Geçmişten Geleceğe Belediyeler ve Yerel Hizmetler

Belediye ifadesi tanımlanırken kullanılan çok önemli bir metafor vardır: Doğumdan ölüme insanların her anında en yakın kamu idaresi. Günümüzde pek çok belediyenin sloganı haline gelmiş bu ifade aslında belediyelerin önemini vurgulamak için çok anlamlı.

Belediye ifadesi tanımlanırken kullanılan çok önemli bir metafor vardır: Doğumdan ölüme insanların her anında en yakın kamu idaresi. Günümüzde pek çok belediyenin sloganı haline gelmiş bu ifade aslında belediyelerin önemini vurgulamak için çok anlamlı.

İşte hayatın her alanında ve anında etkisini hissettiğimiz bu idarelerin Türkiye’deki gelişim çizgisi de oldukça hareketli. Etimolojik köken olarak belediye, belde/bilad kelimeleriyle ilişkili.[1]. Tanzimat döneminde türetilmiş olan bu kavram, “yaşanılan yere dair” anlamını taşıyor. Dolayısıyla yaşam alanlarına yönelik hizmetler “beledi”, bu hizmetleri görenler ise “belediye” olarak anılıyor. Bu zengin türetme dahi belediyelerin bireyler için anlamını ortaya koymaya yetiyor.

Tanzimat döneminde türetilen bu ifade öncesinde de muhakkak yaşam alanlarına yönelik hizmetler söz konusu. Ancak bu hizmetlerin daha çok vakıflar, loncalar, kadılar, belirli dönemlerde ayanlar ve/veya mahallelerin kendi içindeki örgütlenmeleriyle gördürüldüğünü söylemek mümkün. İşte bu geleneksel dönemden reform dönemine geçiş konusu, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla işlevsizleşme, 1826 yılında İhtisab Nȃzırlığı ve taşrada İhtisab müdürlükleri deneyimleri üzerinden hikâyeleştirilebilir. Yine istenilen başarının yakalamaması üzerine 1854 yılında Evkaf Nezareti’nin kurulması ve Tanzimat’ın ilanından sonra yeni düzenlemeler ve modernleşme sürecinden bahsedilebilir. Tabi bu deneyimlerden de istenilen sonuçların elde edilememesi üzerine, Tanzimat’ın ruhuna uygun olarak Batı tipi modellemelere yönelişin arttığı görülebilir.

Dolayısıyla görüldüğü üzere genel anlamda güncel belediyecilik yapımızın en temel taşları 19. yüzyılda atılmıştır. Bu doğrultuda Osmanlı’dan günümüze belediyecilik anlayışı dönemsel gelişmelere bağlı olarak değişmiş ve dönüşmüştür. Ancak temel itibariyle kurumlar, kurumsal yaklaşımlar ve ana hizmet başlıkları bir çizgi içerisinde devam etmektedir. Günümüzde İstanbul’da bir semt adı olan Şehremaneti deneyimleri bu açıdan özellikle zikredilmelidir. Galata ve Beyoğlu bölgesini kapsayan beledi hizmetlerin başarıları da yine bu döneme dair önemli tecrübelerdendir. İşte bu tecrübelerden hareketle hazırlanan 1877 Dersaadet Belediye ve Vilâyet Belediye Kanunları 1930 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Belediye reisi ve meclisinden oluşan yapıların görevleri; imar, bayındırlık, temizlik, emlak tahriri, pazar kontrolü, itfaiye gibi başlıklar altında toplanabilir. Görüldüğü üzere belediyelerin temel nitelikleri bu dönemde aşağı yukarı belirlenmiştir.

Cumhuriyet de bu mirası temel alarak belediye sistemini kurgulamıştır. Osmanlı döneminde çıkarılan vilayet yönetimine dair kanunlar genel olarak 1930 yılında çıkarılan “1580 sayılı Belediye Kanunu”na kadar yürürlükte kalmıştır. 1580 sayılı kanunla belediyelerin hizmetlerine yönelik kimi yetkileri merkeze devredilmiş, ancak belediye başkanının yerel meclis tarafından seçilmesi öngörülerek yerele doğru bir yetkilendirme gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1924 yılında Ankara Şehremaneti kurulmuştur. Ayrıca Ankara’nın başkent niteliği kabul edilmiş ve Türkiye’nin yönetim yapısı 1924 Anayasası ile vilayetler, kazalar ve nahiyeler şeklinde düzenlenmiştir. 1954 yılında 1580 sayılı kanunda yapılan değişiklikle İstanbul’un vilayetin ve belediyenin bütünleşik yapısı ikiye ayrılmış ve ikili yönetime geçilmiştir. 1961 Anayasası ile yerel yönetimler il, ilçe ve köy olarak sınıflanarak kamu tüzel kişileri olarak tanımlanmıştır. 1963 yılında belediye başkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi yönünde yasa değişikliği gerçekleştirilmiştir. 1982 Anayasasında ise yerel yönetimler “il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere (…) oluşturulan kamu tüzel kişileri” olarak tanımlanmıştır. Ayrıca büyükşehir belediyelerini oluşturacak anayasal altyapı hazırlanmıştır. Bundan sonraki süreçte ise özellikle büyükşehir belediyelerin kuruluş dönemi olarak adlandırılabilecek 1980-2004 döneminden bahsetmek mümkündür. Ancak 2004 sonrası doğrudan yerel yönetimler ilgili pek çok ciddi reform yapılmış ve özellikle belediyelerin mali ve idari yönlerden güçlendirilmesine yönelik adımlar atılmıştır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu bu yönden gerçekleştirilen en önemli reformlardandır.

Yukarıda da farklı dönemler itibariyle tanımlandığı üzere, Türkiye tarihindeki yerel yönetim dönüşümlerini süreçsel sınıflamalar altında ele almak mümkündür. İlk dönem, Kurtuluş Savaşı sürecinde yaşanan gelişmeler bağlamında 1920-1923 dönemidir. Ardından Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan ikinci dönem 1930 yılında Belediye Kanunu’nun çıkmasıyla tamamlanmıştır. Üçüncü dönem, çok partili siyasal hayat deneyimlerini, hızlı şehirleşmeyi ve bu şehirleşme sonucu ortaya çıkan ihtiyaçlara dayalı olarak gelişen belediye dönüşümlerini içeren 1950-1960 yıllarını da içeren ve 27 Mayıs Darbesiyle son bulan 1930-1960 dönemidir. 1960-1980 yıllarını kapsayan iki darbe arası dönem, şehirlerde yoğun dönüşümlerin yaşandığı dördüncü dönemdir. 1980-2004 arası dönem ise büyükşehir modelinin ortaya çıktığı ve geliştiği bir dönem olarak tanımlanabilir. Yine bu dönemde 2002 yılında başlayan AK Parti iktidarıyla birlikte yerel yönetimlerde çok önemli reform hareketleri başlatılmış ancak ilk büyük reformlara dair kanun tasarıları Cumhurbaşkanı vetoları nedeniyle yasalaşamamıştır. 2004-2012 dönemi ise bu reformların peyderpey hayata geçtiği bir aralık olarak altıncı döneme tekabül etmektedir. Son olarak 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’yla belediyeler açısından Türkiye’de yeni bir döneme geçiş yapılmıştır.

2012 yılından bugüne yerel yönetimlerde olası değişimler halen tartışılmaktadır. Bir yandan iç ve dış göçlerle artan nüfuslar, diğer yandan dijitalleşen yönetim süreçleri ve akıllı şehirleşme, buna ek olarak iklim değişiklikleri, afetler, değişen vatandaş beklentileri gibi pek çok etken bu reform hareketlerini tetiklemektedir. Değişen dünyaya uyum sağlamak noktasında hem yerel idarelerin dönüşmesi hem hizmet anlayışının gelişmesi oldukça elzemdir. Bu açıdan yerel yönetimlerin dönüşümü bitmeyen bir süreç ve sürekli bir ihtiyaç alanıdır. Önümüzdeki yerel seçimler sürecinde de bu konular tartışılmaya devam edecektir.

[1] İlber Ortaylı, “Belediye”, İslâm Ansiklopedisi, 5. Cilt, (İstanbul: TDV, 1992), s. 398-402, https://islamansiklopedisi.org.tr/belediye (11.10.2023).

[2] Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Döneminde Modern Belediyeciliğin Doğuşu: Yerel Yönetim Metinleri, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2010), s. 2-3.

[3] Ayrıntılı bir değerlendirme için bakınız: Tarkan Oktay, (2020), “1920-2020 Döneminde Türkiye’de Belediyelerin Gelişimi”, Medeniyet Araştırmaları Dergisi, 5, (2), s. 171-223.

[Sabah, 4 Kasım 2023]

Etiketler: