İsa Terli - Anadolu Ajansı

TÜSİAD Korkuyor mu, Korkutuyor mu?

TÜSİAD, bu kritik dönemde kimin değirmenine su taşıdığının farkına varmalı. Ekonomi konularında pozitif ve yapıcı bir dil kullanılması gerekiyor.

Trump’ın başkan seçilmesinin, dünya ekonomisinde zaten var olan belirsizliği bir aşama daha arttırdığını görüyoruz. Türkiye’de de durum farklı değil. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Trump çizgisinin başkan olduğu gerçeğinin etkisi azaltılmaya çalışılıyor.

Bir de, ABD Merkez Bankası’nın (FED) yapacağı toplantı var. Bu toplantıdan yüksek olasılıkla faiz artış kararı gelecek. Tüm bu gelişmeler sonrasında, dolardaki hareketlilik artıyor. Doların Türk Lirası karşısında yükselişini, bu faktörlerle birlikte değerlendirmek gerekir. Aksi takdirde yapılan, hafif bir ateşe benzin döküp ateşi büyütmekten başka bir işe yaramayacak.

Zaten, ateşe su yerine benzin taşıyan oldukça çok aktör var. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından harekete geçen kredi derecelendirme kuruluşları bu aktörlerin başında geliyor. Yabancı finans kuruluşları ve bankalar da, 2008 küresel ekonomik krizin rövanşını alır gibi, ülke ekonomisi için olumsuz bir profil çizme yarışına girmişlerdi. Görünen o ki, TÜSİAD da, niyeti öyle olmasa da, bu yarışa açıklamalarıyla içerden destek oluyor.

TÜSİAD ENDİŞELİ (!)

Tıpkı son olarak TÜSİAD Başkanı tarafından yapılan “endişeliyiz” ifadesinin, Türkiye ekonomisi için karamsar bir tablo çizme amacına yardım ettiği gibi. 3 yıl boyunca ne siyasi, ne de ekonomik olarak Türkiye’nin karşılaştığı sorun ve riskler, kolay olmadığı gibi öngörülebilir de değildi.

Nerdeyse, topyekûn bir saldırıdan bahsediyoruz. 2013 yılından beri içerden ve dışarıdan kaynaklı şoklar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Her biri bile, ekonomide büyük bir çöküşü başlatacak kadar etkili olan bu olaylar, ülke ekonomisinde üretimi, ekonomik büyümeyi negatif değerlere çekemedi. Tüm girişimlere rağmen, güçlü bir ekonomiden bahsedebiliyorsak, bunun temel nedeni Türkiye ekonomisinde taşların yerine oturmasıdır.

Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin tortularını kısa sürede ortadan kaldırarak ekonomide normal hayata dönüyorsa, bizden kaynaklanmayan, Trump etkisi gibi, FED gibi tamamen dışarıdan gelişen olayların etkisini de rahatlıkla geçiştirecektir.

Hep söylüyoruz, geçmiş dönemlerde ekonomide yaşadıklarımızın en önemli sebeplerinden birisi kamu maliyesinin kötü olmasaydı. Bugün hem bütçe açığı hem de kamu borç yükünün GSYH içindeki payı çok düşük. O yüzden kısa vadede, Türkiye ekonomisini baskılayan ve zorlayan bir unsur yok.

Hâl böyleyken, yani tüm sorunlara rağmen “güçlü ekonomi algısı” hedefinden sapılmazken, TÜSİAD gibi kurumların da endişelenmek yerine elini taşın altına koyup sorumluluk alması gerekiyor. Aksi halde, zaten Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrar tarihinde sabıkalı bir geçmişi olan TÜSİAD, korku ve endişe pompalayarak bu sabıkasına bir yenisini daha ekleyecek.

TÜSİAD, bu kritik dönemde kimin değirmenine su taşıdığının farkına varmalı. Ekonomi konularında pozitif ve yapıcı bir dil kullanılması gerekiyor. Bu tavrı yönlendirecek temel faktör ise, ülke ekonomisinin menfaati olmalıdır.

Dünya ekonomik güç dengesi gelişmekte olan ülkeler lehine değişirken, bu bölgede yeni fırsatlar ortaya çıkarken, Türkiye yüzyıl sonra ayağına gelen enerjide merkez ülke olma tarihi fırsatı değerlendirmek zorunda. Bunun için de, etrafında oluşturulan ekonomik baskı ve sıkıştırması gerekiyor. Dolayısıyla, “endişelenmekten” daha fazlasını yapabilecek aktörlere ihtiyaç var.

Tereddüt, şüphe, güvensizlik gibi kelimelerin arkasına saklanıp, konjonktürel gelişmelerin negatif etkisi azaltılamaz. Eğer gerçekten bir kaygı yaşanıyorsa, güvensizlik balonunu daha da büyütmek için emek ve zaman harcamanın bir faydası yok.

Çünkü ekonomik kıskacı kırmanın tek yolu, herkesin ekonomiye sahip çıkması.

[Yeni Şafak, 21 Kasım 2016]

Etiketler: