Türkiye-Avrupa İlişkilerini Rasyonelleştirmek


  • Bitiş  :
  • Adres :

 

Türkiye-Avrupa İlişkilerini Rasyonelleştirmek

PANEL | 20 KASIM 2015

 

TARİH: 20 KASIM 2015 SAAT: 14:30 – 16:00 YER: SETA İstanbul

LCV ve DETAYLI BİLGİ İÇİN: 0212 395 11 00

Moderatör

Enes Bayraklı, SETA

Konuşmacılar
  • Saadet Oruç, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı
  • İrfan Kaya Ülger, Kocaeli Üniversitesi
  • Kemal İnat, SETA

“Türkiye-Avrupa ilişkilerini Rasyonelleştirmek” başlıklı panel SETA İstanbul’da yapıldı. Enes Bayraklı’nın moderatörlüğünü yaptığı panelde Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Saadet Oruç, Doç. Dr. İrfan Kaya Ülger ve Prof. Dr. Kemal İnat sunum yaptı.

Panelin açılış bölümünde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci ve güncel olaylar kapsamında Avrupa’nın içinde bulunduğu durum değerlendirilirken aynı zamanda Türkiye ve Avrupa arasındaki ilişkiler terör olayları, ilerleme raporu ve mülteci krizi bağlamında tartışmaya açıldı.

İlk konuşmacı olan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Saadet Oruç, Avrupa Birliği’nin varlık sebepleri olan demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi değerlerin adeta bir travmadan geçtiğini dile getirdi.  Oruç, Avrupa’nın tüm değerlerinin tekrar tartışılmaya başlandığını ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez AB’nin sıkıyönetim ve terör saldırıları olmak üzere iki önemli sorunla karşı karşıya olduğunu ifade etti.  Mülteciler konusunda Türkiye’ye baskısını artıran fakat külfet paylaşımı konusunda olumlu bir adım atmayan Avrupa’nın özellikle son mülteci kriziyle başa çıkmasının zorluğuna değinen Oruç, bu dar boğazda Türkiye’ye olan ihtiyaca vurgu yaptı. Saadet Oruç konuşmasına, seçim sonuçlarıyla birlikte tekrar istikrarı yakalayan Türkiye’nin Avrupa’nın da lehine olduğunu söyleyerek devam etti. “Terör örgütlerinin İslam’ı kullandığı böyle bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var” diyen Oruç, Avrupa’da artan İslamofobiye dikkat çekerek konuşmasını tamamladı.

Panelin ikinci konuşmacısı Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. İrfan Kaya Ülger, Avrupa Birliği’nin tıpkı Turan birliği ya da Türk birliği gibi bir hayalle ortaya çıktığını ve bu ütopyanın gerçeğe dönüşen bir proje olduğunu dile getirerek Avrupa Birliği entegrasyonunun başarısına vurgu yaptı. Başlangıçta AB’nin Türkiye’yi reddetmediğine fakat daha sonra çeşitli sebeplerle sürecin sürüncemede bıraktığına değindi. Parlamenter sistem ve demokrasi gibi kavramları önemseyen Avrupa’nın Berlin Duvarı’nın yıkılması, Sovyetler Birliği’nin dağılması gibi gelişmeler sonucunda genişleme ve işbirliği konusunda derinleşme alanlarında gerekli ivmeyi yakalayamadığını belirtti ve bu gelişmelerle oluşan boşlukta Çek Cumhuriyeti’nin ve Yugoslavya’nın öncelik kazanarak Türkiye’nin ikinci planda kaldığını söyledi.

 “Avrupa bize karşı ayrımcılığını sürdürdü” sözleriyle konuşmasına devam eden Ülger, Avrupa Birliği’nin fotoğrafına bakıldığında esasında bir hayal kırıklığı yaşandığını ve 2004’ten beri Avrupa’nın bir fetret dönemi içinde olduğunu belirtti.

İrfan Kaya Ülger bu fetret döneminin sebeplerini şu dört sebebe bağladı: Hür dünyadan gelmeyen on ülkenin AB’ye üye olmasıyla özellikle Sovyet sömürgesinde olanların bu entegrasyon döneminde zorlanması; 2005’te Fransa’da referandumla anayasanın reddinden sonra Avrupa’da bir arayış içine girilmesi; Türkiye ile 2005’te müzakere sürecinin başlamasıyla Avrupa sokaklarında “ne oluyor, nereye gidiyoruz” kaygılarının başlaması; 2008 Küresel Ekonomik Krizinin içinden hala çıkılamamış olması.

Son konuşmacı olan Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal İnat “Türkiye-AB arasındaki sorunların temel kaynağı karşılıklı yanlış algılardır” sözüyle konuşmasına başladı. Öngörülen AB üyeliği gerçekleşmemiş olmasına rağmen Türkiye’nin AB hedefinde bir sapma olmadığını kaydetti. Durumu AB açısından değerler ve kısa vadeli çıkarlar bağlamında ele almanın doğru olacağına değinen İnat daha sonra, AB projesinin başarısına atıfla ekonomik amaçlarla kurulsa da barışı hedeflediğini ve bunu da sağlayabildiğini vurguladı. AB’nin bu başarısının yanında, entegrasyon ve işbirliği konusunda Türkiye’yi bu kapsama dahil edememesini ise başarısızlık olarak niteledi.

İnat, mülteci sorununun 90’lı yıllardan beri var olduğunu, yalnız günümüzde daha ciddi bir boyuta ulaştığını aktardı. AB parlamentosuna en fazla üyenin ırkçı partilerden gittiğini hatırlatan Kemal İnat, böylece demokrasinin hakim olduğu bu bölgede halk nezdinde artan yabancı düşmanlığının seçmen talepleri doğrultusunda siyasi tabloya da sirayet ettiğini ifade etti. Aynı zamanda yabancı düşmanlığının son tahlilde kendilerine de zarar vereceğinin altını çizdi. Konunun devamında AB’deki rasyonel politikaların irrasyonel hale gelmeye başladığını ve söylemlerin de gittikçe sağa kaydığını belirtti.  Merkel’in Türkiye ziyaretinde mülteci krizine karşı tutumunu “size para verelim, mültecileri ülkenizde tutun” şeklinde özetleyen İnat, bu yaklaşımın irrasyonel ve samimiyetten uzak olduğunu ve dolayısıyla etkili bir çözüm sunmadığını dile getirdi. AB’nin güvenlik konusunda Türkiye’ye karşı patolojik bir tutum içinde olduğunu ve güvenliğini riskli gördüğü dönemlerde Türkiye’den kaçınma refleksi gösterdiğini belirtti.

Belli kesimlerden oluşan Türk diasporasının Almanya’nın Türkiye politikasını belirlemede yönlendirici olduğunu ifade eden Kemal İnat, bu sebeple yapıcı ve olumlu bir gelişme kaydedilemediğini söyledi.

Panel soru-cevap faslının ardından sona erdi.