Suudi Arabistan-İran Rekabetinin Bölgesel Yansımaları


  • Tarih : 22/01/2016
  • Saat : 14:30 : 01:00
  • Bitiş  : 22/01/2016
  • Adres :

 PANEL | 22 OCAK 2016

TARİH: 22 OCAK 2016 SAAT: 14:30 YER: SETA İstanbul

Moderatör Kemal İnat, SETA
Konuşmacılar
  • Ömer Behram Özdemir, Sakarya Üniversitesi
  • Abdullah Yegin, SETA
  • Mehmet Ali Büyükkara, İstanbul Şehir Üniversitesi

SETA İstanbul tarafından düzenlenen ve Prof. Dr. Kemal İnat’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara, Sakarya Üniversitesi’nden Ömer Behram Özdemir ve SETA İstanbul’dan Abdullah Yegin konuşmacı olarak yer aldı.

Prof. Dr. Kemal İnat, açılış konuşmasında, İran ve Suudi Arabistan’ı kastederek ülkelerin farklı iddialarının onları karşı karşıya getirdiğini belirtti. Ardından bu konu ile ilgili SETA’nın yayınlandığı Suudi Arabistan – İran rekabetinin bölgesel yansımaları adlı analizden bahseden İnat, İran-Suudi Arabistan rekabetinin, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Körfez Bölgesi, Afganistan ve Pakistan’da yarattığı çatışmaların altını çizdi.

Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara ilk konuşmacı olarak konunun mezhepsel yönüne değindi. Bu bir siyasal rekabet mi yoksa mezhepsel savaş mı sorusunu sorarak konuşmasına başlayan Büyükkara, yaşananın bir mezhepsel savaş olduğunu ancak aktörlerin siyasiler olduğunu belirtti. Mehmet Ali Büyükkara, İran ve Suudi Arabistan’ın, mezhepsel olarak siyasal yelpazenin iki ayrı ucunda durduğunu ifade etti. Suudi Arabistan’ın mezhepsel kökenlerine ve ideolojisine değinen Mehmet Ali Büyükkara, iki devletin de mezhepsel olarak nerede durduklarından bahsetti. Buna ek olarak, İran ve Suudi Arabistan’ı hem mezhepsel hem de ulus devlet olarak sıfatlandırabileceğimizi söyledi. Her iki ülkenin ideolojik kaynağının birbirinin tersi olan Şiilik ve Vahhabiliğe dayandığını ifade eden Büyükkara, bununla birlikte tarihsel olarak Vahhabiliğin kuruluşundan beri hedeflerinden birinin Şii toprakları olduğunu belirtti. Tarihsel olarak, arada sadece siyasi çekişmenin değil, bir kan davasının da var olduğunun altını çizen Büyükkara, 1803’te II. Suud Kralı’nın bir Şii tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü sözlerine ekledi. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan tarafından idam edilen Nimr el-Nimr’in Şii toplumunun önemli liderlerinden ve aynı zamanda bir aktivist olduğuna değindi. İran ve Suudi Arabistan’ı karşı karşıya getiren bir diğer meselenin 1979’daki İran İslam Devrimi’nden sonra İran’ın rejim ihracı politikası ile Körfez Bölgesi’nde etkili olma çabasının olduğunu belirtti. Ardından, hac mevsimlerinin, İran ve Suudi Arabistan’ı karşı karşıya getiren önemli bir vesile olduğunu söyledi. Büyükkara, 1987 yılında hac sırasında çıkan olaylarda yüzlerce İranlı hacı adayının Suudi Arabistan polisi tarafından öldürülmesini ve son zamanlarda yaşanan Mina faciasını buna örnek olarak gösterdi. Büyükkara son olarak, Şeyh Nimr’in idam edilmesinin, İran’daki mezhepsel infazları da akla getirdiğini sözlerine ekledi.

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Kemal İnat, Büyükkara’nın sözlerine ek olarak, her iki ülkenin de başka ülkelerdeki kendi mezheplerine yakın halkları kendi çıkarları için kullandıklarını ifade etti. Suudi Arabistan’ın gücünü değişik ülkeler üzerinde nüfuz kazanarak arttırmaya çalıştığına değinen İnat, Suudi Arabistan’ın silahlanma ve ekonomik olarak bölgede öne çıktığını söyledi. Kemal İnat, ABD-İran ilişkilerinin renginin değişmesinin, İran-Suudi Arabistan rekabetini arttırdığının altını çizdi.

Ardından panelin ikinci konuşmacısı olan Ömer Behram Özdemir söz aldı. Özdemir, “1979 İran Devrimi sonrası, İran ve Suriye yakınlaşması görülmektedir.” dedi ve İran – Suudi Arabistan rekabetinin, diplomatik ve askeri olarak iki yönünün olduğunu belirtti. Askeri yönden Suudi Arabistan’ın belli gruplar üzerinden politika yürüttüğüne değinen Özdemir, İran içinse hem dolaylı hem de doğrudan bir müdahalenin sözkonusu olduğunu ifade etti. Özdemir, İran-Suudi Arabistan rekabetinin, Suriye üzerinden yürütüldüğüne dikkati çekti ve “Hem İran hem Suudi Arabistan, savaşı bitirmekten ziyade birbirlerini yıpratarak daha çok sivilin ölmesine neden olmaktadırlar.” dedi. Suudlar için Bağdat-Şam-Beyrut hattındaki İran nüfuzunun tehdit algısını güçlendirdiğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Kemal İnat ise İran-Suudi Arabistan rekabetiyle ilgili olarak, “Bölgede tüm taraflarca kabul edilen bir arabulucu ülkeye ihtiyaç” olduğuna dikkat çekti.

Panelin son konuşmacısı SETA İstanbul’da araştırmacı olan Abdullah Yeğin oldu. Abdullah Yeğin, Afganistan ve Pakistan’ın, İran ve Suudi Arabistan rekabetindeki yeri ve önemine değindi. Afganistan’ın İran için tarihsel olarak önemli olduğunun altını çizen Yeğin, “Afganistan, İranlılara göre kültürel İran’ın bir parçasıdır.” dedi. Yeğin, Soğuk Savaş döneminde Suudi Arabistan’ın, Afganistan’ı SSCB’nin yayılmasını engelleyecek bir ülke olarak gördüğüne işaret etti. Ayrıca, İran için Pakistan, Güney ve Orta Asya’ya açılabilmek için önem teşkil etmekteydi. Yeğin sözlerine şöyle devam etti: “Pakistan’ın İran açısından bir diğer önemi otuz milyon civarında Şii’nin bu ülkede yaşamasıdır.” Afganistan’da Taliban’ı tanıyan üç ülkeden birinin Suudi Arabistan olduğunu belirten Yeğin, son olarak Afganlar açısından İran ve Suudi Arabistan’ın önemine değindi. SSCB ile savaş döneminde her iki ülkenin de Afganistan cihadına destek olduğunu ifade etti. Son olarak Abdullah Yeğin, “Afganistan ve Pakistan, İran – Suudi Arabistan rekabeti konusunda tarafsız kalmaya çalışsalar da, bu pek mümkün değil.” diyerek sözlerine son verdi.

Panel, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

PANELDE TANITIMI YAPILAN ANALİZİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

20160122190047_01

20160122190047_02

20160122190047_03

20160122190047_04

20160122190047_05

20160122190047_06

20160122190047_07