Mısır’da Çatırdayan Cunta ve Türkiye

Sadece Mısır halkının değil Mısır elitlerinin de Erdoğan'a sempati duyduğu bir ortamda Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerin kopmasından bahsetmek gerçekçi olmaz.

Mağdur tarafların en az hasarla atlatması beklenen Mısır’daki değişim, tahmin edilenden çok daha sert ve ağır bir askeri müdahaleye dönüşerek, demokratik süreci kesintiye uğrattı. Cumhurbaşkanlığı Muhafızları Alayı’nın önündeki katliam ise, cunta ve Mısır halkı adına önemli bir kırılma noktası olarak kayda geçti.

Atanmış Cumhurbaşkanı Adli Mansur, 9 Temmuz 2013 tarihinde yeni bir Anayasa Beyannamesi yayınladı. Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet, Cemaatül İslamiye tarafından kurulan Bina ve Kalkınma Partileri Beyanname’yi tamamen reddederken, Selefi Davet’in siyasi kanadı Nur Partisi kabul edilebilir buldu.

Muhammed el Baradey ve Amr Musa, beyannameye olumlu yaklaşmakla birlikte, seçimler konusundaki maddelere itiraz etti. Beyannameye en sert tepki tahmin edileceği gibi Hürriyet ve Adalet Partisi’nden geldi. Parti, seçimleri boykot etme tehdidinde bulundu ve Mursi’nin serbest bırakılmasını istediğini tekrarladı.

Mısır’ın ikinci büyük siyasi partisi Nur, askerin ilan ettiği yol haritası sürecinin içinde kalmayı tercih ediyor. Cumhuriyet Muhafızları Alayı’nın önündeki katliamın ardından “yol haritasından” çekildiğini açıklayan Parti yönetimi, Suudi Arabistan’ın baskısının ardından geri adım attı.

Bu sürece destek veren siyasiler arasındaki ilk çatlak, Anayasa Beyannamesi’nde belirdi. Temerrud Hareketi bile Beyanname’ye tepki gösterdi. Daha önce Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib ve Kıpti dini lider Tavadros, tutuklamalara karşı çıkmıştı. Muhafız Alayı Kaliamı’na karşı tavır takınan iki din adamının da uzlete çekilmesi dikkat çekti.

Mısır’daki gelişmeleri, 30 Haziran öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Demokratik süreç kesintiye uğramış ve seçimlerle iş başına gelen ilk cumhurbaşkanı, demokrasi dışı yöntemlerle alaşağı edilmiştir. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu süreçte Müslüman Kardeşler’in mücadelesini barışçıl yollarla sürdürmesi meşrudur ve takdir edilmektedir.

Bu sürece destek verenler, “fulul” olarak ifade edilen Mübarek yandaşlarının sahneye tekrar çıkmasının ardından tutumlarını gözden geçirmeye başladı. 6 Nisan Değişim Hareketi, katliamın ardından yönetime tepki gösterdi. Ayrıca, 6 ay gibi kısa bir sürede anayasa referandumu, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Bu süreç İhvan’ın lehinedir. Uzlaşma sağlanabilirse, Müslüman Kardeşler tekrar toparlanma fırsatı yakalayabilir.

MUHAMMED NECİB’İN HAZİN SONU

1952 Hür Subaylar Devrimi’nin ardından Mısır’da iş başına gelen ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Necib’tir. Necib, darbeci arkadaşları tarafından bir buçuk yıl sonra görevinden azledilerek ev hapsine alındı. Birkaç gün sonra çıkacağı söylenen Zeyneb el Vekil Villası’nda tam 30 yıl ev hapsinde tutuldu. Mübarek dönemine kadar, adı ders kitaplarında “Mısır’ın ilk Cumhurbaşkanı” diye bile yazılmamıştır. Almanya’da ölen oğlunun cenazesine gitmesine izin verilmeyen Necib, yıllarca kendi çamaşırını yıkamak zorunda kalmıştır. Necib’in “Bu şekilde görevden alınırsam Sudan Mısır’dan ayrılır” sözü unutulmamıştır. Öyle de olmuş Sudan Mısır’dan koparılmıştır.

Bazı kulislerde Mursi’nin geri dönme ihtimali konuşulmaktadır. Mursi’nin tekrar görevine dönmesi ihtimalinin hayali bile zor. Bu cılız ihtimal gerçek olsa dahi, görevde kalamaz. Bu süreçte önemli olan, Mursi’nin Necib gibi hapsedilmemesi ve özgürlüğüne bir an evvel kavuşmasıdır.

MÜDAHALEDEN SONRA TÜRKİYE – MISIR İLİŞKİLERİ

50’li yıllarda iki ülke arasındaki ipler büyük oranda kopmuştu. Bu dönem, Mübarek’in 1983 yılında Osmanlı arşivlerinden Taba’nın haritasını istemesi ve Türkiye’nin olumlu tutumuna kadar takriben 30 yıl sürdü. İki ülke arasındaki ilişkileri tekrar başlatan Özal ve kapılarını Türk öğrencilere seksenli yıllarda açan El Ezher’dir. İlişkiler, AK Parti döneminde daha da arttı ve 25 Ocak Tahrir Devrimi’nin ardından İhvan’ın işbaşına gelmesiyle zirve yaptı.

Müdahaleden sonraki bu kritik dönemde, Türk dış politikasının uluslararası ilişkilerdeki “gri” alanı en iyi şekilde kullanacağı öngörülmelidir. Mısır halkının yanı sıra, elitlerin de Türkiye ve Erdoğan sempatisi unutulmamalıdır. Türkiye sadece İhvan değil, Mısır’daki bütün kurumlar tarafından ilham kaynağı bir ülkedir.

[Sabah Perspektif, 13 Temmuz 2013]

Etiketler: