Reisi’nin Ziyareti ve Yeni Bölgesel Denklem

|
Türkiye-İran ilişkilerinde geleneksel rekabet ve iş birliği dengesinin belirleyiciliğini sürdürdüğü ancak bölgesel çatışma dinamiklerinin alevlendiği bir …
  • Türkiye-İran ilişkilerinde geleneksel rekabet ve iş birliği dengesinin belirleyiciliğini sürdürdüğü ancak bölgesel çatışma dinamiklerinin alevlendiği bir dönemde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin yaklaşık bir yıldır defalarca ertelenen ziyareti nihayet 24 Ocak'ta gerçekleşti. Ziyarete son derece olumlu bir atmosfer damgasını vurdu. Tarafların karşılıklı açıklamaları, ekonomi başta olmak üzere muhtelif alanlarda ilişkileri ilerletmek istediklerini gösteriyor. İletişim, güvenlik, enerji, sanayi, ticaret, ulaştırma, kültür gibi alanlarda imzalanan 10 adet anlaşmayla iş birliğinin yol haritası çizildi. Ortadoğu'nun kadim devlet geleneğine sahip bu iki ülkesinin bölgede istikrar, güvenlik ve ekonomik refahı artırma doğrultusunda iş birliklerini geliştirme adımları atmaları, şüphesiz ki bölgeyi dışarıdan dizayn etmeye çalışan aktörlere verilen etkili bir cevaptır.
  • PKK son dönemlerde Irak'ın kuzeyindeki dağlık alanlarda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nin ileri üslenme bölgelerine yönelik terör saldırıları gerçekleştirdi. 22-23 Aralık'ta Hakurk ve Metina bölgelerinde, 12 Ocak'ta ise Zap'ta peş peşe gelen terör saldırıları akabinde Türkiye'nin "Cezalandırma Harekatları" başladı. Ancak bazı kesimler tarafından kamuoyunda manipülatif şekilde "Irak'ta ne işimiz var?" sorusu üzerinden bir tartışma var edildi.
  • Reisi’nin ziyareti Türkiye-İran ilişkileri açısından nasıl bir siyasi bağlamda gerçekleşti? Ziyaret kapsamında hangi konular ele alındı? Bu ziyaretin taraflar açısından önemi nedir? Karşılıklı açıklamalar nasıl bir sonucu işaret ediyor? İki ülke ilişkileri önümüzdeki dönemde nasıl şekillenecektir?

Bu Konuda Daha Fazla :

  • Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) operasyonel yetkinlik ve derinliğini artırdığı son yıllarda icra ettiği operasyonlarla göz önüne serilmiştir. Teşkilat bir yandan yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadele operasyonlarında aktif olarak rol alırken diğer yandan uluslararası casusluk faaliyetlerinin önlenmesine yönelik de efor sarf etmektedir.

  • 97. yıl dönümünü kutlayan Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türkiye'nin yükselen bölgesel güç profili ve derinleşen uluslararası jeopolitik portföyünün en fazla öne çıkan kurumlarından biri oldu. Özellikle 2010 yılından itibaren Türkiye'nin istihbarat doktrini ve pratiklerinde fark edilebilir bir değişim ve dönüşüm gerçekleşti. Arap Baharı'nın patlak vermesiyle birlikte Türkiye'nin güvenlik ve stratejik ortamında yaşanan kapsamlı dönüşüm ve yeni oluşan tehdit ortamı, Türkiye'nin bütüncül bir stratejik dönüşüm geçirmesini zorunlu kılmıştı. Özellikle Suriye iç savaşının neden olduğu meydan okumalar, Türkiye'nin kritik alanlarda devlet kabiliyetlerini geliştirmesini bir zorunluluk haline getirmişti. Asimetrik tehditlerin çoğalması ve çeşitlenmesi, terörün Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden öncelikli tehditlerin başında gelmesi ve bölgenin adeta istihbarat savaşlarının merkezine dönüşmesi, Türkiye'yi askeri ve istihbarat alanında yeni bir politika benimseye sevk etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politika, güvenlik ve savunma sanayi alanlarındaki devrimsel adımları istihbarat alanında da atıldı ve Türkiye stratejik önceliklerini belirleyerek buna uygun istihbarat kabiliyet ve kapasitesini geliştirdi.

  • Dünyanın tehlikeli gidişatını Türkiye'nin nasıl okuduğunu anlamak için MİT'in 97. kuruluş yıl dönümünden verilen mesajları gözden kaçırmamak gerekir.

  • Geçtiğimiz pazar günü Ankara'da İçişleri Bakanlığına yapılan PKK saldırısı üzerine bu hafta içinde Türkiye, Suriye ve Irak'ta hava operasyonları gerçekleştirdi. Bu süreçte bir açıklama ve bir fotoğraf karesi çok dikkat çekti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York seyahati, BM sisteminin reformu konusunu yeniden gündem yaptı. Genel Sekreter Guterres ve ABD Başkanı Biden'ın da bu yapının artık çalışmadığı yönündeki açıklamaları Erdoğan'ın uzun süredir seslendirdiği "Dünya beşten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" çağrısının yerleşmekte olduğunu gösteriyor.