Üniversite Tercihi: Geleceğe Kesilen Bilet

Öğrencilerin bugün yapacağı seçimler, akademik başarıya giden yolu belirlerken, aslında hayat performansının da altın anahtarı olacak.

Sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte başlayan 2015 üniversite tercih telaşı, son günlerini yaşıyor. Haliyle bu dönemde, çok sayıda öğrenci ve velinin hem heyecanına hem de endişesine yakinen tanık oluyoruz. Umutlar ve istekler had safhada ancak kafalar da bayağı bir karışık.

Hangi okul, hangi meslek, hangi bölüm seçilmeli? Her öğrenci için elbette yanıt bambaşka. Eldeki sınav sonucu, karar için belli bir zemin oluştursa da, aslında tam da yeterli değil. Zira yapılacak seçimler, hayatın akışına yön verecek öneme haiz ve farklı kriterleri göz önünde bulundurmayı gerektiriyor.

İşte bu nedenle, içinden geçtiğimiz tercih döneminin, gençlerin hayata atacakları en kritik adım olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu çerçevede, öğrenciler ve aileleriyle yaptığımız istişarelerde dile getirdiklerimi, bugün yazıya da dökmek istedim. Buyurun başlayalım.

AZAMİ İLGİ, ASGARİ KABİLİYET

Öğrencilerin bugün yapacağı seçimler, akademik başarıya giden yolu belirlerken, aslında hayat performansının da altın anahtarı olacak. İşte bu da, puanları bir köşede tutup daha da ince düşünmeyi gerektiriyor.

Bu noktada öncelikli olarak; öğrencinin, seçeceği bölümleri, puanı yakın yerlere göre “öylesine” değil de, “ya denk gelir de girersem?” diye düşünüp listelemesi önemli. Burada da en temel ihtiyacımız, söz konusu alana/alanlara olan ilgi ve sempati. Zira bireylerin, kendilerine yakın buldukları alanlarda başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğu malum.
Bu, göz önünde bulundurulması gereken 1. nokta. Ancak yeterli değil. Öğrencinin sempati beslediği alan, yetenekleriyle de muhakkak örtüşmeli. Örneğin; mimarlığı “cool” bulan bir öğrencinin kabiliyetleri, bölümün gereklilikleriyle uzaktan yakından alakalı olmayabilir. Gençlere çekici gelebilen ekonomi bölümü, sayısal ve analitik yetenekleri zayıf olanlar için, olayın içine girdikleri anda itici hale gelebilir.

Bu ve benzeri örnekler ise, ihtiyaç duyulan başarıyı henüz “b”sinde bitirebilir. Elbette azim ve çalışma birçok zorluğun da üstesinden gelir ancak düşünülen meslek için en başta asgari yeteneğe sahip olmanın şart olduğu da inkâr edilemez. O halde seçim yaparken, “azami ilgi ve asgari kabiliyet” gibi bir mottoyu akılda tutmaya ihtiyaç var.

YA KARAKTER UYUMU?

Aslında iş bence burada da bitmiyor. Diyelim, öğrencimizin diş hekimliğine sempatisi var. Mesleğin gerektirdiği teknik kabiliyetlere de pekâlâ sahip olsun. Peki ya çalışma hayatına geçtiğinde, karakterinin işle uyumu ne düzeyde olacak? Gencimizin karakteri, bolca sabır ve itina isteyen bu mesleğe acaba uygun mu?
Bir başka örnek: Gazeteciliği cazip gören ve yetenekleri bu bölümle örtüşen bir adayı, mezun olunca hareketli bir tempoya ayak uydurmak mutlu edecek mi? Edecekse harika, yok eğer yoracaksa da, buyurun potansiyel mutsuzluk.

KENDİNİ TANIMAK MÜHİM

Öyle ya; bu hayatta kimimiz monotonluğu tercih eder, kimimiz dinamizmi. Birimiz müthiş sabrıyla insanı hayrete düşürürken, bir diğerimizde tahammülden eser yoktur. Kimimiz hep başarı odaklıyken, kimimiz kanaatkârdır. Kimimiz içine kapanık olup izole mesleklere uygunken, kimimiz dışa açık karakteriyle sosyal içerikli işler için biçilmiş kaftandır.

İşte fıtratla ilgili tüm bu gerçekler de, gençlerin bu dönemlerde kendilerini sorgulayıp tanımaları açısından bence bir fırsat niteliğinde. Zira okul hayatı zekâ ve yetenekler sayesinde başarıyla tamamlansa dahi, kişinin kariyer başarısı, işteki ortam ile mesleki gerekliliklerin beraberinde getirdiği tatminle yakından ilişkili oluyor.

Bu bağlamda, aday öğrencilerin şu günlerde kendilerini daha iyi tanımak ve mesleklerle eşleştirebilmek için kafa yormaları faydalı olacaktır. Profesyonel desteğin yanı sıra, “Enneagram” gibi pratik kişilik testlerinin de, bu amaç doğrultusunda oldukça etkili bir araç olacağını hatırlatmak isterim.

İŞ BULMA İHTİMALİ

Tabii kişisel dinamikler çerçevesinde yapılacak bu formülasyonun yanı sıra, şüphesiz hayatın başka gerçekleri de var. Bunların başında ise, mezun olduktan sonra uygun bir iş bulabilmek geliyor. İşte bu anlamda, kafada evirilip çevrilen bölümlerin, istihdam ihtimalini ne kadar kolaylaştırdığı da ayrıca düşünülmeli.

Bu noktada muhakkak ki, diplomada adı geçen üniversitenin de etkisi muazzam ve dolayısıyla okul seçimi de, bölümün yanı sıra hassasiyetle düşünülmesi gereken bir diğer unsur. Hem kalite ve vizyon, hem de öğrencilere sağlanan imkanlar ile destekler anlamında… Bununla birlikte; farklı mesleklerin, işgücü piyasasında farklı arz – talep dengeleri tutturduğu da bir gerçek…
Tabii arz-talep gerçeğine, sadece bugün itibariyle de bakmamak gerektiğini ekleyelim. Geleceğin meslekleri yolundaki yükselen trendlere de göz kırpmak, adaylar için akıllıca bir yatırım olabilir.

Ve elbette, tercih yapmak için bu kadar ince eleyip sık dokusak dahi, hayat bizi planlamadığımız bambaşka yönlere de götürebiliyor. Yine de, eldeki veriyle mümkün olan en doğru haritayı çizip yola koyulmaktan da başka çare yok.
Dilerim şu heyecanlı günler, gençlerimizin geleceğe doğru güzel yolculuklara çıkmasına vesile olur.

[Yeni Şafak, 10 Temmuz 2015]

Etiketler: