This handout photo provided by the Turkish Presidential Press Office and released on July 25, 2016 shows Turkey's President Recep Tayyip Erdogan (L) shaking hands with Chairman of Republican People's Party Kemal Kilicdaroglu (C), as Turkey's Chairman of the Nationalist Movement Party (MHP) Devlet Bahceli (R) looks on during a meeting with leaders of Turkey's main political parties in Ankara. Turkish authorities on July 25 issued arrest warrants for over 40 journalists in a new phase of the controversial legal crackdown after the failed coup, as President Recep Tayyip Erdogan was to host opposition party chiefs for an unprecedented meeting. Over 13,000 people have been detained so far in a vast sweep in the wake of the July 15 coup bid, which the authorities blame on the reclusive US-based Islamic cleric Fethullah Gulen. / AFP PHOTO / TURKISH PRESIDENTIAL PRESS OFFICE / KAYHAN OZER / XGTY / RESTRICTED TO EDITORIAL USE - MANDATORY CREDIT "AFP PHOTO / TURKISH PRESIDENTIAL PRESS SERVICE / KAYHAN OZER" - NO MARKETING NO ADVERTISING CAMPAIGNS - DISTRIBUTED AS A SERVICE TO CLIENTS

Önce Adalet

Partiler arası uzlaşmanın yargı ile başlamasını değerli buluyorum. Zira devlet kurumlarına çöreklenen FETÖ'nün Türkiye demokrasisine birçok zararı oldu. En tehlikelisi adalete ilişkin verdiği zarar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız” cümlesiyle tüm siyaset kurumu adına formüle ettiği uzlaşma iklimi genişlemeye devam ediyor.
Erdoğan bu yeni iklimin genişlemesinde ön alırken muhalifleri de uzatılan ele karşılık veriyor. En son örneği Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu ile Beştepe Külliyesi’nde görüşmesi ve verilen olumlu mesajlar.
Güncel siyasetin polemiklerinde kaybolmasını istemediğimiz bu yeni siyasi olgunluk aslında karşı konulamaz iki gerçekliğin fark edilmesiyle irtibatlı.
İlki, siyasi aktörler, iktidarıyla muhalefetiyle, kendi sınırlarını gördüler. Hatırlayalım, 15 Temmuz’a kadar siyasette rekabetin ve çekişmenin her türlüsünü görmüştük.
İhtilaflarımızı ortalama bir demokrasinin kaldıramayacağı şiddetle yaşamıştık. Söylenmedik laf, hakaret kalmadı…
Ve o gece “eğer darbe başarılı olursa…” diye başlayan sorularla sahici bir muhasebenin içine girdik. Kaybettiklerimizi ve artık kaybedemeyeceklerimizi idrak ettik.
Saygıyı, uzlaşmayı, ortak aklı, demokratik olgunluğu yitirmiştik. Ancak hepsinden önemlisi devletin ve bir arada yaşamanın temeli olan adalet hissini zedelemiştik.

***

İkinci somut gerçeklik ise tarihimizde ilk defa bir darbenin milletin sivil direnişiyle engellenmesi.
Bu siyaseti çepeçevre kuşatan yeni bir demokratikleşme dalgası.
İşte bu yeni dalga hem vatanı, demokrasiyi korudu hem de siyaset kurumuna yeni bir başlangıç yapma fırsatı tanıdı.
O destansı gecede başlayan “ülkemizin bütünlüğü ve bekası tehlikede” hissiyatı son üç yılın kutuplaşma reflekslerini, küskünlüklerini tamir etmekle kalmıyor. Kanlı darbe girişimini bastıran sivil- demokratik direniş vatan sevgisinde birleştirdiği siyasetçileri yapıcı bir istişare ve müzakere ortamına götürüyor. Hükümetin, muhalefetin olağanüstü hal kararnamelerine eleştirilerini önemsemesi ve yargı konusunda anayasa değişikliği çalışmalarına başlanması bu ortamın ilk somut ürünleri.

***

Partiler arası uzlaşmanın yargı ile başlamasını değerli buluyorum. Zira devlet kurumlarına çöreklenen FETÖ’nün Türkiye demokrasisine birçok zararı oldu.
Saymakla bitmez. Ancak en tehlikelisi adalete ilişkin verdiği zarar.
Emniyet- yargı bürokrasisinde kurduğu gizli yapılanma ile devlet kurumlarının tarafsızlığı ve yargının işleyişi açısından adalet hissini derinden yaraladı. Siyasetin korkularını ve çekişmelerini kullanan FETÖ 2007’den itibaren adım adım adaleti çöküşe götürdü.
Ergenekon davasından 17-25 Aralık operasyonlarına kadar her türlü yalan ve kumpasa başvurarak bir arada yaşamanın temeli olan güven hissini zedeledi.
İktidar- muhalefet ilişkileri de işte söz konusu adalet ve güven kaybı sebebiyle derin bir türbülansa girdi. Türbülanstan çıkış da devlet kurumlarının yeniden inşası ile mümkün. Öncelikle de yargının tarafsızlığı ve adilliği tesis edilerek. Toplumu kuşatan yeni bir adalet arayışı devlet ve demokrasimize ruh üfleyebilir. Zira kurumların etkinliğinin de birlikte yaşamanın da anahtarı adalet ve karşılıklı güven hissi.
Siyaset kurumunun bugünkü uzlaşma ve işbirliği ortamını titizlikle koruması lazım.
Kurumlar reform sürecinden geçerken yeni korkuların üretilmemesi gerekir.
Ne iktidar ne muhalefet devlet kurumlarını ele geçirebilecek bir konumda.
15 Temmuz’da başlayan yeni demokratik dalga bu tür emellerin hepsini suya düşürecek kadar da güçlü.
Unutulmasın, FETÖ gibi “başarılı” bir örgütlenmeyi asıl çökerten yaptığı adaletsizliklere duyulan demokratik, insani tepkiydi.

[Sabah, 19 Ağustos 2016]

Etiketler: