Gıda fiyatlarında son yıllarda önemli dalgalanmalar yaşandığı biliniyor. Bu problemin arka planında gıda arzında yaşanan dalgalanmalar ve gıda tedarik zincirindeki problemler (verimsizlikler, stokçuluk vb.) bulunuyor. Ayrıca gıda piyasasında oldukça az sayıda satıcının bulunması yani gıda piyasasını birkaç market zincirinin kontrol etmesi de yaşanan bu problemde hatırı sayılır bir role sahip. Tanzim satış uygulamasının başlamasıyla birlikte büyük marketlerin gıda fiyatlarını bir anda yüzde 50’ye varan düzeylerde düşürmesi bu noktada oldukça anlamlı.
Bizler yaşamlarımızı devam ettirebilmek için gıda tüketmek zorundayız. Bu açıdan gıda piyasası bizim için özel ve kritik bir piyasadır. Gıda ürünlerinin fiyatı çok artsa bile ilgili gıda ürünlerini satın almak zorundayız. Karnımızı doyurmamız gerekir. Bu yüzden gıda fiyatlarının çok yükselmesi durumunda gıda talebi fazla azalmaz. Büyük market zincirlerinin sebze-meyve fiyatlarında ciddi artışlara gidebilmesinin arkasında bu basit gerçek var. Öte yandan gıda ürünlerinin fiyatının ciddi şekilde düştüğü durumda da gıda tüketimimizi fazla artıramayız. Midemizin belirli bir hacmi var. Bu “özel durumlar” nedeniyle gıda ürünlerinin arzında yaşanacak kısmi dalgalanmalar gıda fiyatlarında çok ciddi oynamalara neden olabilir. Gıda piyasası bu açıdan sağlık sektörü ve finansal sektör gibi özel bir sektördür.
Tüm dünyada gıda piyasasında yaşanacak problemler ne yazık ki giderek büyüyecek. Gelecek birçok açıdan geçmişi aratacak. Dahası dünyada gelir düzeylerinin giderek artması da küresel ölçekte gıda fiyatlarını artırma eğiliminde olacak. Bu açıdan Türkiye’nin vakit kaybetmeden gıda sektörünü –aynen savunma sanayii gibi– “stratejik sektör” olarak tanımlayıp ona göre hareket etmesi gerekiyor. Savunma sanayii ülkemizin geleceği ve bekası için ne kadar önemliyse gıda sektörü de o derece önemli. Ve bu bir abartı değil.
İkinci olarak mevcut yapıyı iyileştirebilmek ve gelecekte ortaya çıkacak devasa tehditlerle baş edebilmek için gıda sektörüne münhasır “süreç iyileştirme” ve “araştırma-geliştirme faaliyetleri” yürütme noktasında TÜBİTAK benzeri bir kuruluş kurulabilir. Bu tarz bir kuruluş Türkiye’nin “gıda arz güvenliği” noktasında orta/uzun vadede oldukça kritik bir öneme sahip olacaktır. Bu konuda ne kadar çabuk olunursa o kadar iyi olacaktır.
Doğası gereği kısa vadeli olan tanzim satış uygulamasını daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmek için atılabilecek belirli adımlar olduğunu söylenebilir. Bu çerçevede bir taraftan tanzim satış noktalarının sayısının artırılması diğer taraftan da bu satış noktalarının yerleşik olması uygulamayı daha iyi noktalara taşıyabilir. Dahası aynen et ve kıymada olduğu gibi belirli zincir marketlerle anlaşmalar yapılarak tanzim satışı bu marketler üzerinden gerçekleştirilebilir.
Son bir not: Hükümetin tanzim satışlarla gıda piyasasına “müdahalede” bulunmasının serbest piyasa anlayışıyla bağdaşmadığı iddiasında bulunanlar oldu. Fakat günümüz dünyasında neredeyse bütün sektörlerde oldukça az sayıda firma bulunmakta ve bu haliyle dünya “serbest piyasadan” zaten olabildiğince uzaktadır. Bugün serbest piyasanın önündeki en büyük engel devlet değil adeta birer tekel gibi hareket eden oligopolistik firmalardır. Serbest piyasa yolunda bugün ihtiyaç duyulan şey daha az devlet değil daha çok devlettir. Kendisini düzenleme, “tanzim” ve bazen de müdahaleyle gösteren devlet…
[Sabah, 16 Şubat 2019]