her ne kadar kanıksanır hale gelse de maalesef bu manzaralar yalnızca küresel iklim değişikliğiyle açıklanabilecek kadar masum gözükmüyor.

Türkiye’de yerel seçimlerde tüm bu girdiler muhakkak etkili olacaktır. Her ne kadar siyasiler, seçmenlerin parti taassubu üzerinden hareket ettiğine inanıyor olabilseler de özellikle yerel seçimlerde yapılanlar ve yapılmayanlar seçmenler tarafından her dönem dikkate alınmıştır. Demokrasinin en somut çıktısı belki de bu. Seçimler döneminde verilen oylar eliyle siyasilerin notları tescil edilecek. 2024 yerel seçimleri de bu tescilden azade olmayacak.

[Sabah, 13 Ocak 2024]

Etiketler: