7 Ekim’deki Kassam Tugayları’nın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında bölgedeki tüm dengeler alt üst oldu. İsrail ile Arap normalleşmesi durduğu gibi Gazze eksenli olarak bölgesel çatışma riskleri de giderek arttı. İran’ın başta Hizbullah ve Husiler olmak üzere bölgedeki vekil unsurlarının, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimine karşı eylemler içerisinde olması, İsrail’i de karşı adımlar atmaya sevk etti. Bu kapsamda Suriye ve Irak’ta hava saldırıları gerçekleştiren İsrail, son olarak Lübnan’da Hamas liderlerinden Salih Aruri’yi öldürdü. Bu suikast öncesinde de İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi, İsrail’in Şam yakınlarına düzenlediği saldırıda öldürülmüştü. 3 Ocak 2024’te ise Kasım Süleymani’nin mezarı yakınında iki ayrı bombalı saldırıda 103 kişinin hayatını kaybettiği, 146 kişinin de yaralandığı bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Hayatını kaybedenlerin sayısının artması muhtemel bu terör saldırısının zamanlamasını ve bölgesel etkilerini uzmanlarına sorduk.
Hazırlayan
Uzmanlar
Mustafa Caner
Murat Aslan
Can Acun
Mehmet Rakipoğlu
Murat Aslan
SETA Dış Politika Araştırmacısı
İran terör saldırısını nasıl okuyor?
İran’da gerçekleştirilen 3 Ocak saldırılarının öncelikle sivilleri hedef alan ve hedef gözetmeksizin gerçekleştirilen bir terör eylemi olduğunu vurgulamak gerekir. Saldırının amacı veya icracısı belirsizliğini korurken bu saldırının ilk andan itibaren İranlı yetkililer tarafından nasıl okunduğu önemli. Eğer saldırının arkasında İsrail veya ABD olduğuna dair kanaat güçlenirse İran, mutlaka mukabelede bulunacaktır. Ancak bu mukabelenin, geçmişte olduğu gibi, örtülü ve asimetrik bir tercihi ön plana çıkarabilir. Bu çerçevede İran; Irak, Yemen, Lübnan veya Suriye gibi ülkelerde iş birliği yaptığı vekillere “görevler” verebilir. Saldırının radikal, rejim karşıtı veya yıkıcı bir örgütün eylemi olması halinde İran, bu örgütlere yönelik istihbari ve örtülü saldırılar gerçekleştirebilir. DEAŞ gibi bir örgütün ön plana çıkması ise Irak ve Suriye’deki İran saldırganlığını artırabilir. Bu kapsamda İran’ın Türkiye, Irak veya Suriye’de örtük suikast veya sabotaj girişimlerine teşebbüs etmesi mümkün görünüyor. Saldırı sonrasında İran’ın ülke içinde operasyonlara başlaması, saldırının failine göre mukabele stratejisine odaklanması beklenmeli.
Can Acun
SETA Dış Politika Araştırmacısı
İsrail ne yapmak istiyor?
Suriye’de İran’a bağlı Devrim Muhafızları Ordusu’nun önemli generallerinden birinin hedef alınması, 2006’dan itibaren ilk defa Beyrut’un bombalanarak Hizbullah’ın kalesinde Hamas liderlerinden Salih Aruri’nin öldürülmesi ve şimdi de İran’da terör saldırısı. Açık bir şekilde İsrail eskalasyon merdiveninde yukarı doğru adımlar atarak çatışmayı bölgeselleştirmek istiyor. İran ve Hizbullah’ı anlamlı şekilde harekete geçmeye zorlayarak ABD’nin içine çekildiği bir askeri çatışma sarmalı oluşturmak bu sayede de Hizbullah’ı sınır hattından öteye sürüklemek, İran’ı zayıflatmak ve Gazze’nin tamamen boşalmasını sağlayacak dinamikleri oluşturmak amacında olduğu görülüyor.
Mehmet Rakipoğlu
Sakarya Üniversitesi
İran’daki terör saldırısı İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimini ve bölgeyi nasıl etkiler?
İran’daki terör saldırısı faillerin kim olduğuyla doğrudan alakalı bir şekilde Gazze’deki savaşı etkileyecektir. Eğer saldırılar İran içerisinde İsrail destekli gruplar tarafından veya İsrail istihbarat birimlerinin gerçekleştirdiği bir saldırı türü ise İsrail’in savaşı bölgeselleştirmek istediği söylenebilir. Beyrut’ta Hamas’ın üst düzey yetkilisinin, Şam’da ise Devrim Muhafızları Ordusu komutanın öldürülmesiyle birlikte bu saldırının arkasında da İsrail varsa, İsrail’in İran’ı savaşa dahil etmek istediği sonucu ortaya çıkıyor. Esasen savaşın başından beri İsrail’in temel hedefi ABD ile İran’ı savaştırmaktı. Fakat ne ABD ne de İran sürece dahil olmak istemediler. Nitekim savaşın bölgesel bir boyuta evrilmesi iki aktör içinde makul değil. Buna karşın Hamas liderlerinden Aruri’nin Beyrut’ta öldürülmesi sonrası Hizbullah’ın yavaş yavaş çatışmayı tırmandırdığı görülmektedir. Bu noktada Hizbullah, kuzey sınırında İsrailli yerleşim noktalarını hedef almaya başladı. Bu çatışmanın seyri ve şiddeti dikkatle takip edilmelidir. Bu süreç, bizi daha doğru yorumlar yapmaya itecektir.
Sonuç olarak İran’a yönelik bu saldırılar ilk değil, son da olmayacak gibi görünüyor. İran’ın geçmiş reaksiyonlarını da göz önünde bulundurduğumuzda büyük olasılıkla bu olay karşısındaki tepkisi de göstermelik cevaplarla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bölgesel bir savaş beklentisi içerisinde değilim. Nitekim bölgesel savaş diye bir seçenek olmadığını da düşünmüyorum. İran’ın da dahil olduğu bir süreç doğrudan küresel bir savaşın habercisi olur. Bu seçeneğin de ABD, Rusya, İran, bölge ülkeleri ya da Avrupa Birliği için ideal olmadığı kanaatindeyim.
Etiketler:
- Dış Politika
- Güvenlik
- Uzmanlar Cevaplıyor
- Yorum
- 7 Ekim 2023 | Aksa Tufanı Operasyonu
- Avrupa
- Avrupa Birliği (AB)
- DEAŞ | DAESH | DAEŞ
- Filistin
- Gazze
- Hamas
- Hizbullah
- Husiler
- Irak
- İran
- İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO)
- İsrail
- Ortadoğu
- Razi Musevi
- Salih Aruri
- SETA
- SETA Çalışmaları
- SETA Uzmanları Cevaplıyor
- Seyid Rıza Musevi
- Terörizm