Davutoğlu’nun Paradigma Kaydıran Irak Gezisi

Böylesine kritik bir yer ve zamanda, son 2,5 senedir gerilen Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak için yapılan bu gezi potansiyel sonuçları açısından “tarihi” olarak nitelendirilebilecek bir gezi.

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari, Başbakan Nuri El-Maliki, Cumhurbaşkanı Vekili Hudayr El-Huzai, Başbakan Yardımcısı Salih El-Mutlak, Irak Yüksek İslam Konseyi Lideri Ammar El-Hakim, Şii Vakfı Divan Başkanı Salih El-Haydari, Sünni Vakfı Divan Başkanı Ahmed El-Samarrai, Türkmen Temsilciler, BM Irak Özel Temsilcisi Nikolay Mledanov, Ayetullah el-Uzma Ali El-Hüseyni El-Sistani, Necef Valisi Adnan El-Zurfi, Sadr Grubu Lideri Mukteda El-Sadr ve Kerbela Valisi Akil El-Tureyhi.

Bağdat’ta 12 İmam’dan Musa El-Kazım’ın türbesinin bulunduğu Kazimiye, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu Azamiye, Hz. Hüseyin ve Hz. Ali efendilerimizin türbelerinin bulunduğu Necef ve Kerbela şehirleri.

Okurken bile başımızın döndüğü bu liste, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun iki güne sığdırılmış Irak ziyaretine ait. Sadece görüşülen aktör sayısı açısından değil, görüşülen aktörlerin önem dereceleri ve çeşitliliği açısından da paradigma kaydıran bir gezi. Ortadoğu statükosunun dayattığı kategorilere meydan okuyan, “tüm mezhepçilikler ayağımızın altındadır” diye haykıran bir gezi.

KRİTİK YER VE ZAMAN

Yer: İşgalin tüm etnik ve mezhepsel fay hatlarını harekete geçirdiği Irak. Siyasi bölünmelerin bu fay hatları üzerine kurulduğu Irak. En yüksek dereceli devlet adamlarının terörizm yaftasıyla ve mezhepsel tonlarla safdışı bırakıldığı Irak. Fay hatlarını Suriye’deki iç savaşa El-Kaide ve Şebbiha olarak ihraç eden Irak.

Zaman: Bu fay hatlarının sadece ekim ayında 1000’in üzerinde cana kıydığı, Suriye Baas rejiminin çabasıyla insan onuru mücadelesinin bir mezhep kavgasına dönüştürülmeye çalışıldığı, komşu ülkelerin de “birilerinin bıyık altından güldüğü” mezhep kavgası içerisine çekilmeye çalışıldığı kritik bir zaman.

Böylesine kritik bir yer ve zamanda, son 2,5 senedir gerilen Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak için yapılan bu gezi potansiyel sonuçları açısından “tarihi” olarak nitelendirilebilecek bir gezi.
Başından beri Irak’la ilişkilerin bozulmasını istemeyen bir Türkiye’ye karşı, otoriterleşme çabalarında sanal hasım olarak kabul ettiği Türkiye’ye karşı kaybet-kaybet stratejisiyle yaklaşan Irak merkezi hükümeti… İlişkilerin düzelmesi, iki ülke için de kazan-kazan eksenindeki yeni bir geleceğe işaret ediyor.

İRADE İKİ TARAFLI

Türkiye, bu yeni sayfadan gerginlik sebebiyle zarar gören siyasi ve ekonomik ilişkilerin sadece normalleşmesini değil, daha ileri bir noktaya taşınmasını umuyor. Irak’la ticari faaliyetler ve enerji ilişkisi Türkiye için kritik öneme haiz. Ayrıca, yeni dönem bölgesel tansiyonun düşürülmesi için de yeni bir alan açacak. Son gelişmelerin özellikle Suriye’ye olumlu yansıması umuluyor.

Irak merkezi hükümeti tarafından ise Türkiye, yaklaşan seçimler öncesinde Irak’a normalleşme üfleyecek bir ülke olarak görülüyor. Merkezi hükümet için Irak yönetilebilir bir ülke olmaktan çıktı, daha doğrusu hiçbir zaman yönetilebilir bir ülke olmadı. Harabe halindeki Irak’ın yeniden yapılandırılması, enerjinin Türkiye kanalıyla dünyaya satılması ve Maliki’nin marjinalize ettiği Sünni blokun siyasi düzleme geri alınması konusunda Türkiye’den beklentiler var.

Yeni sayfadan ikili ilişkiler adına müspet gelişmeler bekleyebiliriz ama bu gelişmelerin bölgesel krizlere özellikle Suriye’ye etkisi ilk planda oldukça kısıtlı olacak. Bağdat’taki Suriye meselesi algısı maalesef sorunlu. Bağdat, Suriye meselesinin El-Kaide-Baas rejimi arasında bir tercihten ibaret olmadığını ve hem El-Kaide’nin hem de Şebbiha’nın Irak’tan beslendiğini idrak etmeden bu algı da değişmeyecek.

Suriye’nin komşuları Irak işgalinde olduğu gibi acilen bir araya gelip bir yol haritası çıkarmalı. Sınır güvenliğinden istihbarat paylaşımına kadar birçok konuda somut işbirliğini artırmalı. Türkiye-Irak arasındaki yeni sayfa bu işbirliğine imkân sağlayacak.

[Akşam, 15 Kasım 2013]

Etiketler: