Uzmanlar Cevaplıyor: Pakistan’daki Siyasal Krizin Nedenleri ve Muhtemel Etkileri

Pakistan’daki siyasi durum halen istikrara kavuşmamış olsa da yeni hükümetin yakında kurulması beklenmektedir. Ancak bu aşamada mevcut krizin sebepleri ve Han’ın görevden alınmasının bu ülke açısından mahiyetini anlamak önemlidir. Bu kapsamda Türkiye’den ve Pakistan’dan uzmanlar son gelişmeleri ve bunların hem Pakistan hem de bölge ve dünya açısından muhtemel etkilerini değerlendirdi.

Pakistan’ın son günlerde yaşadığı karışıklıklar Başbakan İmran Han’ın 10 Nisan’da görevden alınmasıyla sonuçlandı. Böylece Han güvensizlik oyu neticesinde görevden ayrılan ilk Pakistan başbakanı oldu. Pakistan’daki siyasi durum geçen hafta Meclis başkan yardımcısının Başbakan İmran Han’ı hedef alan güvensizlik oylaması talebine engel olması ve Han’ın talebi üzerine Meclisin feshedilmesinden olumsuz etkilenmişti.

Pakistan’daki siyasi durum halen istikrara kavuşmamış olsa da yeni hükümetin yakında kurulması beklenmektedir. Ancak bu aşamada mevcut krizin sebepleri ve Han’ın görevden alınmasının bu ülke açısından mahiyetini anlamak önemlidir. Bu kapsamda Türkiye’den ve Pakistan’dan uzmanlar son gelişmeleri ve bunların hem Pakistan hem de bölge ve dünya açısından muhtemel etkilerini değerlendirdi.

Hazırlayan
Gloria Shkurti Özdemir

Uzmanlar
Amina Han
Waqas Sajjad
Gürol Baba
Hajira Maryam
Riyaz ul Khaliq
Nazmul Islam
Waqar Badshah


Amina Han
Afganistan, Ortadoğu ve Afrika Merkezi (CAMEA), Stratejik Araştırmalar Merkezi (ISSI)
Waqas Sajjad
Yönetim ve Teknoloji Üniversitesi

İmran Han’ın liderliğindeki PTI (Pakistan Adalet Hareketi) hükümeti birkaç aydır derinleşen siyasi istikrarsızlık, artan enflasyon ve protestolar nedenleriyle ekonomik darboğazla ve birçok kesimden güçlü bir muhalefetle karşı karşıydı. Nihayet 9 Nisan 2022’de gece yarısından hemen önce Meclisteki oylama neticesinde Pakistan’ın güvensizlik oyuyla iktidardan düşen ilk başbakanı İmran Han oldu.

Son aylarda yaşanan siyasi karışıklıklar, Han’ın orduyla sorunlu ilişkilere sahip olması ve Mecliste desteğine ihtiyaç duyduğu muhalefet liderlerine yönelik ifadeleri gibi faktörler nedeniyle derinleşmişti. 8 Mart 2022’de muhalefetin güvensizlik oylaması talebinde bulunması üzerine bir kez daha suçlamalar ve komplolar gündeme geldi. Hükümet, bazı üyelerin partiden ayrılarak muhalefetle ittifak kurmasına rağmen iktidarda kalmaya kararlıydı. Aslında 3 Nisan’da gerçekleşmesi planlanan güvensizlik oylaması Başbakan Han’ın Meclisi fesh etmesiyle engellendi. Bu karar ülkede şaşkınlığa yol açarken yasa dışı ve Anayasa’ya aykırı bir hamle olarak görüldü. Bu eşi benzeri görülmemiş hareketten birkaç gün önce de Han ve partisinin liderleri, muhalefeti hükümeti devirmek için yabancıların kurduğu bir komplonun parçası olmakla itham etmişti. Han’ın söz konusu ülkenin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olduğunu ima etmesi de dış politika çevrelerinde bu sözlerin Pakistan-ABD ilişkilerine nasıl etki edeceği endişesini doğurdu.

Pakistan devlet başkanı –başbakanın tavsiyesi üzerine– 3 Nisan’da Meclisi fesh edip seçim kararı aldığında ülkenin tarihindeki en ciddi siyasi ve anayasal krizlerden biriyle karşı karşıya olduğu düşünüldü. Muhalefetin (ve hukukçuların) güvensizlik oylamasının engellenmesini yasa dışı bir eylem olarak değerlendirmesi dolayısıyla konu Yüksek Mahkemeye taşındı. Mahkeme ise 7 Nisan’da söz konusu kararın Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmetti. Meclisin yeniden çalışmalarına başlamasıyla birlikte Yüksek Mahkemenin kararına destek veren muhalefet partileri, oylamanın 9 Nisan’da yapılması için hazırlıklara başladı. Bu sırada bazı yorumcular Mecliste güvenoyu almasını sağlayacak çoğunluktan mahrum olduğu düşünülen Han’ın oylamadan önce başbakanlıktan istifa edebileceğini savunuyordu.

9 Nisan’da haftalardır devam eden siyasi mücadeleler dramatik bir şekilde neticelendi. Böylece muhtemelen yeni siyasi kaygılar dönemi başladı. Oylamayı gün boyunca geciktiren Meclis başkanı ve başkan yardımcısı gece yarısından yalnızca birkaç dakika önce görevlerinden istifa etti. Oylama ise saatlerce süren komplo teorileri ve dedikoduların ardından nihayet yapıldı ve Han’ın görevden alınmasıyla sonuçlandı. Bu sonuç Han’ın iktidarını “Pakistan siyasi tarihinin en karanlık bölümü” olarak gören muhalifler arasında kutlamalar yapılmasına neden oldu.

Han’ın zayıf performansına rağmen PTI partisi (iddia ettiklerine göre) dış müdahalelere karşı çıkarak kitlelerin desteğini kazandı. Ancak partinin kendini yeniden inşa edip edemeyeceği hem büyük ve muhtemelen geri çevrilemez ölçüde kendinden uzaklaştırdığı muhalefet liderleri hem de ordu yönetimiyle ilişki kurup kuramayacağı (veya bunları nasıl yapacağı) zamanla görülecektir. Ayrıca yeni hükümet hızlı sonuç elde etme beklentisiyle karşı karşıya olduğundan yerine ısınmak için pek vakte sahip olmayacaktır.

Mevcut siyasi istikrarsızlık göz önünde bulundurulduğunda Pakistan’ı, bilhassa dolar kurunun hiç görülmemiş seviyelere çıkmasının ekonomiye etkileri gibi sebeplerle zor bir dönemin beklediği söylenebilir. Bu durumun kısa ve uzun vadeli sonuçları olabilecek; yeni hükümet söz konusu olumsuz trendleri tersine çevirecek politikaları uygulama noktasında yetersiz ve isteksiz kalabilecektir.

Pakistan’ın kritik ilişkilere sahip olduğu Çin, Hindistan ve ABD gibi devletler bu ülkede yaşananları yakından takip ediyor. Pakistan’da yaşanan siyasi kriz neticesinde bölgede ciddi bir değişim meydana gelmesi muhtemel değildir. Öte yandan ülkenin mevcut ve muhtemel yöneticilerinin 220 milyon Pakistanlıya olan borcu ise ülkenin çıkarlarını şahsi ve parti çıkarlarının üzerinde tutmaktır. Ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ile siyasi bağlantılar nedeniyle yaşanan ayrılıkların doğası düşünüldüğünde Pakistan’ın uzun bir süre demokrasisini güçlendirmek durumunda olduğu görülmektedir. Hanedan” siyasetinin geri dönmesi bu süreçte belirli bir düzeyde rol oynamalı ve eleştirmenler nezdinde daha önce görülmemiş bir güvenin kazanılmasını sağlamalıdır. Pakistan’ın geleceği buna bağlıdır.

Yukarı git



Gürol Baba
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi

Asya Pasifik bölgesinin stratejik, siyasi ve ekonomik dokusunu son dönemde en ciddi düzeyde belirleyen unsur olan ABD-Çin rekabeti ve bu iki büyük güç ile ayrı ayrı yakın ilişkiler güden bölge devletleri arasındaki etkileşim Pakistan Meclisinin feshedilmesi sürecinde de gündeme gelmektedir.

Pakistan Başbakanı İmran Han’ın talebi üzerine Meclisin feshedilmesi sonrasında meydana gelen krizde ortaya atılan iddialardan bir tanesi ülkenin son dönemde Pekin ile geliştirmiş olduğu ilişkiler olarak belirtiliyor. Bilindiği gibi başta Şangay İşbirliği Örgütü olmak üzere Asya Pasifik bölgesinin pek çok kurumunda Çin’in en yakın ortaklarından biri Rusya Federasyonu. ABD’nin bölgedeki yakın ortaklarından biri ise Hindistan. İmran Han’ın Ukrayna işgali sırasında Rusya’ya uygulanacak yaptırımlara katılmayacağını belirtmesi, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’yi Hintli Müslümanlara yönelik tutumundan dolayı eleştirmesi, Çin’den son dönemde denizaltı ve savaş gemileri de dahil olmak üzere üst düzeyde gelişmiş askeri ekipman alınması ve Mart’ın sonunda Pakistan Milli Günü törenlerinde Çin üretimi askeri teçhizatların gösterime çıkarılması İmran Han yönetiminin ABD-Çin rekabetindeki pozisyonunu göstermesi açısından önemli tavırlar olarak karşımıza çıkmakta.

Kısacası tüm bu gelişmeler İmran Han’ı Asya Pasifik’te ABD karşıtı grubun üyesi haline getirerek kendi ifadesiyle hükümetini Washington yönetiminin hedefi haline dönüştürmüş durumda. Hatta Han, Pakistan’ın ABD büyükelçisine ABD’li yetkililerce 7 Mart’ta kendisinin istifasına yönelik bir mektubun dahi iletildiğini belirtmekte. Batılı çevrelerce “komplo teorisi” olarak görülen bu değerlendirmeler, Meclisin feshinin arka planının İmran Han cephesince nasıl algılandığını ortaya koyuyor. Bu algının bir diğer ayağı ise “Batılı güçler” ile ittifak içerisinde olduğu iddia edilen ve hatta Han’ın partisinin üst düzey mensuplarının “vatan hainliği” ile dahi suçladığı muhalefettir. Bu algının halk tarafından da kabul edildiğini gösterebilmek için İmran Han Meclisi feshederek yeniden seçimlerin yapılması çağrısında bulunmuştur.

Bu krizde Pakistan iç siyaseti açısından ele alınması gereken belirleyici unsur ise ordudur. Han’ın gücünün arka planındaki temel olan ordu ile ilişkilerinin özellikle enflasyon, işsizlik, yolsuzluk soruşturmaları ve Pakistan istihbarat teşkilatı yönetimindeki atamalar dolayısıyla açılması başbakanın güç tabanının kaymasındaki neden olarak görülüyor. Hatta Meclisin feshinden bir gün önce Pakistan Genelkurmay Başkanı General Kamar Javed Bajwa’nın Pakistan ile ABD’nin uzun ve sorunsuz bir ilişki yaşadığını belirtmesi de ordunun –en azından başkomutanlığının– dış politika açısından yönelimini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Dolayısıyla seçim sürecinde ordunun tavrının, yeni yönetimin Han’ın liderliğinde kurulup kurulamayacağını da belirleyecek önemli unsurlardan biri olduğunu söylemek mümkündür. Belirleyici diğer bir unsur ise siyasi retoriktir. Han’ın anti-Amerikancı ve antiemperyalist yaklaşımı Pakistan’ın geniş kitlelerince desteklendiğinden hükümetin ABD tarafından özellikle de dış politikada atılan adımlar nedeniyle düşürüldüğü iddiasının toplumun belli kesimlerince kabul edilebileceği de göz önüne alınmalıdır.

Sonuç olarak Pakistan’daki mevcut tablo ülkenin sadece demokrasisinin değil dış politikasının da türbülanslı bir alana girdiğini ve bu alanın çıkışında ülkenin ya ABD-Batı veya Çin-Rusya yeni dünya gruplaşmalarından birine daha fazla yakınlaşacağını göstermektedir.

Yukarı git


Hajira Maryam
Gazeteci, Güney Asya Araştırmacısı

Pakistan’ın tarihi boyunca hiçbir başbakan görev süresini tamamlayamadı. İmran Han da oldukça gecikmeli yapılan güvensizlik oylaması neticesinde seleflerinin kaderini paylaştı. Böylece tarihte ilk kez bir Pakistan başbakanı güven oyu alamamış oldu.

Han 2018’de (muhalefetin iddiasına göre ordunun desteği sayesinde) seçimleri kazandığında ekonomik düzenin yoksullara hizmet edeceği sözünü vermişti. Ancak partisinin iktidarda olduğu sürede ideallerini gerçekleştirememesi muhalefete kendisini güven oyu marifetiyle koltuğundan etme imkanını tanıdı. Han, ülkede haftalar süren kaotik bir siyasi dramanın ardından düşürüldü. Kendisi aleyhine bir güvensizlik oylaması planlanması üzerine 3 Nisan’da devlet başkanından Meclisi fesh etmesini istemişti. Meclisin feshi ise Anayasa’ya aykırı bir hamle olarak değerlendirildi. Nitekim Yüksek Mahkeme 7 Nisan’da Han’ın hamlesinin yasa dışı ve Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmetti. Böylece yeni bir güvensizlik oylaması gündeme alınarak 9 Nisan’da gerçekleştirildi.

Han görevinden kolay ayrılmadı. Süreç boyunda hem kendisi hem de iktidar partisi mensupları, Pakistan aleyhine ve Han’ı devirmek maksadıyla ABD’nin öncülük ettiği bir uluslararası komplo kurulduğunu vurguladı. 9 Nisan’da sabah 10.30’da başlayan Meclis oturumu da on iki saatten fazla sürdü. Güvensizlik oylaması ise ancak gece yarısı yapılabildi. Güvensizlik oylamasının başarıya ulaşması için 342 koltuklu Meclisten 172 oy alınması gerekiyordu. Nihayet 174 parlamenter bu teklife destek verdi.

Görünen o ki Pakistan’da bir koalisyon hükümeti kurulacak. Elbette bunun biraz garip bir koalisyon olacağı ifade edilmelidir. Zira muhalefet yalnızca Han’ın görevden alınmasına odaklanmıştı. Pakistan halkı ise aylardır düşmeyen (ve süregelen siyasi fiyasko nedeniyle kötüleşen) çift haneli enflasyon başta olmak üzere bazı sorunlarla mücadele ediyor. Bu nedenle asıl meselenin iktidar mücadelesi olduğunu düşünüyorum. Bu aşamada ne muhalefetin ne de Han’ın genel olarak halkın ne istediği veya neyin Pakistan halkına fayda sağlayacağıyla pek ilgilenmediği kanaatindeyim. Ayrıca Pakistan’ın tarihi boyunca bir dizi askeri rejim tarafından yönetildiğini hatırlayalım. Bugüne dek hiçbir başbakan görev süresini tamamlayamadı. Bu noktada dış politikada da önemli bir eşiğe gelindiğini görüyoruz. Pakistan’ı Rusya ve Çin’e yakınlaştırmak isteyen Han’ın aksine müesses nizam dış politika alanında en önemli stratejik ortak olarak gördüğü ABD’ye dair çok net açıklamalarda bulundu. Tüm bunlar ordu ile İmran Han’ın aynı yerde durmadığını gösteriyor. Öte yandan Pakistan’ın tüm bu yaşananlardan sonra herhangi bir anlamda siyasi istikrara kavuşması (en azından şimdilik) şüphelidir.

Yukarı git



Riyaz ul Khaliq
İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi

Pakistan’daki güvensizlik oylamasının tetiklediği siyasi karışıklık dünyanın en kalabalık beşinci ülkesinin yetmiş beş yıllık tarihinde görülen sorunlu siyasette olağan bir gelişmedir. Ancak bu kez sözünü sakınmayan, karizmatik bir lider olan İmran Han ve ortada onun iktidarını sonlandırmak için kurulan bir dış komplo olduğu görülüyor.

Han’a göre Joe Biden yönetimi Pakistan’ın Washington büyükelçisine “ABD-Pakistan ilişkilerinin eski güzel günlere dönmesinin ancak altmış dokuz yaşındaki eski kriketçinin azliyle mümkün olabileceği” uyarısında bulundu. ABD ise bu iddiayı reddetti. Ancak ABD’nin Pakistan’da siyasi manevralar yaptığı iddiası yeni değil. Geçmişte birçok kişi Pakistan siyasetinde yükselebilmek için Washington’dan yardım almaya çalıştı. Buna rağmen Pakistan siyaseti esasen 600 bine yakın mensubu olan ordunun etkisinde bulunuyor. Siyaset basamaklarını ordunun desteğiyle tırmanan Han ise tarihi Rawalpindi şehrinde bulunan ve gevşemekle birlikte gücünü koruyan Genelkurmay Başkanlığının geçmiş kararlarını eleştirmekten geri durmadı.

Pervez Müşerref dönemi, Pakistan’ın hava sahasının ABD’nin hem ülke içinde hem de Afganistan’da SİHA saldırıları gerçekleştirmesi için açılması nedeniyle Han’ın başlıca hedefi oldu. Nitekim ülke ABD’nin sözde “terörle savaş” adına 2001’de Afganistan’ı işgal etmesinin ardından 80 bine yakın vatandaşını kaybetti ve 150 milyar dolarlık ticari zararla karşılaştı. Han’ın ABD’nin Pakistan’da bir askeri üs isteğine “kesinlikle olmaz” demesi de Washington’da rahatsızlık oluşturan başlıca meseleler arasında gösteriliyor.

Han, dış yatırımlara bağımlı ve 6 milyar dolarlık IMF programına dahil olan ülkesi için bağımsız bir dış politika belirleme hususunda inatçı davrandı. Ayrıca FATF’nin (Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü) gri listesinden henüz çıkamayan Han hükümeti, bu yapıyı –listeden çıkmak için gerekenlerin neredeyse tamamını yapmış olan– İslamabad’la ilişkisini politize etmekle suçladı.

Son aylarda siyasi açıdan birbirinden farklı ve bazı liderleri ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya olan muhalefet partileri PTI hükümetine karşı birleşmişti. Han ise ABD’nin hükümetini devirmeye çalıştığı iddiasını Mart’ta İslamabad’da düzenlenen 48. Dışişleri Bakanları Zirvesi’ndeki hitabının ardından Pakistan’ın 82. bağımsızlık gününe denk gelecek şekilde ortaya attı. Bu konu üzerinden kamuoyunun desteğini kazanmasının ardından Han’ın başkanlık ettiği Ulusal Güvenlik Komitesi, Washington’a “Pakistan’ın iç işlerine karıştığı” gerekçesiyle bir nota verilmesine karar verdi.

Han daha hızlı davranarak Meclisi feshetti ancak yargı Meclisi yeniden toplayarak Han’ın güvenoyu alması gerektiğine hükmetti. İşin ilginç tarafı ise mahkemenin (Han’ın fesih ve erken seçim kararına gerekçe gösterdiği) ABD’nin yönetimi değiştirme amaçlı müdahalesi konusunda yorum yapmamış olmasıdır.

Kaotik 10 Nisan gecesinde Han’ın liderlik ettiği PTI partisi mensubu Meclis başkanı ve başkan yardımcısı görevlerinden istifa etti. Meclis başkanı “ortada bir dış komplo olduğuna kanaat getirmesi” nedeniyle güvensizlik oylamasını daha ileri götüremeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine bir muhalefet milletvekili sahneye çıktı ve Meclis (artık nükleer silaha sahip tek Müslüman ülkenin eski bir yöneticisi olan) Han’ı görevden aldı. Pakistan tarihinde hiçbir başbakanın beş yıllık görev süresini tamamlayamadığını hatırlayalım. Ancak bu başbakanlar arasında Meclis çoğunluğunu kaybedip muhalefet konumuna düşen ilk lider ise İmran Han oldu. Bu siyasi karmaşa bir kez daha Pakistan’daki “gerçek” güç odaklarını gündeme getirdi. Ülkenin güçlü ordusunun Han ile bir anlaşmazlık yaşadığına şüphe bulunmuyor. Zira başbakanın etkisi, yalnızca anti-Amerikancı söylemi, İslamofobi’yle mücadelesi ve refah artırıcı programlar marifetiyle kitlelere ulaşma çabası nedeniyle artıyordu.

Doğaçlama konuşmalarıyla beğeni toplayan Han, Pakistan’ın “demirden kardeşi” olan Çin’i Uygur meselesi konusunda eleştirmesi için kendisine baskı yapan uluslararası medya ve gözlemci kuruluşlara boyun eğmeyi reddetmişti. Bunun yerine Han 5 Ağustos 2019’da (yani iktidardayken) Hindistan’ın Kaşmir’i ilhakına sessiz kalan Batılı devletlere eleştiri oklarını yöneltmişti. Batı’nın Pekin’e karşı tüm gücüyle hamle yaptığı bir dönemde Han, Çin’in 800 milyon insanı yoksulluktan kurtarıp eşsiz bir ekonomik büyüme yakalamasını sağlayan politikalarının başlıca savunucusu oldu.

Ancak Pakistan’ın Soğuk Savaş döneminde rakip olduğu Rusya’yla yakınlaşması Washington- İslamabad ilişkilerini en fazla zedeleyen gelişme olarak görülmektedir. Hatta Han, ABD ulusal güvenlik danışmanının Pakistanlı muhatabından “başbakanın Moskova ziyaretini iptal ettirmesi” ricasına rağmen söz konusu ziyaretten vazgeçmemiştir.

Tüm bunlar ABD’nin 2021’de Afganistan’da bir hezimet yaşaması ve Han hükümetinin Taliban önderliğindeki geçici hükümete destek sunması sonrasında ortaya çıkmıştır. Kabil’de “makbul” bir rejimin iktidara gelmesi Pakistan tarafından bölgesel bağlantılar (yani Orta Asya’nın Afganistan üzerinden Güney Asya’ya bağlanması) için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Böylece Afganistan’daki geçici hükümetin ekonomik fayda sağlamak maksadıyla övgüler düzdüğü Pakistan da jeoekonomik yaklaşıma dönmüş oldu.

Şimdiyse Çin birkaç milyar dolarlık Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesini Afganistan’ı içine alacak şekilde genişletmeyi kabul etti. Ancak Pakistan, CPEC’ye dahil olmak için Batı’dan yatırım almaktan vazgeçmedi. Bunun yerine ABD’ye “Washington, İslamabad’ın Pekin’e yaklaştığını düşünüyorsa Pakistan’a yatırım yapsın” mesajını gönderdi. Ancak mevcut koşullarda ABD ile ilişkilerin tamiri hususunda Pakistan’ın Hindistan’la yaşadığı gerginlikler önemli bir rol oynuyor.

Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (Quadrilateral Security Dialogue, QUAD) kapsamında ABD’nin Çin karşısındaki önemli bir müttefiki olan Hindistan, Washington’ın iktidar koridorlarında baskın olmayı seviyor. Nitekim Pakistan, Azad Jammu ve Kaşmir’in eski başkanını ABD’ye büyükelçi olarak göndermeye karar verdiğinde Hindistan’dan ciddi bir medya kampanyasıyla karşılaşmıştı. Ancak şu anda Pakistan’ın siyasi ve jeopolitik anlamda yeniden konumlandırılmasıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Washington’la ilişkilerini normalleştirmek isteyen İslamabad’ın Kaşmir konusunda da Yeni Delhi yönetimiyle diyaloğu sürdürmek için “Dört Madde Formülü”ne dönmeye başladığı anlaşılıyor. Pakistan’ın geleneksel pozisyonu Kaşmir halkının Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen kendi kaderini tayin hakkı olduğunu savunmaktır. Bu formül ise tartışmaya konu bölgenin müşterek bir şekilde kontrol edilmesi imkanını tanıyor. Kaşmirliler ise geçmişte (aslen Pakistan’ın askeri diktatörü Müşerref tarafından ortaya atılan) bu fikre karşı çıkmıştır.

Özetle “Han dışındakiler” tarafından kurulacak yeni hükümet, Pakistan’ın bölgede ve diğer alanlarda yeniden konumlanmasını mümkün kılmaktadır.

Yukarı git



Nazmul Islam
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Pakistan’ın bağımsızlığından bu yana “Pakistan bir yol ayrımında” ifadesi ülkenin birçok zorluğunu anlatmak için kullanılmıştır. Mevcut siyasi çalkantı Pakistan’ın ne hatalarından ders aldığını ne de ilerlemeye hazır olduğunu göstermektedir. İmran Han’ın 2018’de yoksullara refah sağlamayı, yolsuzluğu ortadan kaldırmayı ve ülke ekonomisini onlarca yıldır rahatsız eden yükseliş ve düşüş döngülerine son vermeyi vadeden popüler bir reformcu olarak seçildiğinin altı çizilmelidir. Ancak Pakistan gıda ve petrol gibi hassas temel ihtiyaç maddelerinin enflasyon oranının yıllık yüzde 15,1 oranında artmasıyla Asya’nın en kötü enflasyon krizlerinden birini yaşıyor. Han’ın siyasi geleceği böyle bir hayal kırıklığının sonucu olarak artık tehlikeye girmişti.

Pek çok argümanın yanı sıra Han’ın Çin ve Rusya ile ilişkileri Batı’yı memnun etmedi ve bu durum da bazı eleştirmenlere göre sonun başlangıcı oldu. Eleştirmenler bu krizin büyümesinde Batı ve müttefiklerinin önemli bir rol oynadığını savundu. ‎Ayrıca İmran Han, ABD Dışişleri Bakanının Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Donald Lu’nun, hükümeti devirme girişiminin arkasında olduğunu söyledi. Şu anda olanlar Pakistan’ın geçmişine aşina olan herkes için genel olarak şaşırtıcı değil. İmran Han beklentilerin altında kaldı. Ancak bu durum sadece bir semptom, sorunun kaynağı değil! Yine de böyle bir durumda Pakistan’da şu üç senaryodan biri gerçekleşecek:

Birincisi İmran Han’ın partisi olan PTI destekçilerinin protestoları devam edecek ve gelecek seçime bu şartlar altında hazırlanılacaktır. Hatta PTI partisinin tüm milletvekilleri Meclisten ayrıldı. Ancak şunu bilmekte fayda var ki İmran Han’ın kaybedişi partinin milletvekilleri veya destekçilerinden dolayı değil koalisyon partileri nedeniyle gerçekleşti. Partiler, partilerinin çıkarları için pozisyonlarını değiştirirler. Siyaset bilimcilere göre ise böyle bir durumda bazı ülkelerde siyasi partiler daha güçlü olarak iktidara gelir. Pakistan’da da böyle olabilir; eğer eski muhalefet partileri ülkenin geleceği ve özellikle ekonomik kalkınma için başarılı bir politika sergileyemezlerse.

İkincisi muhalefet partilerinin oluşturduğu koalisyon uzun süre ayakta kalamayacaktır. Çağdaş dünya siyaseti, güç siyaseti anlamına geldiği için Pakistan’daki mevcut muhalefet partileri koalisyonu, çok kısa bir sürede İmran Han’ın şu anda karşı karşıya olduğu sorunla yeniden yüzleşecektir.

Üçüncüsü mevcut koalisyon partileri hükümeti ülkeyi 13 Ağustos 2023’e kadar başarılı bir şekilde yönetemezse seçim dönemine kadar erken seçim veya askeri kontrollü bir yönetim olacaktır.

Bütün bu sebeplerin ötesinde Pakistan’da ordu, yargı, sivil toplum kuruluşları ve basın sendikaları oldukça güçlüdür. Geçtiğimiz yetmiş beş yılda çoğu zaman bu organlar çok büyük aksiyonlar almış ve tarihte önemli bir role sahip olmuştur. Er ya da geç bazı eleştirmenlere göre –İmran Han’da olduğu gibi– bu organlar gelecek başbakan için de aynı rolü üstenecektir.

Türkiye’nin perspektifinden bakıldığında ise Ankara’nın İslamabad’daki tüm siyasi partilerle çok iyi ilişkileri bulunmaktadır. Ancak küreselleşme yolunda İmran Han Türkiye için iyi bir ortak olarak rol almıştır. Bununla birlikte gelecekte ikili ilişkilerde yer alacak Pakistan liderlerinin de Türkiye ile pozitif bir ajandaya sahip olacağını belirtebiliriz. Sorun şu ki şimdiye kadar Pakistan’daki insani krizlerle yahut Müslümanların sorunları ile ilgili herhangi bir konuda İmran Han’ın dışında çok az lider ön plana çıkmış ve konuşmayı tercih etmiştir.

Şunu da eklemek isterim ki Pakistan’daki sorun aslında Çin’i model alan ve Çin tarafından yatırım alan birçok ülkede geçtiğimiz yıllarda yaşandı. Örneğin benzer bir durum Güney Asya’da Sri Lanka ve Myanmar’da da görüldü. Sri Lanka’da o kadar güçlü protestolar oldu ki hükümet sosyal medya kullanımını yasakladı. Nepal’de de üç yıl önce benzeri bir senaryo gerçekleşti fakat Hindistan’ın siyasi partiler aracılığıyla sağladığı nüfuz ile olaylar normalleşti. Bazı eleştirmenler ise aynı durumun Bangladeş’te de yaşanabileceğini öngörüyor. Fakat Bangladeş’in ABD’nin ötesinde Hindistan’la ilişkilerinin iyi olması bu ülkede de Nepal gibi sürecin görece daha kolay atlatılmasını sağlayabilir.

Güney Asya’da şu an tanık olduğumuz bütün bu olaylar Washington yönetiminin Güney Asya ve Hint-Pasifik politikasının bir parçası yani Çin’in bölge üzerindeki etkisini sıfırlama amacının yansımalarıdır. Bundan sonra yaşanacak süreci de ABD’nin bölgeye yönelik stratejisini ve bölgede Çin’in varlığını göz önünde bulundurarak okumak yerinde olacaktır.

Yukarı git


Waqar Badshah
İbn Haldun Üniversitesi

Pakistan şu sıralarda tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor. Hepimizin bildiği üzere Meclis başkan yardımcısı Anayasa’nın 5. maddesi kapsamında talep edilen güvensizlik oylamasına karşı çıktı. Daha sonra ise Başbakan İmran Han, cumhurbaşkanına Meclisi feshetme tavsiyesinde bulunarak ülkenin erken seçime gideceğini duyurdu. Öte yandan muhalefet ve hükümet birbirini vatana ihanetle itham ediyor. Hükümetin iddiasına göre muhalefet, hükümeti devirmek için dış güçlerle iş birliği yaparak vatana ihanet etti. Muhalefet ise İmran Han’ı Anayasa’yı ihlal ettiği gerekçesiyle hedef aldı.

Yüksek Mahkeme Başyargıcı Umar Ata Bandial mevcut krizle ilgili yasal bildirimi daha sonra aldı. Diğer yandan Yüksek Mahkeme yalnızca Meclis Başkan Yardımcısı Kasım Suri’nin güvensizlik oylamasına dair kararının hukuki olup olmadığı hakkında hüküm verebilirdi. Nitekim mahkeme 7 Nisan’da Meclis başkan yardımcısının eylemlerinin yasa dışı olduğuna hükmetti. Böylece İmran Han’a karşı bir güvensizlik oylaması yapılmasının yolu açıldı.

Pakistan, Afganistan savaşına dahil olan devletler arasında en büyük zararı gören ülke olmuştur. Ülkede 70 bin insan hayatını kaybetmiştir ki bu sayı NATO üyelerinden ve müttefik devletlerden daha yüksektir. Ekonomiye tahminen 220 milyar dolarlık zarar veren savaşın toplumsal etkisi de çok güçlü olurken terör belası, aşırılık, hoşgörüsüzlük, uyuşturucu kullanımı ve silah kültürü gibi konuları gündeme getirmiştir. Ancak Pakistan aynı zamanda en sert yaptırımlarla cezalandırılmış ve hedef alınmıştır. Bu kapsamda ABD, Pakistan’ı kimi zaman IMF ve FATF kimi zaman da müttefikler aracılığıyla olmak üzere tüm yönlerden baskı altına almıştır. Hatta Pakistan’a karşı doğrudan “ağır sonuçlarla karşılaşacağı” tehdidinde bulunmuştur.

ABD’nin Başbakan İmran Han’ı devirme çabası geçtiğimiz Ağustos’ta Afganistan’dan çekilmesinin ardından çok kutuplu dünya düzenine karşı en güçlü tepkisi olarak kayda geçmiştir. Bu operasyonun başarısı alt kıtanın istikrarını ortadan kaldırabilecektir. Bu, bilhassa en kötü senaryonun –yani ABD kontrolü altındaki Pakistan’ın (değişen düzenin merkezinde olması tesadüf olmayan) Çin ve Rusya gibi çok kutuplu düzenin önemli aktörleriyle ilişkilerini bilerek ve isteyerek kötüleştirmesinin– gerçekleşmesi halinde yaşanacaktır.

Kanaatimce Pakistan tüm ülkelerle eşitlik temelinde savaş değil barış ortağı olmak arzusundadır. Pakistan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yolundan ilerlemeli ve bağımsız bir dış politika oluşturmalıdır.

Yukarı git

Etiketler: