Basın Özgürlüğü Efsanesi 1

Bugün Türkiye'de “basın özgürlüğü” meselesi, siyasi bir kalkana dönüşmüş durumdadır. Bir başka deyişle, “basın özgürlüğü” tartışması medya alanıyla sınırlı değildir, hatta neredeyse medya alanıyla ilgisini yitirmiş durumdadır.

Türkiye ne yaşarsa yaşasın, bazıları için önemli olan dışarıdan nasıl göründüğüdür. 
Bir zamanlar muhabir olacaklara, haber yazma tekniklerinden önce metinlerinde kullanmamaları gereken sakıncalı kelimeler ezberletilirdi. 
Kimin hangi kelimelerle yüceltilip, kimin hangi kelimelerle yerileceği bile belliydi. 

Gazeteciler için yakın tarih demek, resmi tarih demekti. 
Gazetecilerin tabuları ve kırmızı çizgileri devletin tabuları ve kırmızı çizgileri ile paraleldi. 
Bugün bunlar değişti. 
Aynı zamanda medya sahipliği bağlamında alandaki aktörler çoğaldı, çeşitlendi. 
***

Ama yine de bugünlerde nereye gitsek, “ne olacak Türkiye’de basın özgürlüğünün hali”edebiyatıyla karşılaşıyoruz. 
“Siyasi iktidar, medya patronlarına müdahale ediyor, medya satın alıyor. Basın mensupları hapiste. Medyadaki muhalif sesler susturuluyor. Zaten Freedom House da Türkiye’yi basın özgürlüğünün olmadığı ülkeler kategorisine yerleştirdi…” 
Tarih de siyaset de iyi ki var. 
Aksi halde bu tür efsaneleri hap yapıp yutturacaklar bize. 
***

Lafı dolandırmaya gerek yok, bugün Türkiye’de “basın özgürlüğü” meselesi, siyasi bir kalkana dönüşmüş durumdadır. 
Bir başka deyişle, bugün “basın özgürlüğü” tartışması medya alanıyla sınırlı değildir, hatta neredeyse medya alanıyla ilgisini yitirmiş durumdadır. 
Hiç kuşkusuz 2014 Türkiye’sinde basın sektörünün yaşadığı ciddi sorunlar söz konusudur. 
Mesela, kalite birinci sorundur. 
Özdenetim yoksunluğu, haber değil, yorum merkezli gazetecilik yapılması, yerele sıkışılıp kalınması, uluslararası haber akışlarının sınırlılığı diğer temel sorunlardır. 
Yine sansasyon yaratmayı başarı kriteri olarak belirlemek, her metni magazinel hale getirmeye çalışmak önemli problemlerdir. 
Bunlar basının faaliyetlerini “basın özgürlüğü düzeyimiz”den çok daha fazla etkilemektedir.  
Ama dediğim gibi “basın özgürlüğü” söylemi ulusal ve uluslararası Türkiye muhalefetinin elinde siyasileşmiş olduğu için, medya deyince ilk gündem maddesine dönüşmüş durumdadır. 
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir cüzüdür. Bir ülkede ifade özgürlüğü ne denli gelişmişse basın özgürlüğü de o denli yol almıştır. 
Türkiye’de 2000 sonrasında ifade özgürlüğü alanında alınan hızlı mesafe, basın alanında da karşılığını net bir biçimde bulmuş durumdadır. 
***

Bunların yanında yapılan tartışmalarda basın özgürlüğünün çoğunlukla haberi üretenin dokunulmazlığı gibi yansıtıldığını görmek mümkün. 
Oysa basın özgürlüğünün, medya kuruluşlarının kamu denetiminden muaf kılınması, siyaset ve toplum karşısında sorgulanamaz, imtiyazlı bir konuma sahip olmasıyla bir ilgisi yoktur. 
Basın özgürlüğü sadece haber verenin değil, haber alanın da özgürlüğüdür. Bir başka deyişle medya tüketicisinin “çarpıtılmamış enformasyon”a ulaşma hakkını da içerir basın özgürlüğü. 
Fakat önemli olan, haberi işleyen ve sunan öznelerin, ellerindeki enformasyonu eksiltmeden, ticari, siyasi ya da ideolojik herhangi bir çıkar için tahrif etmeden sunmasıdır.  
Bir sonraki yazımda Türkiye’de basın özgürlüğünün siyasi, hukuki, ekonomik ve mesleki boyutlarına değineceğim. 

[Akşam, 5 Mayıs, 2014]

Etiketler: