Bağdat, Yeşil Bölge

Uzmanlar Cevaplıyor: Irak Parlamento Seçimlerinin Sonuçları ve Muhtemel Etkileri

Seçim sonuçları ve muhtemel etkilerini daha iyi anlamak için uzman isimler merak edilen soruları yanıtladı.

Irak halkı 2003’te Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki işgalden bu yana beşinci parlamento seçimlerini 10 Ekim’de gerçekleştirdi. Seçim sonuçları siyasi sisteme meydan okuyan birçok ilki de beraberinde getirdi. Ülkedeki farklı gruplar seçimleri “hileli” olarak nitelendirerek Bağdat’ta protestolar düzenledi, bu protestolarda hayatını kaybedenler oldu ve henüz bir hükümet kurulmuş değil.

Seçim sonuçları ve muhtemel etkilerini daha iyi anlamak için uzman isimler merak edilen soruları yanıtladı.

Hazırlayan
Gloria Shkurti Özdemir

Uzmanlar
Hüseyin Aslan
Abbas Kadhim
Othman Ali
Ali Semin
Bilgay Duman
Mustafa Caner


Hüseyin Aslan
Hüseyin Aslan
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Irak seçimlerini ve sonrasında gelişen hadiseleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçim sonuçlarına bakmadan önce iki önemli konuya dikkat etmek lazım. Bunlardan ilki ülkedeki yeni seçim kanunu, diğeri de Bağımsız Seçim Komisyonunun bazı illerin oy sandıkları gelmeye devam ederken ve bunlar sayılmadan seçim sonuçlarını ilan etmekte acele etmesidir. Bu da seçim komisyonunun çalışmaları hakkında derin şüphelerin oluşmasına yol açmıştır. Bağdat’taki Bağımsız Seçim Komisyonunun ilan ettiği sonuçlar ile siyasal oluşumların temsilcilerine bildirilen oy pusulaları arasında önemli bir fark vardır. Dolayısıyla seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz ufukta içinden çıkılması oldukça zor olan derin bir siyasi kriz belirmeye başlamıştır. Seçim sonuçları bazı büyük siyasi oluşumları siyaset sahnesinden uzaklaştırırken bunların devlet kurumları (özellikle de güvenlik kurumları) içerisindeki etkileri de oldukça zayıflamıştır. Bunun yanı sıra seçim sonuçları Irak siyasetinde birbirine zıt olan bazı hareketlerin yükselmesine yol açarken bazılarını düşürmüştür.

Yine sonuçlara bakıldığında Iraklı siyasiler tarafından yeni yönetim kurulmadan önce İslamcı siyasetin (Haşdi Şabi) olmadığını görülmektedir. Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra siyasi oluşumları bekleyen en büyük sorunlardan biri Irak Anayasası’nın 76. maddesinin uygulanmasıyla ilgili yorumlardır. Bu da ülkedeki siyasi atmosferi daha da içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır. Şii siyasetinin iki ana gruba ayrılması nedeniyle de siyaset sahnesindeki bu tıkanıklığın devam edeceği tahmin edilmektedir. Burada baskı unsuru oluşturacak üçüncü bir grubun olmayışı ve manevi ağırlığı olan kurumların müdahale etmedeki isteksizliği de etkilidir. Bütün bunlar da seçim sonuçları üzerindeki anlaşmazlık krizinin sona ermesi ve bir çözüm bulunmasının uzamasına neden olacaktır. Bu da parlamentodaki koltuk sayısının öneminin kaybolmasına ve siyasi oluşumların koltuk sayısıyla değil sahadaki güçleri doğrultusunda dikkate alınmasını beraberinde getirecektir. Ülkedeki siyasi akıl ise seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan durumu kabullenmeye hazır değildir. Büyük küçük bütün siyasi grupların etkisini kaybetmemek için temel stratejisi bu seçimlere yönelik şaibeli yaklaşım ve itiraz yöntemi olacaktır.

Yine tahminlere bakıldığında Şii gruplar arasındaki kutuplaşmanın kısa vadede bir uzlaşmaya dönüşmesi pek olası değil. Bu uzlaşmanın ancak bir siyasi kanadın, hükümet içindeki diğer kanadın çalışmasını ve hedeflerini gerçekleştirmesini önleyebilecek bir güç ve etkiyi garanti ettiğinde mümkün olabileceği görülmektedir. Genel kanıya göre olası bir uzlaşma hükümet başkanının sıfatlarını tartışmaya açacak ve bu iki temel siyasi kanadın hedef ve çıkarlarına karşı duyarlı ve esnek olması istenecektir. Bu da her iki grubun isteklerini ve genel politikalarını reddedememesi demektir. Bunların yanı sıra hükümet içerisinde yer alacak olan teknokrat veya siyasi gelenekten gelen bakanların tek işinin diğer kanadın etkili olmasını engellemek olması da cabası.

Sünni ve Kürt siyasi güçler ise son çeyrekteki müzakerelere katılmaya başlamadan önce Şii kanat içerisindeki iç çekişmenin ve krizin bitmesini bekleyecektir. Hükümet kombinasyonlarının ortaya çıkmasında Tahran, Washington ve Necef’in etkileri mevcuttur. Kriz daha önce olduğu gibi Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında değil aksine şimdiki krizin kökeni Şii-Şii anlaşmazlığıdır. Dolayısıyla bu yüksek derecede kutuplaşma ve çatışma hali çözülmeli ve Şii liderliği üzerinde hegemonya kurma fikri bunun için çekişen liderler tarafından terk edilmelidir. Bu da doğrudan Amerikan etkisi olmadan Necef ve Tahran’ın rolünü ortaya çıkaracaktır. Ancak bu etki siyasi müzakereler başarısız olmadan ve siyasi ortam ısınmadan ortaya çıkmayacaktır.

Yukarı Git


Abbas KadhimAbbas Kadhim
Atlantik Konseyi

Seçimler Irak’ta ezberleri bozdu mu?

10 Ekim Irak genel seçimleri önceki dört seçimle kıyaslanamaz bir özgünlüğü sahiptir. 2003’ten beri ilk kez bir siyasi istikrarsızlık döneminin ardından Irak’ta erken seçim yapılmıştır. Ekim 2019’daki kitlesel protestolar Başbakan Adil Abdulmehdi’nin kurduğu hükümeti istifa etmeye zorlamış ve Başbakan Mustafa Kazimi liderliğindeki geçici bir hükümet kurulmuştur. Kurulan yeni hükümetin ise tek bir ana görevi vardı: erken seçime hazırlanmak. Bu başarıldı ve şimdi önümüzdeki dört yıl boyunca Irak’ı yönetmesi beklenen yeni hükümetin kurulması bekleniyor.

Seçmen katılımı hayal kırıklığı oluşturdu çünkü kayıtlı seçmenlerin yüzde 40’ından azı fiilen oy kullandı. Seçim sonuçları da birçok katılımcı ve dışarıdan izleyenler için şaşırtıcıydı. En çok oy kazananın Mukteda Sadr ile bağlantılı bir siyasi blok olması şaşırtıcı değildi, ki 2018’de de birinci olmuşlardı. Fakat Halk Seferberlik Güçleri (PMF) ile ilişkili blok ve de Ammar Hakim ile bağlantılı ılımlı Şii blokun sandalye sayısında kayıplar yaşaması büyük bir sürprizle karşılandı. Ayrıca Irak genelinde bağımsız kazananların yükselişi büyük bir emsal oldu.

Irak’ın başka yerlerinde sonuçlar sürpriz olmadı. Sünni oylar çoğunlukla Meclis Başkanı Muhammed Halbusi ile ilişkili bloka gitti. Kürtlerin oyu ise kendi tutarlılığını koruyan Kürdistan Demokrat Partisi ile bir dizi Kürt partisi ve bağımsız aday arasında bölündü.

Bazı gözlemciler bu seçimin Irak ve bölge için ezber bozan bir seçim olabileceği tahmininde bulunsa da gidişat bunun aksini gösteriyor. Mevcut siyasi elit farklılıkları uzlaştırma ve de siyasi güç ve nüfuzu paylaşmak için en sevilen siyasi kota sistemine geri dönme yollarını bulacaktır. Bunun nedeni ise Irak’ta hiçbir siyasi parti veya koalisyonun diğer grupların da rızasını almadan ülkeyi ne tek başına yönetebilmesi ne de bir hükümet oluşturabilmesidir. Anayasa’da ve diğer ilgili yasalarda büyük değişiklikler yapılana kadar siyasi ittifak ve etnik-mezhepsel kotalar sadece Irak’ı yönetmek için rahat bir seçim değil aynı zamanda bir kaderdir.

Yukarı Git


Othman AliOthman Ali
Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü (ORMER)

Kürt grupların Irak seçimlerindeki duruşu nasıl yorumlanmalıdır?

Yedi Kürt grup seçime girdi, bunların en önemlileri otuz iki sandalye kazanan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), onu on altı sandalyeyle Kürdistan Ulusal Koalisyonu, dokuz sandalyeyle Yeni Nesil Hareketi (Newey Nu) ve dört sandalye ile de İslam Birliği Partisi oldu. Oylarını bir nebze olsun artıran IUP dışında tüm Kürt grupları 2018 seçimlerine göre oy kaybetti. Bunun nedeni onların verimsizliği ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni lekeleyen yolsuzluklardır. Bu bölgedeki katılımın Irak’ın geri kalanı gibi düşük olması ve yüzde 40’ı geçmemesi, iktidardaki KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliğinin (KYB) performansıyla ilgili birçok soruyu gündeme getiriyor. Goran Hareketi tüm koltuklarını kaybetti ve bu sonuç da hareketin sonunu getirebilir.

Ancak Kürt grupların toplamı altmış iki sandalye kazandı ve bu onlara Bağdat’taki hükümet oluşumunda önemli bir kaldıraç sağlayacak. Ancak bu gruplar iç bölünme ve birleşik liderlik eksikliği nedeniyle Bağdat’ta iktidar yapıcı olma ayrıcalığına sahip değiller. Buna ek olarak Meclis Başkanı Muhammed Halbusi’nin Irak Takaddum Partisi tarafından temsil edilen ve Meclisteki en büyük siyasi blokun bir hükümet kurmasında belirleyici bir rol oynayabilecek güçlü bir Sünni Arap bloku var. Şimdiye kadar çoğu gözlemci hükümetin kurulmasında KDP’nin Sadr blokunun yanında olacağına inanıyor. Bununla birlikte üst düzey ABD’li ve İranlı yetkililer şimdiden Kürt gruplarla görüşüyor. KDP, Nuri Maliki liderliğindeki Itar Tansiqi (son zamanlarda kurulan İran yanlısı Şii blok) ile uzlaşmak zorunda kalmadıkça KDP ve çoğu Kürt grup mevcut Başbakan Mustafa Kazimi’nin başbakanlık görevine devam etmesi şartıyla Sadr’ın grubunun yanında olacaktır. Kürt gruplar bir sonraki siyasi adımlarını atarken ciddi ikilemle karşı karşıyalar. Bir yandan ABD ile sağlam bağları diğer yandan da hesaba katmaları gereken İran yanlısı milislerin insansız hava araçlarıyla bölgelerine sık sık yaptığı saldırılarının baskısı altında eziliyorlar.

Yukarı Git


Ali SeminAli Semin
Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Platformu (ODAP)

Irak’ta yeni hükümet senaryoları neler ve seçimlerin iptal edilme ihtimali var mıdır?

Irak’ta 10 Ekim’de yapılan erken parlamento seçimleri dört önemli faktörü gösterdi. Bunlardan ilki ABD’nin 2003’ten bu yana Irak’ı işgal ederek kurduğu siyasal sistemin bir an önce değişmesi gerektiğidir. İkincisi Irak’ta İran destekli mezhepçiliği önceleyen Şii partilerin tavan kaybederek yerini “Iraklılık” bilincine yakın akımlara bırakmaya başladığıdır. Üçüncüsü Irak kamuoyunun demokrasiye veya seçimlere olan inancını kaybetmesidir. Dördüncüsü ise Irak’ta halkın öncelikli talebinin seçim değil hizmet, ekonomik kalkınma ve işgal sonrası ülkede yaşanan idari ve mali yolsuzlukların önlenmesi olduğudur. Çünkü ülkede sadece projeler kapsamında 2005’ten 2019’a kadar 178 milyar dolarlık “hayalet proje yolsuzluğu” yapılmıştır.

Bu nedenle dikkat edilirse 2005’ten bu yana Irak’ta yapılan seçimlere katılım oranı giderek düşüyor. Bu bağlamda ülkede yapılan seçimlerden sonra hükümeti kurmak için iki senaryodan bahsetmek mümkündür. Bunlar Şii-Şii ve Kürt ittifakıyla bir hükümetin kurulması veya Şii-Sünni-Kürt partiler arasında anlaşmayla kurulan uzlaşı hükümetidir. Şu hususa dikkat çekmek isterim: Irak’ta yapılan son seçimler ülke siyasetinde dengeleri değiştirdi ancak ABD’nin kurduğu “cumhurbaşkanı Kürt, başbakan Şii Arap ve parlamento başkanı Sünni Arap” denklemini değiştirmedi.

Ülkedeki temel sorunlardan biri de siyasi sistemdir. Dolayısıyla Irak’ta hükümeti parlamentodaki sandalyelerin çoğunu kazanan Şiilerin, Kürt-Sünni Araplarla anlaşarak bir uzlaşı hükümeti kurması muhtemeldir. Başka bir ifadeyle seçimlerde yetmiş üç sandalye kazanan Sadr akımının öncülüğünde bir uzlaşı hükümetinin kurulması öngörülebilir.

İran yanlısı Şii parti ve listelerin oy kaybedip parlamentoda sandalye sayısının düşmesi neticesinde yapılan seçimleri tanımadıkları ve taraftarlarını sokağa davet ederek seçimleri protesto ettikleri görülüyor. Fakat bu tür eylemlerden bir sonuç çıkmayacağı söylenebilir. Özellikle 7 Kasım’da Başbakan Mustafa Kazımi’nin konutuna drone ile saldırı düzenlendikten sonra şimdiki Bağdat hükümetine başta Türkiye olmak üzere bölgesel (Arap ve Körfez ülkeler) ve uluslararası kınama ve destek gelmesi önemlidir. Söz konusu saldırı Kazımi’nin ikinci dönem başbakan olabilme ihtimalini güçlendiriyor. Seçimlerin iptaline gelince zaten 10 Ekim seçimlerine yüzde 40 gibi düşük bir katılımın gerçekleşmesinden dolayı seçimlerin yenilenmesi zordur. Çünkü Irak’ın ne siyasi ne güvenlik ne de ekonomik koşulları buna müsaade eder. Seçimlerin iptal olması İran yanlısı partilere daha çok oy kaybettirir.

Yukarı Git


Bilgay Duman
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM)

Türkiye’nin Irak seçim sonuçlarına karşı pozisyonu nedir?

Türkiye’nin Irak politikası bu ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği olmak üzere iki temel dinamik üzerine kurulmuştur. Bununla birlikte bu ilkeler doğrultusunda Irak’taki tüm siyasi demokratik süreçler Türkiye tarafından desteklenmiş, Irak’ın istikrarının kurulması ve korunması yönünde hareket edilmiştir. Buradan hareketle Türkiye, Irak’taki seçim süreçlerine özellikle destek vermiş, seçimlerin şeffaf ve düzgün bir biçimde yapılması için de çaba göstermiştir. Bu minvalde Irak’ta yapılan her seçimde Türkiye’nin gözlem misyonu da yer almıştır. Bunun ötesinde Türkiye, bu ülkedeki siyasi ve sosyal dengenin tesis edilmesi konusunda da pozisyon almaktadır. Bu noktada Türkiye, seçimlerde herhangi bir siyasi tarafa destek vermek yerine Irak’ta siyasi ve sosyal dengenin sağlanması için çalışmalar yürütmüştür. Türkiye, Irak halkının çıkarları ve tercihi doğrultusunda ortaya çıkacak siyasi süreçle uyumlu bir politika izlemeye çalışmakta, hükümeti kim kurarsa kursun iki ülkenin çıkarları doğrultusunda söz konusu hükümet ile çalışmanın ve iş birliğinin yollarını aramaktadır.

Bununla birlikte 10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen Irak parlamento seçimlerine ilişkin kesin olmayan sonuçlara göre Türkiye’nin nispeten daha kolay diyalog sağlayabileceği grupların seçimlerden başarıyla çıktığı görülmektedir. Bu doğrultuda Mukteda Sadr öncülüğündeki kitle yetmiş üç sandalye alırken Mesut Barzani liderliğindeki KDP otuz üç, Muhammed Halbusi liderliğindeki Takaddum İttifakı otuz yedi sandalye kazanmıştır. Irak’taki seçim sistemine göre seçim sonuçları itibarıyla en fazla sandalye kazanan siyasi oluşumun hükümeti kuracağı düşünüldüğünde Mukteda Sadr’ın hükümeti kurma ile görevlendirilmesi beklenmektedir. Bu doğrultuda seçim öncesinde Sadr ile Barzani ve Halbusi arasında güçlü bir diyalog sağlanmıştır. Buradan hareketle bu grupların bir araya gelerek hükümeti kurmayı başarması durumunda Türkiye’nin yeni hükümet ile daha güçlü bir diyalog geliştirebileceğini söylemek yerinde olacaktır.

Yukarı Git


Mustafa CanerMustafa Caner
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)

İran’ın Irak seçimlerindeki rolü nedir?

Irak seçim sonuçları İran açısından tam bir hayal kırıklığına yol açtı. İran destekli grupların oluşturduğu Fetih İttifakı, Mecliste mevcut olan sandalyelerinin önemli bir kısmını kaybetti. Bu ağır yenilgiye göz yummayacaklarını ifade eden Fetih İttifakı lideri Hadi Emiri ve Ketaib Hizbullah’ın lideri Ebu Ali Askeri seçim sonuçlarını tanımadıklarını açıkladılar. İran destekli grupların çatı örgütü olan ve aralarında eski başbakanlardan Nuri Maliki ve Haydar İbadi’nin de bulunduğu Şii Koordinasyon Grubu seçimlerde usulsüzlüklerin olduğunu iddia etti. Bu arada Bağdat’taki Yeşil Bölge’de protesto çadırları kurulurken Haşdi Şabi mensupları ve taraftarları seçimleri protesto etmeye başladılar.

İran tarafı yaptığı diplomatik açıklamalarla seçim sonuçlarına ilişkin bir itiraz dillendirmese de Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin seçimlerden hemen bir gün sonra Bağdat’a gelmesi çok şey anlatıyor. Kaani, Irak Başbakanı Kazımi’ye yönelik düzenlenen başarısız suikast girişiminin ardından da Bağdat’a geldi. Kaani’nin bu sık ziyaretleri İran’ın Irak’ın iç meselelerindeki etkisini işaret etmesi açısından önemlidir. Kazımi’ye yönelik saldırının İran’a yakın gruplar tarafından düzenlendiği hemen hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği bir husustur. Seçim sonuçlarına dair öfkelerini ve Kazımi’ye yönelik tehditlerini açıkça dile getiren Haşdi Şabi unsurları ilk şüpheliler arasında yer alıyor. İran tarafı ise saldırıyı “fitne girişimi” olarak niteledi ve kınadı.

Sadr grubu seçimi kazansa da tek başına hükümeti kuracak bir güce sahip değil. Bu yüzden Sünni ve Kürt gruplarla koalisyon kurması gerekecektir. Fetih İttifakı ise yeni kurulacak hükümette bir şekilde tesirli olmak istiyor. Kazımi’ye yapılan saldırı sandıkta olmasa da sahada gücün kimin elinde olduğunu işaret eden bir gelişme olarak okunabilir. Ya da saldırıyla verilmek istenen mesaj bu olabilir. Koalisyon girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması halinde Kazımi ile yola devam etmek de seçenekler arasındadır. Saldırının bu seçeneğe razı olunmayacağı mesajını vermek amacıyla yapılması da muhtemeldir. Her halükarda içerisinde İran’ın temel aktör olduğu bir denklemin Irak siyasetinin yakın geleceğine yön vereceğine hiç kuşku yoktur.

Yukarı Git

Etiketler: