Çözüm Sürecinde Gecikmenin Psikolojik Bedelleri

Kürt Sorunu 30 yıldır devam ediyor. 40 bin insanımız öldü. Tarafların nesiller boyu unutamayacağı travmatik anıları ortaya çıktı. Karşılıklı ölümcül anlatılar ve hikayeler oluştu. Ruhlarımız acılarla doldu.

Kürt sorununun siyasal, ekonomik ve toplumsal boyutu olduğu kadar psikolojik boyutu da var. Psikolojik boyutun önemli parçalarından biri de sürecin insanların ve toplumun ruhsal dünyasına yaptığı travmatik etki. Psikolojik travma literatüründe “çatışma ile ilişkili psikolojik travma” kavramı var. Bu kavram, özellikle Kuzey İrlanda Sorunu, Bask Sorunu, Filistin Sorunu gibi şiddet içeren ve uzun zaman devam eden çatışmaların yol açtığı ruhsal travmaları anlatmak için kullanılıyor. Şiddet içeren bir çatışma ortamında yaşamak kendi başına ruhsal sağlık için önemli bir risk faktörü olarak kabul ediliyor.

KUZEY İRLANDA’DA PSİKOLOJİK TRAVMA

Kuzey İrlanda bu çatışma sonuçlarının ruhsal sonuçlarının iyi belgelendiği yerlerden biri. Kuzey İrlanda’da 30 yıl boyunca Protestanlar, Katolikler ve İngiltere hükümetinin taraf olduğu çatışma ortamında, yaklaşık 4000 ölüm, 48.000 yaralanma ve 14.000 bombalama olmuş. 2008 yılında yapılan, “Kuzey İrlanda’da Travma, Sağlık ve Çatışma” adlı çalışmanın sonuçları bu konuda yol gösterici. Katolikler ve Protestanlar arasındaki çatışma yıllarında, Kuzey İrlanda da erkek nüfusunun %28’i sevdiği veya tanıdığı birinin yaralanmasına veya ölümüne şahit olmuş. Bu oran çatışma ortamının ne kadar geniş bir nüfusu direk etkilediğinin göstergesi.

Yine Kuzey İrlanda’da çatışma dönemindeki yaşantıları ile ilgili yaşlı nüfusta yapılan çalışmada, çatışma ile ilgili travmatik olay yaşama sıklığı erkeklerde %50, kadınlarda %30 olarak bulunmuş. Bu çalışmaya göre, çatışma deneyimine sahip olan kişlerde, olmayan kişilere göre ruhsal rahatsızlıklar ile alkol ve madde kullanımı 2 – 10 kat arası yüksek bulunmuş. Bu veriler, travmatik yaşantıların ruhsal rahatsızlıkları ne denli arttırdığının iyibir göstergesi.

KÜRT SOUNU’NDA PSİKOLOJİK TRAVMA

Ne yazık ki, Kürt sorunu dediğimiz süreçte, Türkiyede yaşanan travmatik yaşantıların ruhsal sonuçlarını anlamamızı sağlayacak az sayıda çalışma var. Elimizdeki yegane çalışmalardan biri, psikiyatrist Altan Eşsizoğlu ve arkadaşlarının, 3 Ocak 2008 yılında Diyarbakır’da bir otomobile konulan bombanın patlaması ve 6 kişinin ölüp, 67 kişinin yaralandığı terorist saldırı sonrası yaptığı bilimsel çalışma oldukça yol gösterici. Bu çalışmada, meydana gelen bu patlamaya görsel ya da işitsel olarak tanık olan kişilerde patlamanın 1 ve 3 ay sonrasında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) oranlarını ve TSSB gelişimi açısından risk faktörlerinin saptanması amaçlanmış. Çalışmanın sonuçlarına göre, katılımcılar arasında 1. ay sonunda TSSB gelişme oranı %12.5, 3. ay sonunda TSSB gelişme oranı ise %9.6 olarak bulunmuş. Bu sonuçlar, bir şiddet olayına şahit olmanın dahi, nasıl ruhsal rahatsızlıkları ortaya çıkardığının KONDA’nın “Kürt meselesinde algılar ve beklentiler” adlı 2011 yılında yaptığı çalışmaya göre; her on Türkten biri, her beş Kürtten biri son 30 yılda ailesinden veya tanıdıklarından birilerinin çatışma ortamı sonucunda yaralandığı veya öldüğünü söylemiş. Bu süreçte Kürtlerin % 18’I göç etmiş.

ÖLÜMLER BİTERSE YASIMIZI YAŞAMAYA BAŞLAYABİLİRİZ

Kürt Sorunu 30 yıldır devam ediyor. 40 bin insanımız öldü. Tarafların nesiller boyu unutamayacağı travmatik anıları ortaya çıktı. Karşılıklı ölümcül anlatılar ve hikayeler oluştu. Ruhlarımız acılarla doldu. Ancak çatışmasızlık ortamında ruh hallerimizin iyileşmesi mümkün olabilir. İyileşme için öncelikle ölümlerin kalıcı olarak durması gerek.

İki gün önce, Öcalan’ın PKK’ya yönelik Türkiye içinde silah bırakma kararının alınması için PKK’yı kongre yapmaya çağırması, çözüm süreci için önemli bir aşama. Eğer silahlı çatışmalar biter, yeni ölümlerin olmayacağını bilirsek “yasımızı yaşamaya” başlayabiliriz.

[Star, 2 Mart 2015]

Etiketler: