Katar Krizi ve Ötesi


  • Tarih : 14/06/2017
  • Saat : 14:00 : 16:00
  • Yer : SETA Ankara
  • Bitiş  : 14/06/2017
  • Adres : Nenehatun Cd. No:66 GOP/Çankara/Ankara

  • Moderatör : Can Acun, SETA
  • Konuşmacılar :Mehmet Koç, İran Araştırmaları Merkezi

    Ufuk Ulutaş, SETA

    Zekeriya Kurşun, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi

SETA Dış Politika Araştırmaları tarafından düzenlenen “Katar Krizi ve Ötesi” başlıklı panel 14 Haziran 2017 tarihinde SETA Ankara’da gerçekleşti. Katar krizinin Körfez siyasetine ve Ortadoğu’ya etkilerinin tartışıldığı panelin moderatörlüğünü SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun yaptı. Panelin konuşmacıları SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Uzmanı Mehmet Koç ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Tarih Bölümü Başkanı Zekeriya Kurşun oldu.

Moderatör Can Acun panelin açılışında krizin sadece Katar ile ilgili olmadığına ve bölgenin yeni bir arayış dönemine girdiğine vurgu yaparak Türkiye’nin büyük bir meydan okuma ile karşıya olduğunu” ifade etti.

Panelin ilk konuşmacısı FSMVÜ Tarih Bölümü Başkanı Zekeriya Kurşun, Katar’ın tarihi arka planı ile birlikte krize farklı boyutlarla yaklaşılması gerektiğini ifade etti. “Katar, Türkiye’nin bölgedeki tarihi derinliğini gösteren en önemli sacayağıdır” diyen Kurşun, krizin yaşandığı küçük coğrafi bölgede “kıyametin koparılmak istendiğini” savundu. Katar’ın dünyada önemli yatırımları olduğuna ve bu yatırımların önemli bir kısmının Türkiye’de olmasına dikkat çeken Zekeriya Kurşun, BM ve diğer güçlerin Bahreyn ve BAE gibi devletlere haksız bir şekilde destek çıkmasından dolayı, Katar’ın siyasi olarak farklılaşmak zorunda kaldığını belirtti. Kurşun ayrıca Katar’ın varlık zorunluluğundan dolayı Türkiye ile iş birliği yapmak zorunda olduğunu ifade etti.

Etkinliğin ikinci konuşmacısı İRAM Uzmanı Mehmet Koç, Katar krizinin başlamasının hemen ardından İran’ın bu olayda bir fırsat görüp değerlendirme yaptığını açıkladı. Koç, İran’ın bugüne kadar sağladığı kazanımlara karşı baskı geldiğinde bölge ilişkilerini yumuşatmaya çalıştığını ve bu fırsatlardan yararlanarak sürekli kendi yayılmacılığını sürdüreceğini belirtti. Koç ayrıca İran’ın Katar’a verdiği teminatlarla bu gerilimi derinleştirmeye çalıştığını savundu. Müslüman Kardeşler konusunda da İran’ın bu yapılanmayı kendi lehine kullandığını ileri süren Koç, Müslüman Kardeşlerin İran içerisinde yasal olarak geniş bir alanda faaliyet gösterdiğini ifade etti. Buna ek olarak Koç, “İran’ın Katar’ı sahipleniyormuş gibi görünüyor olması Türkiye ile de yakınlaşmaya çalışabileceği, stratejik değil taktikseldir” şeklinde konuştu.

Panelin son konuşmacısı SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, bölgedeki Arap olmayan ama bu krize önemli cevapları olan ülkelerin Türkiye, İran ve İsrail olduğunu ifade etti. İsrail’in politikası sessiz olsa da, verdiği mesajlarla Katar’a karşı sürdürülen operasyonda önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Ulutaş, Türkiye’nin genel politikasının ise kriz yönetimine dayalı olduğunu belirtti. Krizin yapay ve organik taraflarının olduğunu savunan Ulutaş, İran’ın taraftarlığını yapay olarak nitelendirirken, bu ülkenin Suriye’de konusunda Katar vekilleriyle aktif bir çatışma halinde olduğunu hatırlattı. Krizin organik tarafında ise Arap Baharı’ndan sonra Suudi Arabistan ve Katar’ın politika olarak farklılaşmaya başladığına dikkat çeken Ulutaş, diğer taraftan Batı dünyasından Katar’a neredeyse hiç destek verilmediğini söyledi. Ulutaş ayrıca ideolojik ayrışma oldukça belirgin olduğu halde bu krizin güvenlikleştirilmesini de yapılan en büyük hata olarak nitelendirdi. Türkiye’nin ise bu krizde tam manasıyla taraf seçmediğini ve seçmeyeceğini savunan Ulutaş, krizin ana motorunun BAE olduğunu düşündüğünü ifade etti. BAE ve Katar’ın özellikle Libya ve Suriye konusunda doğrudan bölgesel çatışma halinde olduklarını hatırlatan Ufuk Ulutaş, yapay sebeplerin çok kısa sürede aşılabileceği bir ortamla birlikte daha şiddetli yaptırımların da ortaya çıkabileceğini söyledi.