Murat Aslan

Araştırmacı
1991 yılında Kara Harp Okulu’nun Yönetim Bölümünden mezun olmuş ve TSK bünyesinde muhtelif görevler almıştır. Aynı dönem içinde, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde; 2006-2010 yılları arasında yüksek lisans, 2011-2017 yılları arasında doktora eğitimini tamamlamıştır. Eğitimi süresince yumuşak güç kavramının Çin pratiğini kültür çalışmaları ve Afrika kıtası politikaları üzerinden analiz etmiştir. Doktora çalışmalarında istihbarat ve propaganda kapsamında barış odaklı askerî girişimleri analiz etmiş, BM ve NATO’nun Bosna ve Afganistan’daki uygulamalarını yerinde analiz etmiştir.

TSK’dan kendi isteğiyle emekli olması sonrasında Başkent ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanlarında muhtelif dersler vermeyi müteakip, Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmuştur. Ortadoğu özelinde çalışmalara ağırlık vermiş, Libya’da güvenlik sektörünün reform sürecine yönelik yöntemsel araştırma ve yayınlar yapmıştır.

Savunma ve güvenlik çalışmaları kapsamında güç kavramı, istihbarat ve propaganda kavram ve uygulamaları üzerinde yoğunlaşmış, bölgesel ilgi alanı Ortadoğu olmasına rağmen Afganistan, Balkanlar, ABD ve Çin’de yapmış olduğu saha çalışmaları nedeniyle farklı bölgelerin etkileşimi ve küresel politikada konumlanması üzerine yoğunlaşmıştır. Daha önce Başkent Üniversitesinde misafir öğretim üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak dersler veren Aslan, halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyeliği ile birlikte SETA Araştırmacısıdır.

Aslan, muhtelif akademik makaleleri yanında, Security Sector Reform for Libya: A Cruical Step Towards State Building, Yüzyılın Krizi: Afganistan, Intelligence and Propaganda: The Cases of Bosnia and Herzegovina and Afghanistan isimli kitapların yazarıdır.
  • Wall Street Journal gazetesi 1 Aralık'ta Dion Nissenbaum imzalı bir haber yayımlayarak İsrail'in Lübnan, Türkiye ve Katar'da yaşayan Hamas üyelerine suikastlar planladığını iddia etti. Türk yetkililer bu iddiaya Anadolu Ajansı aracılığıyla sert bir açıklamayla yanıt verdi ve Türk Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), farklı istihbarat örgütlerinin de girişebileceği bu tür eylemlere asla izin verilmeyeceği vurgulandı. Türkiye'de yapılabilecek bu tür eylemlerin eylemlerin hukuka aykırılığına dikkat çekilirken Mossad'ın Türkiye'deki yasal temsilcilerinin uyarıldığı açıklandı. Nitekim geçmişte, Türk istihbaratınca Mossad'ın Türkiye'deki hücrelerinin ve faaliyetlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik istihbarat operasyonları kamuoyuna duyurulmuştu. Böyle bir haber ve Türk istihbaratının verdiği tepki dikkate alındığında müteakip dönemde Mossad'ın Türkiye dahil üçüncü ülkelerde Hamas'a saldırı arayışları ya da MİT'in Mossad tehditlerini engelleme çabalarının gölgesinde yeni bir istihbarat rekabeti başlayabileceğine işaret ediyor.
  • Türkiye ve Yunanistan arasında 7 Aralık’ta gerçekleşecek temas nasıl okunmalıdır? Görüşmelerde gündeme gelmesi muhtemel başlıklar nelerdir? Tarafların ortak kaygı alanları ve müşterek çıkarları nelerdir?
  • SETA Dış Politika Araştırmacısı Murat Aslan, NTV ekranlarında yayınlanan Haber Merkezi programında, Gazze’de sonra eren ateşkes ve olası senaryolar üzerine değerlendirmelerde bulundu.
  • Bu analizde AB’nin Türkiye Müşterek Raporu’nun içeriği ile Varhelyi ve Borrell’in söylemleri karşılaştırmalı olarak incelenmekte ve bu bağlamda Birliğin Türkiye siyasası irdelenmektedir.
  • İsrail ve Hamas arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Mısır ve Katar arabuluculuğuyla başlayan esir takası devam ediyor. Halihazırda takas edilen esirlerin hasta, kadın ve çocukları kapsadığı biliniyor. Ancak "ara verme" uzadıkça tarafların esir isimleri üzerine anlaşması gittikçe zorlaşacak. Diğer bir ifadeyle tüm esirlerin takası ile ilgili "son nokta" mutlaka bir an kendini gösterecek. "Ara verme" ifadesiyle kalıcı bir sessizliğin kastedilmediği, çatışmaların kaldığı yerden devam edeceği zaten işaret edilmişti. Peki, bu aranın ardından Gazze'yi ne bekliyor? Bu soruya cevap vermek adına öncelikle tarafların niyetlerini ve gündemlerini objektif bir şekilde ortaya koymakta fayda var.
  • SETA Güvenlik Radarı 2023’te 2022 boyunca en önemli dış politika ve güvenlik konularına atıfla Türkiye’nin güvenlik ve jeopolitik görünümünü şekillendiren temel dinamikleri analiz ediyoruz. Kendisini kuşatan jeopolitik çevre ve makro süreçlerden bağımsız olmadığından hareketle Türkiye için ana ilgi ve meşguliyet alanlarının bölgesel ve küresel boyutlarını da değerlendiriyoruz. Türkiye’nin güvenlik ve jeopolitik görünümünü belirleyen dinamik ve gelişmelere dair değerlendirmelerimize dayanarak bu dinamiklerin 2023’te nereye evrileceğine dair öngörülerde bulunuyoruz.
  • Bu rapor 21. yüzyılın şok etkisi yaratan koronavirüs salgınının askeri çatışmalar ve terör örgütlerinin stratejileri üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde, sıcağı sıcağına yazılmış analizlerle sunmaktadır. Bu bağlamda Suriye, Libya, Yemen ve Irak’taki çatışmalara ışık tutarak salgın sonrası söz konusu alanlarda yaşanabilecek muhtemel gelişmelere dikkat çekmekte, ayrıca risklere ve yapılması gerekenlerin neler olduğuna değinmektedir.
  • Bu rapor belirtilen perspektif dahilinde diplomatik ve askeri girişimler sonrası Suriyelilerin güven içinde yaşamaya başladığı ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolü altındaki bölgelerde Türkiye’nin kendi imkanlarıyla başlattığı yeniden yapılandırma faaliyetlerinin bölgesel huzura katkısını incelemektedir.
  • Wall Street Journal gazetesi 1 Aralık'ta Dion Nissenbaum imzalı bir haber yayımlayarak İsrail'in Lübnan, Türkiye ve Katar'da yaşayan Hamas üyelerine suikastlar planladığını iddia etti. Türk yetkililer bu iddiaya Anadolu Ajansı aracılığıyla sert bir açıklamayla yanıt verdi ve Türk Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), farklı istihbarat örgütlerinin de girişebileceği bu tür eylemlere asla izin verilmeyeceği vurgulandı. Türkiye'de yapılabilecek bu tür eylemlerin eylemlerin hukuka aykırılığına dikkat çekilirken Mossad'ın Türkiye'deki yasal temsilcilerinin uyarıldığı açıklandı. Nitekim geçmişte, Türk istihbaratınca Mossad'ın Türkiye'deki hücrelerinin ve faaliyetlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik istihbarat operasyonları kamuoyuna duyurulmuştu. Böyle bir haber ve Türk istihbaratının verdiği tepki dikkate alındığında müteakip dönemde Mossad'ın Türkiye dahil üçüncü ülkelerde Hamas'a saldırı arayışları ya da MİT'in Mossad tehditlerini engelleme çabalarının gölgesinde yeni bir istihbarat rekabeti başlayabileceğine işaret ediyor.
  • İsrail ve Hamas arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Mısır ve Katar arabuluculuğuyla başlayan esir takası devam ediyor. Halihazırda takas edilen esirlerin hasta, kadın ve çocukları kapsadığı biliniyor. Ancak "ara verme" uzadıkça tarafların esir isimleri üzerine anlaşması gittikçe zorlaşacak. Diğer bir ifadeyle tüm esirlerin takası ile ilgili "son nokta" mutlaka bir an kendini gösterecek. "Ara verme" ifadesiyle kalıcı bir sessizliğin kastedilmediği, çatışmaların kaldığı yerden devam edeceği zaten işaret edilmişti. Peki, bu aranın ardından Gazze'yi ne bekliyor? Bu soruya cevap vermek adına öncelikle tarafların niyetlerini ve gündemlerini objektif bir şekilde ortaya koymakta fayda var.
  • Son dönem çatışmalarında devletlerin, terörist yapılar ve diğer devlet dışı aktörlerin, hibrit ve vekil unsurların bir arada ve aklı zorlayan yöntemleri tercih ettiği görülüyor. Dost ile düşman veya müttefik ile tehdit artık iç içe girmiş halde. Çevre kirliliği, iklim değişikliği, toplumsal sorunlar gibi ortaya çıkan yeni kaygı alanları da bahse konu "muammaların" derinliğini artırıyor. Böyle bir resim, doğal olarak, devletleri diken üstünde tutup karmaşık karşı tedbirler geliştirmeye itiyor.
  • Gazze konusu patlak verdiğinde ABD’nin uçak gemilerini Doğu Akdeniz’e sevk etmesi de dikkate alınırsa Türk Hava Kuvvetlerinin caydırıcı ve göreve hazır bir yapıda olması artık acil bir ihtiyaç
  • Türkiye’de gerçekleştirilen herhangi bir terör saldırısının faili, adı ne olursa olsun Irak veya Suriye’deki bölücü terör örgütü olduğu sürece ABD ve Avrupalı devletler de aynı oranda bu saldırının bir tarafıdır.