Mısır’da 3 Temmuz Darbesi ve Sina’ya Etkileri

Mısır devleti ile yaklaşık 30 yıldır kavga eden Sina bölgesi sakinlerinin İhvan'a destek vermesi gerekçe gösterilerek, İhvan bir anlamda, darbecilerin kullandıkları terör ve şiddet söylemlerinin kıskacına çekilmek istenirken, bu destek nedeniyle devlet ile Sina arasındaki makas daha da açılıyor.

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye uluslararası destekli askeri darbe yapılmasının ardından ülke meydanlarında darbecilerin beklemediği bir sivil mukavemet ile Mursi yanlıları sokaklara ve meydanlara döküldü. Darbenin hiçbir olumlanacak ve meşrulaştırılacak tarafı olmasa da, özellikle bazı Körfez ülkeleri ve Batılı ülkelerden aldığı cesaret sebebiyle Mısır ordusu darbeyi gerekçelendirmeye yönelik kampanyalara girişti. Ordunun yönettiği fakat darbe destekçisi medya organlarının başrol oynadığı bu operasyonlardan en önemlisi, İhvan’ı şiddet çemberine çekme ve asker ile baltacıların mermilerine karşılık vermeyen Müslüman Kardeşler’e ‘radikal’ imajı yükleme çabasıdır.

Darbecilerin kendilerini meşrulaştırmak istemelerine dönük bir diğer çaba ise Mısır’ın sorunlu bölgesi Sina üzerinden gerçekleşiyor. Sina’nın, hem Mursi’nin kazandığı Başkanlık seçimlerinde Mursi’yi desteklemesi hem de tüm Mısır’a yayılan Mursi’ye destek gösterileri kervanına katılması, Mısır’daki darbecilerin eline kullanabilecekleri bir koz vermiş bulunuyor. Zira Mısır devleti ile yaklaşık 30 yıldır kavga eden ve artık radikal/marjinal çatışmacı gruplarıyla pekişmiş bir imajı olan Sina’nın İhvan’a destek vermesi gerekçe gösterilerek, İhvan bir anlamda, darbecilerin kullandıkları terör ve şiddet söylemlerinin kıskacına çekilmek isteniyor. Sina’nın Mısır devleti ile kavgası çok eski ve farklı bir boyutta olmasına rağmen, darbeciler Sina üzerinden yürüttükleri karalama kampanyasıyla İhvan’a yeni bir anlam yüklemeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Sinalı grupların desteği, İhvan’a karşı yapılan darbenin ardından Müslüman Kardeşler’e karşı bir baskı unsuru olarak kullanılmaya başlandı bile.

SİNA NEDEN ‘SORUNLU’ BİR BÖLGE?

Sina bölgesi coğrafi konumu başta olmak üzere birçok yönden Mısır için en önemli ve etkili bölgelerinden biri. Aynı zamanda bir yarımada olan bölgenin, siyasi arenada sürekli sorunlu bir bölge olarak yansıtılmasının perde arkasında birçok neden var. Mısır’ın İsrail ile olan kara sınırının tamamına ev sahipliği yapan Sina’nın yaklaşık 40 yıldır güvenlik ve kalkınma alanlarındaki geri kalmışlığı, bölgenin problemlerini her geçen gün artırıyor.

Son yıllarda devletin Sina’ya uyguladığı güvenlik politikaları sebebiyle şiddetin ve gerilimlerin dozu sürekli olarak artarken, bölgede yaşayan vatandaşların rejim tarafından ‘daimi sanık’ ve ‘bitmek bilmez tehdit’ unsuru olarak algılanması bölgedeki krizi perçinleyen bir diğer unsur. Özellikle 2004-2006 yılları arasında Mısır’ın turistik bölgelerinde patlamalar yaşandığında, gerçekleştirilen güvenlik soruşturmalarında hedef tahtasına Sinalılar konulmuş ve yüzlerce kişi masum olduğu halde tutuklanarak hapishanelere gönderilmişti. Suçsuz Sinalılara sorgulamalar esnasında rejimin güvenlik birimleri tarafından aşağılayıcı ve acımasız davranılması ve işkence yapılması bölge halkının hafızasında önemli bir yer edindi.

Rejimin geçmişte Sina halkına yönelik bu tarz muameleleri, devlete karşı büyük bir öfkenin birikmesine ve bu duyguların da devlete karşı intikam hissine dönüşmesine sebebiyet verdi. 30 yıl boyunca Sina’nın toplumsal yapısını iyi okuyamayan Mübarek yönetimi, Sina’da halkın çoğunluğunun devletin kontrol edemeyeceği kabileler ve aşiretlerden oluştuğunu göz ardı etti. Sinalılar kendilerini koruyabilmek adına bir refleks geliştirerek kabileleri devlet yönetiminden daha fazla önemsedi ve sonuç olarak kabileler bölgede epey güçlenerek önemli birer aktör seviyesine gelmeye başladı. Zira Sina’daki halkın yüzde 98’i Arap Bedevilerden ve köklü kabilelerden oluşuyor. Dolayısıyla, bu gelişmeler devlet ile Sina halkı arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine ve bölgede devlet otoritesinin sıfırlanmasına neden oldu.

İSLAMCILIK DEĞİL, DEVLETE ÖFKE YAYGIN

Diğer yandan, asker ve polisin vatandaşın tepkisine güç kullanarak karşılık vermesi ve halkı sürekli baskı altında tutması askere karşı halk nezdinde nefret oluşmasını sağladı. Sina sakinleri dolayısıyla, Bedevilerin devlete bağlı silahlı güçlerle 30 senedir sürekli çatışmalar yaşaması, gerilimin bölgede artık ‘normal’ karşılanmasını sağlayarak Sina’nın sorunlu bölge imajının daha da pekişmesini sağladı.

Sina meselesinde en çok tartışılan meselelerden biri de “turistik yerlerde yapılan patlamaların radikal İslami gruplar tarafından ideolojik amaçlarla yapıldığı” iddiasıdır. Bunu iddia edenler, Sina’yı tanımamakta ve bölgenin devletle yaşadığı ve uzun yıllardır süren sorunları yok saymaktadır. Zira o grupların gündeminde İslamcı ideolojiden daha fazla devlete karşı intikam duyguları hâkimdir. Bunun en temel nedenini ise şiddet uygulamalarına başvuran devlet yöneticilerinin sayısız hataları oluşturmaktadır; dolayısıyla bu hatalar bölgede çeşitli radikal grupların belirmesini de beraberinde getirmektedir. Buradan hareketle, şiddetin zeminini rejimin kendi elleriyle bizatihi oluşturduğunu net olarak ifade edebiliriz.

CAMP DAVİD’İN OLUŞTURDUĞU BOŞLUK

Sina’yı sorunlu kılan önemli nedenlerden bir diğerini ise 1978’te Mısır-İsrail arasında imzalanan Camp David anlaşması oluşturmaktadır. Anlaşma sonuçlarının, o tarihten bu yana Sina’da yaşanan krizin boyutlarına derin etkisi olduğu muhakkak. Mısır ordusu bu anlaşma uyarınca Sina arazilerinde sadece belli sayıda asker bulundurabiliyor. Bu da, güvenlik güçlerinin bölgedeki varlığının zayıflamasına önemli bir faktör teşkil ederken, kabilelerin ise bu güvenlik boşluğundan istifade etmesini sağlıyor. Dolayısıyla Camp David anlaşması, Sina yarımadasının bir nevi Mısır devletinin tam olarak kontrolünde olmasını imkânsız kılıyor. Buna bir de devletin bölgeye yönelik yanlış politikaları eklenince, Sina’daki güvenlik sorununun nedenleri tam olarak ortaya çıkarken, sorunun kısa vadede çözülmesini de zorlaştırıyor.

‘KALKINAMAYAN ZENGİN’ SİNA

Uzun yıllardır devletin ihmal ettiği bir bölge olan Sina, büyük oranda işsizlik sorunu yaşıyor. Bugüne değin devletin bölgeyi kalkındırmak gibi bir sorunu hiç olmadı; Mübarek rejimi toplumun şikâyet ettiği sosyal ve ekonomik krizlere çözüm üretmeye yönelik önlem almaya yanaşmadı. Bu durum elbette ki Sinalılar nazarında devlete olan güvensizliği arttırdı.

Hâlbuki Mısır’ın en stratejik konumuna sahip Sina yarımadasının üç tarafı iki deniz ve bir körfez ile çevrili. Sina’nın denize olan kıyılarının uzunluğu Mısır’daki kıyıların toplamının yüzde 30’unu temsil ediyor. Sina aynı zamanda Mısır’ın en mühim maden yataklarından birini oluşturuyor. Özellikle batı Sina bölgesinde petrol bulunurken, doğuda da bakır, fosfat, demir, kömür, magnezyum ve uranyum gibi zengin madenler yer alıyor.

Bütün bu imkânlara rağmen Sina’da halka temas edecek herhangi bir kalkınma planı ve çalışması yapılmadı. Mübarek rejiminin hüküm sürdüğü 30 sene boyunca Sina hep geri planda bırakılarak göz ardı edildi. Mısır rejimi için bir güvenlik sorunu teşkil ettiği düşünülerek Sina’nın gelişmesi ve kalkınması adına dikkate değer hiçbir çaba sarf edilmedi.

Etiketler: