Müjdenin İçinde Yaşamak

Yıllardır titiz çalışmaları ile yeşermesi için uygun ortamı hazırladığı, verimli toprağa diktiği, suladığı, gübrelediği, zararlı böceklere karşı koruduğu bitkinin çiçek açtığını, meyve verdiğini müjdeleyecek.

Bu yazıyı Perşembe günü yazıyorum. Siz okuyucuların gazeteyi eline alıp yahut internetten okuyacağı tarihe göre dün. Ve siz bu yazıyı okuduğunuzda Cumhurbaşkanı Erdoğan hepimizin merakla beklediği müjdesini açıklamış olacak. Ancak ben yazıyı yazarken müjdenin ne olduğunu bilmiyordum. Farklı tahminler var; kimisi Karadeniz’de ve/veya Akdeniz’de önemli büyük kaynakları bulduğumuzu söylüyor. Bazısına göreyse Türkiye önemli bir savunma sanayi buluşu gerçekleştirdi. Koronovirüs salgınıyla ilgili aşı yahut ilacın üretilmesi sürecinde aşama kaydedildiğini söyleyen de var. Ve tabii daha sansasyonel tahminler de.

Müjdeyle ilgili gerçek ne olursa olsun değişmeyen hakikat bu müjdenin arka planında yatan çabadır. Türkiye büyük bir ileri görüşlülükle kendi deniz altı sismik araştırma ve sondaj gemilerini almasaydı denizlerimizdeki enerji kaynaklarını bu kadar etkin arayamazdık. Doğalgaz, petrol, hidrokarbon… Eğer denizlerimizde bu kaynaklar varsa biz bulmadıkça oldukları yerde suyun altında var olmaya devam ederlerdi. Bulmak için de araştırma gemilerine sahip olmak gerekiyor. Araştırma gemilerine sahip olmak için de ülkede 5-10 yıl sonrasını planlayan, istikrarlı, çalışkan, üretken, ileri görüşlü bir siyasal iktidar olmalı. Çok şükür var ve biz bugün acaba ülkemiz doğalgaz mı buldu diye umutlanıyoruz.
Keza müjdenin ilaç veya aşı olduğunu varsayalım. Eğer bugün bir ilaç ya da aşının bulunduğu açıklanacaksa bu kısa vadede salgının ilk günü başlayan bir çalışmanın sonucu olarak bulunmuştur. Uzun vadede ise bundan yıllar öncesinden başlayan bir dizi sağlık, teknoloji ve ARGE yatırımının neticesidir. Aşı ve ilaç üzerine çalışan birbirinden kıymetli uzmanlarımız aşı ve ilacın formülünü bir gece rüyalarında görerek öğrenmediler. Yıllar süren yatırımlar sonucu ortaya çıkmış laboratuvarlarda, elde edilen yüksek imkanlarla çalışarak yaptılar. Eğer Erdoğan’ın müjdesi aşı ve ilaçsa emekle, sabırla, sebatla, doğru yatırımlarla, sağlık sektörüne verilen önemle, liyakatli isimlerin tercih edilmesiyle bu müjdeye ulaştık. Ve tabii ‘başkaları aşıyı bulur, biz de parasını verir satın alırız’ demeyen, mutlaka kendi yerli ve milli aşımızı üretmeliyiz diyen bir siyasi zihniyetle.

Eğer Erdoğan’ın müjdesi savunma sanayiyle alakalı olacaksa yine arkasında uzun yıllara dayanan bir siyasi irade olacaktır. Yıllarca bu ülkenin savunma ihtiyaçları yurtdışından giderildi. Hem milli gelirimizin önemli bir kısmını silah alımı için yabancı ülkelere aktardık, hem de bize silah satsınlar diye yalvar yakar olduk. Silahlara en çok ihtiyacımız olduğunda uygulamaya konulan ambargolar da cabası. Şüphesiz istisnaları var ama Erdoğan’dan önceki liderler ‘biz silah yapamayız’ anlayışındaydılar. Erdoğan ise ‘başkaları yapabiliyorsa biz daha iyisini yapabiliriz’ dedi. Savunma sanayini destekledi, yatırımları ve projeleri bizzat kendisi kontrol etti.

Biz zaten yıllardır müjdenin içerisinde yaşıyoruz. Teknolojiye, savunma sanayine, sağlığa, enerjiye yapılan yatırımlar müjdenin ta kendisi. Cumhurbaşkanı Erdoğan sonucu açıklayacak. Yıllardır titiz çalışmaları ile yeşermesi için uygun ortamı hazırladığı, verimli toprağa diktiği, suladığı, gübrelediği, zararlı böceklere karşı koruduğu bitkinin çiçek açtığını, meyve verdiğini müjdeleyecek.

Hayırlı olsun…

Etiketler: