Gezi’nin Şedit ve Vandal Gençleri

15 Temmuz'da her kesimden insan sokaklardaydı ama Gezi'nin gençleri yoktu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Ensar Vakfı’nın Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen genel kurulunda 15 Temmuz gençliği ile Gezicileri mukayese eden açıklamalar yaptı.

15 Temmuz gençliğinin “vatanını, milletini, bayrağını, hürriyetini müdafaa etmek için canını feda eyleyen” bir gençlik olduğunu söyledi.

Ve tabii Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nin şiddet ve kaos sever bazı çevreler tarafından methedilen gençliğinde bu vasıfların olmadığını belirtti.

Erdoğan’ın dayanak noktası basitti; “15 Temmuz gecesi Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nin gençliğini sokakta görmedik.” Aslında 15 Temmuz’da herkes sokaktaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsi geçen sözleri söylediği Ensar Vakfı gibi muhafazakâr-dindar toplum kesimleri de vardı sokakta, daha Batılı ve Seküler bir hayat tarzını benimseyenler de vardı. Evet, toplumsal aidiyet olarak dindar, muhafazakâr, milliyetçi; siyasi aidiyet olarak AK Partili ve MHP’li diyebileceğimiz toplum kesimleri en önce davrandı. Sokağa ilk çıkanlar da, ilk kurşunu yiyenler de daha çok onlar arasındandı ama kesinlikle yalnız değillerdi. Gençler, yaşlılar, hanımlar, erkekler, evliler, bekarlar, çoluk çocuğuyla gelenler…

Tüm bu çeşitlilik içerisinde herkes vardı ama Gezi’nin şedit çocukları, vulgar devrimcileri yoktu. Çünkü onlar hiçbir zaman bu toplumun parçası olmadılar. Her zaman marjinaldiler, her zaman arıziydiler, her zaman arıza çıkardılar, yaktılar, yıktılar… Sadece otobüsleri, durakları, çöp konteynırlarını yakmadılar; yolları, kaldırımları, etrafı yıkmadılar; bankamatikleri ve dükkanları yağmalamadılar. Bu ülkenin ve toplumun kutsallarını, ortak zeminlerini, değerlerini de yakıp, yıkıp, yağmaladılar. Futbol stadyumlarında bile toplu halde küfretmeyi geç de olsa geride bırakmış bu ülkede günlerce toplu halde küfretmekten övündüler. İçki içmenin bile “adab”ından bahsedilen bu toplumda, uluorta kendini kaybetmeyi, kafayı bulmayı, sarhoş olmayı yücelttiler.

15 Temmuz’a dair aklıma kazınan sahnelerden birisidir; askeri birliklerden çıkan bir tank yolda gençler tarafından durdurulur. Gezicilerin yüksek olması ile övündükleri gelir ve eğitim seviyeleri düşük, kenar mahallelerin birinden olduğu her halinden belli olan gençlere muhabir mikrofon uzatır. Konuşurken dili dolanan bir genç olayları anlatmaya başlar; “Biz mahallede arkadaşlarla içiyordur. Darbe olduğunu duyunca toplanıp buraya geldik….” Evet, bu toplumda maalesef içki içen de bulunur, uyuşturucu kullanan da, küfür edende. Ama Gezi’nin şedit ve vandal çocukları gibi bunları karşıdakini rahatsız etmek kastıyla uluorta ve göze sokarak yapanlar hep marjinaldirler. Bu toplumun bir parçası olmamışlardır ve olamayacaklardır. Onun için 15 Temmuz’da her kesimden insan sokaklardaydı ama Gezi’nin gençleri yoktu.

Tam da bu nedenle Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nden geriye yapıcı hiçbir şey kalmadı. Nedir Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nden hatırladığımız manzaralar?

Hiç uğruna canını kaybedenler,

Polise saldıran teröristler,

İnsanların can ve malına kasteden saldırganlar,

Yıkılmış sokaklar,

Yakılmış arabalar,

Yağmalanmış dükkanlar…

Tüm bu karmaşa ve toz bulutu içerisinde olumlu bir sahne hatırlayan var mı?

Efsaneye göre eylemciler kendi aralarında yardımlaşmışlar, kedileri köpekleri beslemişler, birbirlerinin farklılıklarına saygı duymuşlar.

Bir ay boyunca yakıp-yıkıp ve cana kastedenlerin birbirlerine yardım etmesinin, insanların ekmek teknelerini yağmalayanların kedi ve köpekleri beslemesinin; kendisinden olmayan başörtülüye saldıran, önüne gelene küfreden, ibadethaneleri kirletenlerin birbirlerinin farklılıklarına saygı duymasının bir kıymeti var mı?

[Takvim, 1 Haziran 2017]

Etiketler: